Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Viktimoloji sözcüğü Latince “victima” ve Yunanca “logos” sözcüklerinden oluşmaktadır. Kriminolojide mağdur veya suç kurbanı, yani başka bir kişinin eyleminden dolayı zarar görmüş, acı çekmiş yada ölmüş olan kişi anlamına gelir. Kısaca viktimoloji mağduru inceleyen bilim dalıdır. Viktimolojinin amacı, mağduru psikolojik, sosyal ve hukuksal boyutlar arasındaki ilişkiler kapsamında incelemek ve sonuçta deviktimizasyonunun sağlanması için gerekli şartları ortaya koymaktır. Viktimolojide, suç mağduru ile ilgilenmekte, mağdur tipolojisi, bunun suç nedenleri ile olan bağlantısı, suç korkusu, suçu önleme, suçun mağdurlar üzerindeki etkileri, mağdurun suçtaki rolü ve sorumluluğu, korumaya, desteğe ve giderime ilişkin olarak mağdurun gereksinimleri özellikle üzerinde durulan konulardır. Viktimoloji araştırmaları mağdur ve mağdurun sorunlarını değişik referans sistemleri içinde ele alır. Bunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür. 1- Ampirik Viktimoloji, mağdurun suç sonrası kişisel ve sosyal boyutlardaki sorunlarını, mağdur ile fail arasındaki ilişkiyi araştırır ve engellenmesi için gerekli koşulların ortaya çıkarılmasını hedefler. 2- Klinik Viktimoloji ise viktimizasyonun mağdur üzerindeki mediko-psikolojik sonuçlarını araştırır. Bunların mağdur üzerindeki etkilerini azaltmak ve ortadan kaldırmak için gerekli araştırmalar yapar. 3- Viktimolojinin araştırmalarının diğer bir boyutu da mağdura yardım ve koruma sisteminin oluşturulması ile ilgilidir. İnsanlık suçu mağdurlarına yardımın yanı sıra belirli tip mağdurların- örneğin kadın sığınma evleri, kimsesiz çocuklar için açılan ıslah evleri- korunması için belirli kurumsal yapıların oluşturulması da bu araştırma ve koruma konusu içine girer. 4- Viktimoloji araştırmalarının diğer bir boyutu da mağdurun hukuki durumu ile ilgilenir. Mağdurun hukuk sistemi içindeki yeri, mağdura tanın haklar, mağdurun korunmasına yönelik kuralların incelenmesi ve mağdurun bu haklarından yararlanabilmesi için geliştirilmesi gereken yardım sistemleri viktimolojinin hukuki boyutunu oluşturur. VİKTİMOLOJİNİN TARİHÇESİ Aile bağlarına ve kabile örgütlenmesine dayanan ilkel toplumlarda ceza adaletini sağlayan merkezi bir sistem bulunmamaktaydı ve suça ilişkin uyuşmazlıkların çözümlenmesinde suç mağdurlarına önemli görevler düşmekteydi. Bu toplumlarda sorunların çözümlenmesi mağdura ve akrabalarına aitti, çünkü tüm suçlar aileye karşı işlenmiş olarak kabul edilirdi. Aynı şekilde suçu işleyen kişinin ailesi de o suçun faili sayılırdı. Suçun kefaretini ödemek aileye ait olduğu gibi, kan davasının gereğini yapmak da yine ailenin göreviydi. Bu ilkel dönemde ailelerin tüm çabaları ve mücadeleleri güç sağlamak içindi, suç zanlısının yada suç mağdurunun haklarını koruyacak ne bir hukuk düzeni nede merkezi bir devlet vardı. Zaman içinde feodalizm ve tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasıyla öç alma ortadan kalkmaya başladı. Bunun yerine “kısas” müessesi ortaya çıkmıştır. Kısas, işlediği suç ile bir zarara neden olan kimseye, ortaya çıkan zarara denk miktar ve yoğunlukta karşılık verilmesi şeklinde tanımlanabilir. Daha sonraları zararın giderilmesi (uyuşma, kefaret) yani wer, wite ve bot sistemleri ortaya çıktı. Wer yada wergild, bir ölüm yada sakatlanma halinde mağdurun ailesine ödenen paraydı. Bot (adam öldürme dışındaki suçlar için) mağdura ödenmesi gereken bir miktar para, wite ise lorda veya krala ödenen para cezası idi. Böylece insanlar kişisel öçten kamusal adalete doğru bir adım atmış oldu. Ancak, feodalite güçlendikçe giderim ödemelerinde akrabaların yerini lordlar ve piskoposlar aldı, bunların aldıkları miktarlar o denli arttı ki, pek çok mağdur pratikte hiçbir şey alamıyordu. Zaten cezalar da o kadar fazlaydı ki suçluların bunu ödemeye yetecek kadar parası olmadığından, bu kişiler “kanun dışı” ilan ediliyorlar yada esir olarak satılıyorlardı. İslam Hukuku’nda da benzer bir gelişme görülmüştür. Önceleri göze göz, buruna burun, kulağa kulak yani kısas sistemi uygulanmış, daha sonra, mağdurun kendisine tanınan af hakkını kullanması ile kısasın düşmesi ve mağdura diyet adı verilen bir tazminat ödenmesi sistemine geçilmiştir. VİKTİMOLOJİNİN AMACI Mağduru psikolojik, sosyal ve hukuki arasındaki ilişkiler kapsamında incelemek mağdurluğun önlenmesi için gerekli şartları belirlemektir. Mağdurların öneminin kavranması yenidir. Kriminoloji, suçun nedenlerini araştırırken, suçlular üzerinde durmuş, onların kişilik yapısı araştırılmış ve suçlular gruplandırılmıştır. Günümüz kriminolojisi, mağdurlar üzerinde inceleme yaparken, diğer yandan, suç ve suçluya ilişkin bilgilere ulaşmayı da amaçlamaktadır. Viktimolojinin amacı bakımından, mağdurun makul sayılabilecek ölçüde sosyal kontrol sürecinde, yani ceza adalet mekanizmasında yer alması ve bu şekilde ikinci defa mağduriyetinin önlenmesi de önem taşımaktadır. VİKTİMOLOJİNİN GÖREVLERİ Viktimolojinin görevleri çok çeşitli olup, öncelikle, suçun meydana gelmesinde, fail ve mağdur arasındaki ilişkiyi araştırır. O, kendini mağdurlaşma ve mağdur olma usulüne adamıştır. Suçun açıklanmasında fail-mağdur ilişkisinin önemi kriminalistikte yıllardır bilinir. Viktimoloji, suçun önlenmesinde, suç teknikleri üzerine potansiyel mağdurun bilgilendirilmesi, mağdur eğiliminin ortadan kaldırılması veya azaltılması, mağdur yapılarının azaltılması, mağdur zamanları ve yerlerinin analizi ve mağdur yoğunluğunun ortaya konulması ile de ilgilidir. Viktimolojik araştırmalar mağdur çerçevesinde şu şekilde yürütülmelidir: 1) Çeşitli mağdur düzenlemeleri, 2) Suçun meydana gelmesinde mağdurun rolü, 3) Nötrleştirme teknikleri, failin kendini hukuka uygun hale getirirken kullandığı, mağduru kapsayacak teknikler, 4) Mağdurun ihbar davranışı, 5) Mağdur korkusu ve mağdur olma arasındaki ilişkiler, 6) Cezanın hesaplanmasında mağdur davranışının dikkate alınması, 7) Mağdur olma riskinin azaltılması imkânları, 8) Mağdurlaşmanın sonuç ve etkileri: Suçluluk korkusu ve kendiliğinden adaleti gerçekleştirme İhtiyaçlarının ifadesi olarak ceza ihtiyaçları, 9) Mağdura yardım ve tedavi programları. MAĞDUR TİPLERİ Bunlardan en dikkat çekenler cinsel suç mağdurları, aile içi şiddet mağdurları, çocuk istismarı mağdurları, yaşlı mağdurlar, işsiz mağdurlar ve adam öldürme suçu mağdurlarının yakınlarıdır. a) Cinsel Suç Mağdurları: Cinsel suç mağdurları mağdurlar arasında en yoğun acı çekenlerdir, ancak adam öldürme, yağma ve müessir fiil gibi şiddet içeren diğer suçlara kıyasla daha yüksek oranda gizli kalmaktadır. Bunun üç nedeni bulunmaktadır. aa) Bazı mağdurlar bu travmanın etkilerinden bir an önce kurtulabilmek için şikayette bulunmazlar, çünkü poliste ve mahkemede defalarca tartışılması travmanın sürekli olarak gündemde kalmasına yol açacaktır. ab) Bu tür suçların mağdurları, faili kendilerinin cesaretlendirdikleri suçlaması ile karşılaşabildikleri için yada bu olayı başkalarının öğrenmemesi için şikayetçi olmazlar. ac) Mağdurun yaşadığı utanma duygusu, resmi makamların duyarsızlığı ve savunma avukatının etik olmayan taktikleri ile katmerli olarak artacaktır. Bütün bunlar mağdurun sessizlik içinde acı çekmesine yol açar. b) Aile İçi Şiddet Mağdurları: Aile içi şiddet mağdurlarının pek çoğu bunu kişisel bir sorun olarak nitelendirir, kimsenin bilmesini istemez, polise gitmez. c) Çocuk İstismarı Mağdurları: Özellikle küçük çocuklar suçtan en fazla mağdur olan gruptur. Çocukları mağdur edenler yabancı değil daha çok kendi anne ve babalarıdır. Çocuk istismarı çeşitli şekillerde olabilir: bedensel, cinsel, duygusal,kimyasal suiistimal yada beslenmede, tıbbi bakımdan yada genel olarak ihmale uğrama. d) Yaşlı İstismarı Mağdurları: Yaşlıların fiziksel yeterliliği azaldığından saldırıya uğradıklarında kaçma yada karşı saldırıya geçme olanakları sınırlıdır. Öte yandan yaralıların aile içi istismarı da her zaman mümkündür. Bu tür mağdurlar için sığınma ve huzur evleri oluşturulmalıdır. e) İşsiz Mağdurlar: İşsizlerin, belirli bir iş yerine gitmemeleri, zamanlarının önemli bir bölümünü genel yerlerde geçirmeleri ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri onları suç mağduru olmaya daha yatkın hale getirir. Yine işsizler zamanlarını diğer işsizlerle geçirdikleri için birbirlerine karşı suç işleme olasılıkları fazladır. f) Adam Öldürme Suçu Mağdurlarının Yakınları: Adam öldürme suçunda mağdur artık yaşamamaktadır, ancak geride kalan yakınlarının kayıplarının ise yerine konulması mümkün değildir. Özellikle geride kalan kişi mali bakımdan mağdura bağımlı ise daha büyük sıkıntı içine düşecektir. Adam öldürme olayından yıllar sonra dahi mağdurun yakınlarının günlük yaşamlarını sürdürmekte güçlük çektikleri, kendilerine de benzer saldırıların olabileceğinden korktukları görülmektedir. SUÇTA MAĞDURUN ROLÜ VE MAĞDUR RİSKİ Viktimoloji’nin en önemli iddiası, mağdurun kendisine karşı işlenen suça önemli katkısı olduğu yolundadır. Özellikle adam öldürme suçlarında bu ilişki incelenmiş ve bir çalışmada her dört adam öldürme suçundan bir tanesine mağdurun yol açtığı belirlenmiştir. Mağdur riski, suç mağduru olabilme tehlikesi ile karşı karşıya olma anlamına gelmektedir. Viktimolojide, bu çok verimli bir araştırma alanıdır. Çalışmalar mağdurların belirli özelliklerinin, belirli bir özelliklerinin, belirli bir düzen içindeki davranışlarının, kişiliklerine ilişkin bazı öğelerin, suça ve suçluya karşı tutumlarının suçun işlenmesine önemli katkıları olduğunu göstermektedir. Viktimoloji bazı suç ve kazaları önceden haber verebilmekte, suça neden olabilecek durumları tahmin edebilmektedir. Örneğin ülkemizde, bayram tatillerinde kara yollarında mağdur olma olasılığının arttığını bilmekteyiz. Bu nedenle de trafik konusunda yoğun ve ayrıntılı önlemeler alınmaktadır, buda mağdur riskini azaltmaktadır. MAĞDUR OLMA RİSKİNİ ARTIRAN FAKTÖRLER a) Cinsiyet : Araştırma erkeklerin suç mağduru olma olasılıklarının, kadınlara kıyasla daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Gerçekten de ırza geçme ve diğer cinsel suçlar dışında erkeklerin hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık ve yağma gibi suçların mağduru olma risklerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. b) Yaş: Mağdur riski açısından önemli bir faktörde yaştır.19 yaşından küçük ve 60 yaşından büyük kişilerin herhangi bir suç nedeniyle mağdur olma riskinin, 19-60 yaş grubuna göre daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.30-39 yaşları arasında kapı yada pencere kırarak hırsızlık suçlarının mağdur olma riski daha fazla olduğu halde, 25-29 yaşları arasında dolandırıcılık veya sahtekarlık suçlarının mağduru olma riski artmaktadır.20-24 yaşları arasında ise müessir fiil suçunun mağduru olma riski yüksektir., yine bu grup mağdurlar sıklıkla, motorlu taşıt aracı sürücüleri tarafından işlenin hırsızlık ve yağma suçlarına maruz kalmaktadır. c) Meslek ve Sosyal Sınıf: Sanılanın aksine orta sınıfa mensup yada varlıklı kişilerin mağdur olma riski çok da fazla değildir. Özellikle düşük gelir sınıfı mensupları ve işsizlerin daha fazla suç mağduru oldukları görülmüştür. Gelir düzeyi nispeten yüksek kişiler evlerini daha güvenli hale getirmek ve korumak için, alarm sistemleri, çelik kapılar, pencere demirleri yaptırmaktadırlar,bu tür kişilerin oturdukları semt açısından mağdur olma riskleri daha düşüktür. Zira gecekondu bölgeleri ve yoksul kişilerin yerleşme bölgeleri, suç işleme eğiliminde olan kişilerin daha yoğun olduğu bölgeler olduğundan hem civar yerlerde suç işlemek ve kaçıp saklanmak suçlulara daha kolay gelmektedir. d) Medeni Durum: Araştırmalara göre, boşanmış yada ayrılmışlar yüksek risk grubuna giren mağdurlardır. Bunun nedeni boşanmış kişilerin daha dışa dönük bir yaşam sürmeleridir, halbuki bekar, evli yada eşi ölmüş kişilerin daha mazbut bir yaşam sürmeleri daha olasıdır. e) Yerleşim Durumu: Konutlarını sıkça değiştirenlerin, yerleşik yaşayanlara kıyasla mağdur risklerinin daha fazla olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Örneğin bir mahallede uzun yıllar oturan kişilerin, komşuları ve civar esnaf tarafından çok iyi tanınıyor olmaları, onları daha güvenli bir duruma getirmektedir. f) İkamet Edilen Semt: Viktimizasyon oranlarının, kırsal bölgelerde oturanlar açısından düşük, kentlerde oturanlar açısından ise yüksek olduğunu belirlenmiştir. Ancak, şehirleşmenin suçluluğu artırdığı da artık bilinen bir şeydir. MAĞDURUN KORUNMASI VE MAĞDUR HAKLARI Bir toplumda istikrar ve devamlılık için en önemli koşullardan biri suçun önlenmesidir. Kişilerin kendilerini suç mağduru olmaktan korumaları için geniş kapsamlı eğitim faaliyeti gerekmektedir. Ayrıca, yurttaşlar bazı yalın ve ucuz tedbirlerle evlerini hırsızlardan kolayca koruyabilirler. Aynı şekilde insanların bazı basit önlemlerle kendilerini yağma, ırza geçme gibi suçlardan koruyabilmeleri mümkündür. Onlara yol göstermesi ve yardımcı olması gereken toplumdur. Eğer bu önlemler başarısız olursa ve kişiler suç mağduru olurlarsa, toplum onların eski hale iadesi için bazı mekanizmalar oluşturmalıdır. Örneğin, ırza geçme suçlarında mağdura gecikmeyle ve yetersiz bir şekilde yardım sağlanabilmektedir. Bu konuda uzmanlaşmış doktorlar mağdur açısından hem duygusal hem de fiziksel yönden yararlı olacaktır. Çoğu kez yalnızca hastanede tedavi yeterli olmaz, psikolojik yardım da gereklidir. Yağma ve müessir fiil gibi suçlarda ise mağdurların hem sağlık hem de parasal açıdan desteğe gereksinimleri bulunmaktadır. SUÇ ÖNCESİ MAĞDURUN KORUNMASI (MAĞDURİYETİN ÖNLENMESİ) Devletin temel görevi toplumdaki düzenin, huzurun, barışın, suçsuzluk durumunun devamını, yani kamu düzeninin bozulmamasını sağlamaktır. Bir ülkede iç barışın korunması, halkın sosyal düzeni kabulüne, kişiler arası ilişkileri düzenleyen normlar üzerinde uzlaşmasına bağlıdır. Suçun işlenmesi önlemek çok önemlidir, çünkü böylece, bir suçun ortaya çıkarabileceği sonuçlardan kurtulunmuş olur. Bir kere suçun topluma maliyeti çok fazladır. Sucu önlemenin maliyeti bundan fazla da olsa, topluma manevi açıdan yükü, yine de suçun ortaya çıkarabileceği kadar olamaz. İnsanların bir kez mağdur olmaları onlarda onarılamayacak etkiler bırakmaktadır. Bu etkilenme yalnızca mağdur açısından değil, mağdurun yakın çevresi için de söz konusudur. Bu nedenledir ki, suçla mücadelenin önemli bir bölümü önlemeye yönelik olarak yapılmalıdır. SUÇ SONRASI MAĞDURUN KORUNMASI Günümüzde ifade alma ve sorgu sırasında suç zanlısının (sanığın) hakları oldukça iyi korunmaktadır. Sanığın mahkum olana kadar masum sayılması, yani masumluk karinesi hukuk düzeninin en vazgeçilmez ilkelerinden biridir. Engizisyon döneminden bugüne gelmemiz uzun yıllar almıştır. Ceza yargılamasının amacı olan gerçeği ortaya çıkarma uğruna sanığa her türlü işkence ve zorlamayı reva gören bir sistemden sanık haklarının gözetildiği, sanığın susma hakkına sahip olduğu, iradesini zorlayıcı ya da zayıflatıcı hiçbir muameleye maruz kalmamasını sağlayan bir sistem artık oturmuş bulunmaktadır. İşkence ve kötü muamele gibi eylemler yalnızca suç oluşturmakla kalmamakta, ayrıca bu yöntemlerle alınan ifadeye de delil niteliği tanınmamaktadır. Sanık artık bir avukat yardımından yararlanabilmektedir. Bütün bu hükümler aslında suç işlememiş olması olasılığı da bulunan sanığın korunması için konulmuştur. Karşısında örgütlenmiş devlet ve onun kovuşturma organları olan sanığa her türlü desteği sağlayan sistemde, artık madalyonun diğer yüzünde bulunan suçun mağduru da dikkate alınmalıdır. Zira mağdur da ceza adaleti sistemi içinde suçun kurbanı olarak yer almaktadır. Ancak, mağdura aynı özenin gösterilmediği bilinmektedir. Hatta ceza davalarında sanıkların mağdurlardan daha ayrıcalıklı bir durumda olduğu dahi iddia edilmektedir. Sanık hakları azaltılmadan da mağdur hakları korunabilir. Bunlar arasında bir denge sağlanmalı, olmayan mağdur hakları artık gündeme gelmelidir. Ceza adalet sistemi içinde mağdurun olay hakkındaki bildiklerini hem hazırlık soruşturmasında hem de son soruşturmada defalarca anlatmak zorunda kalması onu hırpalamakta, yaşadığı kötü olayı tekrar tekrar yaşamak zorunda kalmaktadır. Hukukumuzda mağdurun duruşmaları izlemesi zorunlu olamamakla beraber, sık sık bilgisine başvurulmaktadır. Mağdurun hassas olduğu davalarda çok gerekmedikçe bir kez dinlenmesi sağlanmalıdır. MAĞDURUN SUÇ SONRASI SIKINTILARI Bir suçun mağduru olan kişinin fiziksel ve psikolojik pek çok sıkıntısı olabilmektedir. Mağduriyet sürecini genelde aşağılama ve kayıp duyguları izler. Kayıp maddi olabileceği gibi, bazı manevi değerlere bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Malı çalınan ya da dolandırılan bir mağdurun kaybı maddidir. Cinsel saldırıya uğrayan, ırzına geçilen bir genç kızın ise kaybı daha çok manevidir. Ayrıca suçun yol açtığı hastalıklar da söz konusu olabilir. Örneğin müessir fiil suçunun mağdurunda bazı bedense hastalıklar, sakatlıklar kalabilir yada ırza geçme nedeniyle mağdura aids, sarılık ya da başka bir sari hastalık bulaşabilir. Özellikle cinsel saldırıların uzun dönemde ortaya çıkabilecek sonuçları mağdura çok sıkıntı verebilmektedir. Irza geçme oluşturmayacak saldırılar dahi yabancı erkeklerden korkma, kamuya açık yerlerde bulunmaktan korkma gibi fobilere yol açabilmektedir. Bu tür bir saldırı kişisel ilişkilerde sürekli bir bozulmaya neden olur. Uzun dönem psişik sorunlar, uzmanlaşmış kişilerce tedavi edilmediği takdirde yaşamı tehlikeye sokabilecek sonuçlara yol açabilir. Özellikle mağdur bekar bir kadınsa sorunlar daha ağır bir görünümdedir. Mağdur yoğun korku ve heyecan nedeniyle psikolojik bazı reaksiyonlar gösterecektir. Bunlar aylar boyun sürebilir. Çabuk iyileşme mağdurların ancak %20’sinden daha azında gerçekleşebilmektedir. MAĞDUR TERAPİSİ Suç mağdurlarının yaşadıkları sorunlar, onların psikanalitik tedavi görmelerini gerektirmektedir. Bir suçun mağduru olma, o kişinin yaşamının bir bölümüdür. Mağdurun yaşadığı olay, taşıdığı kişilik özellikleri de dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Sıkıntılarına teşhis koymak ancak bu şekilde mümkündür. Mağdurlar hakkında, aynen hastalar gibi, klinik teşhis verileri ayrıntılı bir şekilde toplanmalıdır. Yalnızca ırza geçme suçları mağdurları açısından sistemli olarak toplanmış veriler bulunmaktadır. Özellikle suçun mağdur üzerinde yarattığı sosyal, hukuki ve psikolojik etkiler tüm suç türleri için ayrıntılı olarak belirlenmelidir. Suçun mağdur üzerindeki etki süresi, hastanın yaşı, zeka durumu, acılarının yoğunluğu ve tedavi için gerekli bilgiler mutlaka yararlı olacaktır. Örneğin, Almanya’da sağlık sigortası kurumları tedavi masraflarını ancak bu koşulların yerine getirilmesi halinde karşılamaktadır. ABD’de ise, ırza geçme suçlarının mağdurları için, psikanalize dayalı grup tedavisi uygulanmakla beraber, masrafları mağdurlarca karşılanmaktadır. Bu arada yargıçlara, savcılara ve polise, mağdurlara nasıl davranılması gerektiğini gösteren kursların çok yararı olacaktır. İlk aşamada, özellikle cinsel suç mağdurlarının itinalı muameleye gereksinimleri olduğu ve bunlara nasıl davranılması gerektiği, bu tür mağdurlarla karşılaşacak görevlilere anlatılmalıdır. Halbuki ülkemizde 120 cinsel suç mağduru üzerinde yapılmış olan bir araştırma, mağdurların 2 ila 7 kez muayene olduklarını göstermektedir. Mağdur ortalama 3 kez muayene olmaktadır. Günümüzde suçluluğun ürkütücü boyutlara ulaşmış olması tüm dünyada hukukçuları çeşitli tedbirler almaya zorlamaktadır, zira ne kadar suç varsa, o kadar da mağdur vardır. Öncelikle suçun önlenmesi amaçlanmalıdır ki mağdurların sayısı azalsın. Öte yandan önlenememiş ve işlenmiş suçların mağdurlarının da, mağduriyetlerini en aza indirecek, acılarını en aza indirecek, acılarını hafifletecek önlemlere ihtiyaç bulunmaktadır. Soruşturma bitince mağdur unutulmaktadır. Halbuki mağdurların soruşturma sırasında ve sonrasında tıbbi, psikolojik ve sosyal yardıma gereksinimleri vardır. Çocuklara karşı cinsel suç işlemiş kişilerin çocuklarla ilgili işlerde çalışmaları mutlaka engellenmelidir. Bunun için DNA Bankalarının ve Resmi Sicillerin oluşturulması gerekmektedir. Mağdurların korunması pek çok ülkede devlet tarafından sağlanmaktadır. Başarılı uygulamalar ve Avrupa Konseyi’nin önerileri dikkate alınarak yapılacak düzenlemeler, ülkemizde de mağdur haklarını uygar ülkeler düzeyine getirmek yolunda önemli bir adım olacaktır. KAYNAKLAR 1- Prof.Dr. Timur DEMİRBAŞ’ın “Kriminoloji” adlı kitabı 2- Doç.Dr..R.Füsun SOKOLLU-AKINCI’nın ‘Viktimoloji” adlı kitabı 3- BALL’ın “Victims of Violent Crimes” adlı kitabı 4- ANTILLA’nın “Victimology: A New Territory in Criminology” adlı kitabı 5- SKOGAN-DAVIS- LURIGIO’nun “The Impact of Victim Service Programs” adlı kitabı 6- SYKES’in “Criminology” adlı kitabı [*]
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © suat engin yılmz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |