Dünyaya geldiðinden, dünyada bulunduðundan, dünyadan gideceðinden hoþnut olan bir kimse görmedim. -Namýk Kemal |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Ancak en zor konulardan biridir dil meselesi… Büyük oðlum Savaþ, bu konunun ülke çapýnda en önde gelen uzmanlarýndan biridir. Nitekim dil üzerine, bazý kelimelerin üzerinde uzun uzadýya durarak açýklamalar/yorumlar/analizler eþliðinde çok güzel yazýlar yazýyor. Üstelik her okurun anlayabileceði bir dil kullanýyor! Ýngilizce ve Fransýzcaya bihakkýn vakýf olmasýna ve o dillerden otuzdan fazla kitap çevirmesine raðmen; bazý gösteriþ meraklýlarý gibi o dillerden sözcüklerle yazýlarýný kirletmiyor! *** Konumuza dönersek… Bizim gibi ülkelerde, yani okuma-yazma alýþkanlýðý çok az olan bir toplumda, dil, daha doðrusu konuþma ve yazý dili, ya yazýlý basýndan, ya sosyal medyada kullanýlan kirli bir Türkçeden, ya da televizyon gibi görsel medyadan öðreniliyor… Yüksek tahsil görmek, dili çok iyi bilmek anlamýna gelmiyor. Bizim ve bizden önceki nesil bu tespitimden istisnadýr. O nesil geçmiþte kaldý… Artýk internet dili türedi, koca koca insanlarýn, “nabr, nslsn, geliyonmu” gibi ucube diyaloglarý sardý benliðimizi… (Tabiî ki, dil eðitimi görmüþ ve/veya çok okuyarak dilini geliþtirmiþ, dile gereken önemi vermiþ insanlarý bu eleþtiriden tenzih ederim. Onlar, meselâ “iþtiyak ile iþtahý” karýþtýrmayan ve kullandýklarý her sözcüðün anlamlarýný bihakkýn bilen insanlardýr…) *** Ve çok acýdýr ki, konuþma dili ile köþe yazýsý yazan insanlar var bu ülkede… Hem de ulusal medyada! Uzmanlarýn tespitine göre; konuþma dili, ortalama 80-100 kelimeden oluþuyor. Bu da demektir ki, vasatýn altýnda yazý yazan birinin en az 400 kelimeden oluþan bir “kelime daðarcýðý” olmasý lâzým! Dikkat buyurunuz lütfen! Vasatýn, yani ortalamanýn altýnda dedim… *** Ama yok! Ýster sözcük deyin, ister kelime! Bunlarýn daðarcýðý “mahdut mesuliyetli kooperatif” gibi, içi boþ… *** Bu tiplerin büyük çoðunluðu, bunlara imkân tanýyan internet ortamýnda “köþe yazýsý, deneme, þiir, hatýra vs.” yazýlarýyla arz-ý endam ediyorlar… Ýnanýnýz ki, büyük çoðunluðu FECAAT! Devrik cümleler mi dersiniz… Bir yazý içinde onlarca imlâ hatasý mý dersiniz… Yabancý kökenli kelimeleri (büyük çoðunluðu Arapça, Farsça ve Ýngilizce) yanlýþ yerde, yanlýþ anlamda kullanmalar mý dersiniz… Yanlýþ noktalama iþaretleri mi dersiniz… (Örneðin: ……! Nedir bu Allah aþkýnýza? Hangi dilbilgisi kitabýnda böyle bir iþaretleme var?) Ve özellikle vurgulamak isterim “ki, da, de”ler nerelerde bitiþik, nerelerde baðlaç olarak ayrý yazýlýr” onu dahi bilmiyorlar! Yazýlarýnda ironi yok, alegori yok, hiciv yok! Ne edat biliyorlar, ne zamir! Ne sýfat biliyorlar ne zarf! Hele hele “Söz Sanatlarý” hakkýnda zerrece bilgileri yok! Ne teþbih bilirler, ne mecaz! Ne teþhis bilirler ne intak! Ne istiare bilirler, ne tecahül-ü arif! Ne kinaye bilirler, ne tariz, ne tenasüp, ne mecaz-i Mürsel… Ýlâ ahir… *** Önlerine bir “Deyimler ve Terimler Sözlüðü” alsalar bari. O da yok! Atasözleri aslýndan uzaklaþtýrýlmýþ; anlamsýzlaþtýrýlmýþ… Hz. Ali’den, Mevlâna’dan, Fuzûlî’den vs. diyerek, asla onlara ait olmayan bir sürü sözde özlü söz! Daha birçok madde sayabilirim… Geçtim… *** Vasat üstü bir yazar için, en az 1000 kelimeden oluþan bir kelime hazinesi lâzým… Akademik yazýlar için ise en az 4000 kelime… *** Pekiyi… Var mý böyle yazar-çizer insanlar? Tabiî ki var. Ýyi ki de var! Onlara selâm olsun! *** Bende-i hakir, çok fazla felsefe okuyan biri olmama raðmen, gerek konuþmalarýmda, gerekse yazýlarýmda asla “baþlý baþýna bir dil türü olan felsefe dilini” kullanmýyorum… Dilin önemli meselelerinden biri de odur ki: Hitap ettiðin kitlenin anlayacaðý dili kullanmak! Okur tarafýndan anlaþýlýr olmak! Bu konuda bizim Türk Solu çok duyarlý deðil… Felsefe dili karýþýk uydurukça ile süslenen uzun yazýlar döktürüyorlar. Bir kýsmýný kendilerinin de anladýðýndan þüpheliyim… Ha! Bir de Osmanlýca konuþacaðým diye, çoktan tedavülden kalkan kelimelerle makale yazan sözde “münevverler” de var! Onlarýn da bir kýsmýnýn yazdýklarýný anladýklarýndan þüpheliyim… *** Bu yazýyý yazmak istediðimde, çalýþma masama bazý kitaplar aldým, ki, belki örnekler veririm diye… Hem felsefi kitaplar, hem de Osmanlýca-Türkçe sözlükler… *** Çalýþma masamdaki Sartre da, Yusuf Has Hacib de, Ýbn-i Haldun da kusura bakmasýnlar. Yoruldum doðrusu… Onun için yazýyý kýsa tutuyor ve burada noktalýyorum. Umarým küçük de olsa bir þeyler anlatmýþýmdýr…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Cahit KILIÇ, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |