..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Seyfullah ÇALIŞKAN




30 Mayıs 2019
Emekleye Emekleye Emekli  
Seyfullah ÇALIŞKAN
Emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşecektim. Elde avuçta ne varsa satıp kendime bahçe içinde bir ev alacaktım. Çiçekler yetiştirecektim, birkaç ağaç mandalina, limon, portakal… Ağaçlar evin arka bahçesinde olacaktı. Güller ve mevsim çiçekleri denize bakan tarafta…


:AEDA:
EMEKLEYE EMEKLEYE EMEKLİ
Emekli olunca gezecektik. Arada Türkiye sınırlarını aşıp yabancı ülkelere gidecektik. Emekli maaşımızın birini yer, ötekini de biriktiririz diyorduk. Emekli ikramiyesini de bankaya attık mı? Bizi kimse tutamaz. Bankadaki paradan destek alıp yola daha gözü kara çıkacaktık. Evdeki hesap çarşıyı uymadı. Önce oğlanı üniversiteye gönderdik. İki yıl sonra da kızı. Emekli ikramiyesi ne ara eriyip gitti? Farkına bile varamadık. İki çocuk okutmak kolay mı? Küçük bir arsamız vardı. Yetişebilmek için onu bile sattık. Oğlan üniversiteyi bitirdi ama iş bulamadı. Neyse kız elini çabuk tuttu. Evlenip gidiverdi. Düğün borçları da bize kaldı. Ömrümüz varsa beş seneye kalmaz borçları öderiz.
Emekli olunca öğleye kadar uyuyacaktım. Sabahın köründe uyandığım günlerin intikamı ancak böyle alınır. Sonra da gelsin zengin kahvaltı sofrası. Maydanoz, biber, domates, birkaç çeşit peynir, illa siyah ve yeşil zeytin, içi katılaşmadan haşlanmış yumurta, vişne, çilek ve erik reçeli, belki biraz bal, azıcık tereyağ, yaz ise kavun karpuz, kış ise portakal, elma ve muz… Bir yerlerde kesin bir şeyler oldu. Ne olduğunu anlayamadım ama bir şeyler oldu işte. Şimdi işe gittiğim sabahlardan daha erken uyanıyorum. Canım kahvaltı bile çekmiyor. Doktorlar reçel, bal, tereyağ ve yumurtayı yasak ettiler. Masada hep aynı zeytin, hep aynı peynir... Domatesi kesmeye hevesim bile yok.
İnsan yaşlandıkça bir acayip oluyor. Eskiden çoraplarım delinirdi benim. Farkına bile varmazdım. Eve gelince kapıda ayakkabılarımı çıkarırdım. Hay anasını, çorap yine gitmiş. Pantolonlarım bile eskimiyor artık, ayakkabılarım, kazaklarım da. Bir tek fanilaların deliniyor. Bir de donlarım. Onlar da yıkanmaktan… Tavuk ve balık ye dedi doktorum. Kolesterolün yükselmiş. Balıklar çiftlik, tavuklar antibiyotikli… Üstelik ben sadece kırmızı et severim. Kırkına kadar kuzuyu ye, kırkından sonra kuzunun yediğini, dedi. Yeşil sebze yemekten ayarlarım bozuldu. Terim pırasa kokuyor artık, ıspanak, kereviz kokuyor. Yağı iyice azalttık, peşinden de tuzu. Şekeri hepten kestik. Hayatın ne tadı kaldı ne de tuzu… Yasaklar hem çekicidir, hem kışkırtıcı. Önceleri yemediğim salamı deli gibi sevmeye başladım.
Emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşecektim. Elde avuçta ne varsa satıp kendime bahçe içinde bir ev alacaktım. Çiçekler yetiştirecektim, birkaç ağaç mandalina, limon, portakal… Ağaçlar evin arka bahçesinde olacaktı. Güller ve mevsim çiçekleri denize bakan tarafta… Akşamüzeri bahçe kapısından içeri girecektim. Hayat hanımeli kokacaktı, arap yasemini, fesleğen, adaçayı, nane ve lavanta. Çiçeklerin ekimini kendi mevsimlerine göre yapacaktım. Nergisler geçince sümbüller açacaktı. Peşinden laleler, çuha çiçekleri, hercai menekşeler, laleler, filbahriler, yıldız çiçekleri, papatyalar, kadifeler ve karagözler. Güller açtığında bahar bitecekti, begonviller ile melisalara sıra gelecekti. Akşamları çayımızı ön bahçede içecektik. Ağaçtan bir çardak bizi güneşten ve yağmurdan koruyacaktı. Ne boş, ne ham bir hayalmiş meğer. Böyle bir ev milyon dolara bile zor alınırmış. Dünyadan haberimiz olmadan kocaman bir ömür geçirmişiz. Gerçekler gecekondu mahallesinde kalmış. Düşlerim yürüme mesafesinde kumsalları olan sahil kasabasına uçup gitmiş.
Babam, “İnsan taştan sert, demirden güçlüdür,” derdi. Yokluk, yoksulluk, yorgunluk ya da bıkkınlık nedir ki? İnsan mezarına bile alışır. Dağ yürümezse abdal yürürmüş. Önce emekli olduğum için pişman oldum. Belki bir iş bulurum kafama göre takılırım diye niyet ettim. Canım istediği zaman çalışırım, istemediği zaman bırakırım. Meğer böyle bir iş de yokmuş. Benden önce emekli olanlara takıldım. Her gün öğleye doğru kahveye gidiyorlardı. Kare tamamlanınca akşama kadar kağıt oynuyorlardı. Hayatım boyunca hiç oyun oynamadım. Elli bir kağıtlarını tek elime dizip oyunu takip etmeme imkan yok. En az altı saat aynı sandalyede oturmak da bir başka dert. Ben sıkıntılı adamım. Altıyı boş ver iki saat aynı yerde bağlasalar duramam. Kalkıp dolaşmam gerek. Oyuna da hiç dikkatimi veremiyordum zaten. Hep bende kalıyordu. Beceremedim, kahveyi bıraktım.
Sen en iyisi mi resim kursuna yazıl dediler. Belediyenin korosuna da katılabilirmişim. Bende sanatça naifliği, sanatçı duyarlığı, daha da ötesi yetenek yok. Kendime yeni işler icat ettim. Sabah evden çıkıp Pasafort’a Toprak Mahsulleri Ofisine gidiyorum. İki kilo pirinç, bir kilo da nohut alıp geliyorum. Haftanın bir günü Yeşilova’ya pazara gidiyorum. Enginar karaciğere iyi geliyormuş. Çamdibi pazarından da çok güzel yağlı beyaz peynir alıyorum. Bizim köylü Selami’nin Altındağ’da dükkanı var. Kokluca mezarlığını geçince bankaya varmadan önce. Kışın bir saat kadar onun yanına uğruyorum. Bir gün çayları o söylüyor. Ertesi gün ben... Havalar ısındı artık. Dükkanın önün bir sandalye atıyorum. Gelip geçene bakıyorum. Eve dönerken de fırına uğruyorum. Tam buğday ekmeği yemeliymişim. Beyaz ekmek zehir kadar zararlıymış. Kaldırımda oturup gelen geçene bakmak insanın aklını oyalıyor. Hayal kurmanın yaşı, emeklisi, çalışanı olmaz. Kızın düğün borçları bir bitsin. Belki Ege’de küçük bir sahil kasabasına giderim. Kendime küçük bir yer alırım. Bir de ağaçtan küçük bir kulübe ayarladım mı? Yeter de artar bile. Şimdilik hayallerimi kendime saklıyorum. Evdekilere söylesem tılsımı uçar, nazar değer. Şimdi hiç sırası değil ama oğlum, baba ben evlenmek istiyorum deyiverir.
MAYIS 2019
İzmir Seyfullah



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Denize Adam Düştü
Zurnada Peşrev Olmaz

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tabanca
Saman Altından Aşk Yürürse
Rakı Şişesine Ejderha Olduk
Gökçeada 3
Ben İşin Kitabını Yazmıştım
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe
Nataşa, Mavra ve Rakı
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Güvercinli Yazı - 1
Çaki, Çakmak, Bıcak, Tarak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Başka Türlü Bir Şey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır [Deneme]
Zaman Sen Yalansın [Deneme]
Nisan"ın Şuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fırtına Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlıyı Bozan Yazılar [Deneme]


Seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.