Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Elini versene bana, dedi. Dünyalar benim oldu. “Al senin olsun. İstersen hiç geri verme, Sende kalsın,”diyecektim. Şakanın hiç sırası değildi. Önce elimi acucunda tuttu. Sonra sırayla bütün parmaklarımı tek tek yavru bir kumruyu sever gibi okşadı. Sonra avucunda tuttuğu elimi kucağına bıraktı. Başını omuzuma koydu. Az kalsın aklımı kaybedecektim. Saat şimdi kaçtı örneğin? Günlerden hangisiydi? Biz neredeydik? Mevsimler silindi, zaman söküldü ve sokaklar birbirine dolaştı. Ağaçlar şaşkın gözlerle bize bakıyordu. O an dünyanın tek bir gerçeği vardı. O da Canan… Sonra ansızın bütün saatlerin zembereği boşandı. Akşam freni boşalmış eski bir kamyon gibi çıkıp geldi. Evden beklerler, geç kalmayayım, dedi. Onu durağa götürdüm. Otobüsü hiç gelmesin diye dua ediyordum. Aksine çabucak geldi. İyi akşamlar, yarın görüşürüz, diyebildim. Kalabalık otobüsün içinde bir ara yağmurluğunu görür gibi oldum. Sonra uzak bir karartı olup gözlerimden yitiverdi. İlk kez o durakta onu benden uzaklaştıran akşama kızdım. Güneşi karanlıklara sarıp saklayan akşama… Uykularımı kaybettiğim geceler de böyle başlamıştı. Kan çanağı gözlerle sabahı bekliyordum. Ama yalnız değildim. Hem ay, hem yıldızlar vardı hem de Canan… Bir gün yirmi dört diyenleri hiç ciddiye almıyorum. Ciddiye almak şöyle dursun adamdan bile saymıyorum. Zaman yaşamadan geçip gittikten sonra bir gün elli saat olsa ne yazar? Benim günüm Canan’la başlar. O otobüsten iner, saniyeler fırıldak gibi dönmeye başlar. Ve akşam olur. Canan otobüse binip evine gider. Bütün saatlerim yüzünü gördüğüm son anda tık diye durur. Telefonla konuştuğumuz, sohbet sayfalarından birbirimize yazdığımız anlarda önemlidir. Ama saçımın ucundan ayak tırnağıma dek yaşadığımı hissetmek ancak o yanımdayken olabilir. Ders zili çalıncaya kadar yarım saatten biraz vaktimiz vardır. Bir simit alırız. İki de çay, bir parça o koparır bir parça ben. Kantinde geçen zaman günün en güzel dakikalarıdır. Gereksiz kaygılar içinde çırpınıp dururum. Acaba bir gün benden bıkar mı? Gönlü geçer ya da bana olan ilgisi uçup gider mi? Bir de şu susam meselesine kafak takılıp durur. Ya dişimde susam kalırsa ve her güldüğümde o nale tordan pis pis sırıtırsa. İşte o zaman biterim ben. Bir de şu okul zilini icat edene kafam takılıyor. Günde en az yirmi küfürüm var. Kemikleri sızlarsa sızlasın. Bana ne? Biz teneffüslerin çoğunda görüşemiyoruz. Otuz kişi içinde ne konuşulabilir ki zaten. Herkesin gözü üzerimizde… Arada bir başkalarına hissettirmeden bakışıyoruz. Hepsi bu. Sade suya tirit işte... Ve ben aklımda binlerce konu, tırnaklarımı yiye yiye öğleni bekliyorum. Hani gün yirmi dört saatti. Vakit öğlene ulaştığında ben hala günün kırk dakikasını yaşamış oluyorum. Arada bir okulu kırabilsek... Her türlü deliliği yaparmış ama okuldan kaçmak asla. Üç öğretmen aynı gün hastalansa dünya mı batar? Vay anasını arkadaş… Bir türlü olmuyor be.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Seyfullah ÇALIŞKAN, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |