Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Babamın görevi dolayısıyla kaldığımız bir Ege şehrinde, her gece dışarı çıkar, ya bir çay bahçesine, ya meşhur dondurmacıya, ya da yazlık sinemaya giderdik. O da her gece, yanında arkadaşlarıyla karşıma çıkar, uzaktan sevgi dolu bakışlar yollar, gözgöze gelirsek, başını hafifçe öne eğerek selamlardı beni… Pastahanede karşıma denk gelecek bir pozisyon kapıp oturduğunda; gözleri ve tavırları biraz daha cüretkarlaşır, eliyle, ''gözlüklerini çıkar'' diye işaret yapar, beni gözlüksüz görmek istediğini ifade ederdi… Miyobun hapsettiği kocaman gözlüklerimi sevmezdi anlaşılan…Talebine uyar, bir kaç dakika çıkarırdım ama gözlüksüz etrafı göremediğimden yeniden takardım… Arkadaşlarının seslenmesinden adının Tahsin olduğunu öğrendiğim bu yakışıklı Ege delikanlısını, o şehirde kaldığımız bir yıl boyunca hemen hemen her gece gördüm. Hiç yanıma gelemedi, benimle hiç konuşamadı ama sevgisini, beğenisini, gözleriyle davranışlarıyla belli etti. Varlığı çok hoşuma gidiyordu. Hayal kuruyordum. Onun hangi okulda okuduğunu, ailesini, yaşadığı evi, kişiliğini merak ediyordum. Ona, o güne kadar bana öğretilen doğrular (?) gereği, çeşit çeşit sıfatlar, zenginlikler, özellikler biçiyordum. Ben onunla ilgili 15 yaş hayalleri kuradururken, geceleri balkonda fazla kalmaktan mıdır? Havaların bozmasından mıdır bilmem? Soğukalgınlığına yakalandım. Ev sahibimiz bir sabah babamı arayıp ‘’Mühendis bey, kızın öksürmesi yukarıdan duyuluyor, gelin de bir muayene edeyim’’ dedi... Kalktık gittik. Bizi Odasına aldı. Babamla memleket meseleleri üzerine sohbet ettikten sonra beni muayene etti ve ‘’Çok üşütmüş, ciğer rontgenine de bakmak gerek ‘’ deyip göreyliyi çağırmak için, masasının altına monteli, kırmızı düğmeli zile bastı... İçeri giren kimdi i dersiniz?.. Tahsin... Üzerinde hizmetli üniforması, başı önünde saygılı bir duruşla Tahsin... Başhekimin talimatıyla, beni önüne kattı ve rontgen odasına götürdü.. Büyü bozulmuştu. Hiç konuşmadığı gibi, yüzüme bile bakamadı. Ben de konuşamadım. İçimden ‘’Hiç önemli değil ‘’ demek geldi, söyleyemedim. ‘’Konuş benimle’’ demek istedim konuşamadım. Eline dokunup ‘’üzülme’’ demek istedim. Dokunamadım, konuşamadım ve o günden sonra da Tahsin’i hiç görmedim. Tahsin aşkı, sosyal statüye, maddi değerlere yenik düşmüştü ve bir daha hiç karşıma çıkmadı. Fügen Yılmaz 18.12.1982
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnci Fügen Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |