..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > zehra erkuş




14 Kasım 2001
Sümüklü Düşünceler  
zehra erkuş
"Kes" dedi yönetmen. "Daha ağır yürüyeceksin. Unutma; canın sıkkın, yalnızsın, yetişmen gereken hiç bir yer yok..."


:BIHF:
Makyajımı tazelediler. “Hazır mısın?” diye seslendiler dışarıdan. Hazır olmasam da bir şekilde başlamak gerekirdi.

“Motor! Kayıt!”

Kapıdan dışarı çıktım. Birkaç adım yürüdüm. “Kes” dedi yönetmen. “Daha ağır yürüyeceksin. Unutma; canın sıkkın, yalnızsın, yetişmen gereken hiç bir yer yok.” Haklıydı, hızlı yürüyordum. Çünkü bir an önce bitmesini istiyordum. E, madem böyle istiyordum, o zaman rolümün gerektirdiği gibi davranmalıydım.

Adamın birine saati sordum. Yaz günlerinin avantajı. Kollar çıplak olduğu için saatin kimde olduğunu uzaktan kestirebiliyorsun. Çok hızlı yürüyenlere saat sorulmaz. Adamın hızını kesmek düşüncesizlik olur. Gerçi hayatımda şimdiye kadar hiç kimse saatin kaç olduğunu söylememezlik etmedi ama söylemeyebilirdi de. Aynı şekilde sigaram için ateş istediğimde de kimse vermemezlik etmedi. Adam saatin kaç olduğunu söyleyip gitti ve ben hiç dinlememiştim. Saatin kaç olduğu umurumda değildi. Laf olsun diye sormuştum. Anlaşıldı mı acaba? Anlaşılmış olmasını ümit ettim. Yoksa ta en başa dönmek ve hatta makyajım bayatlamadığı halde tazeletmek zorunda kalacaktım ki sümüklü bir kız çocuğu, “Güzel ablam, menekşe gözlü ablam, bir selpak alsana be ablam” diyerek yolumu kesti. Çantamdan bozuk paraları çıkarıp bir paket aldım. Pakedi açıp bir tanesini kıza uzattım. “Al” dedim, “bununla o burnundaki sümüğü sil” Hünkürme sesini duymamak için hemen uzaklaştım. Tam köşeyi dönerken ardıma bakma gafletinde bulundum. Kız, sanki hayatında ilk defa sümük görmüşcesine mendiline bakıyordu. “Ben bunları mı yalayıp yutuyordum” diye kendi kendine soruyordu anlaşılan. Bütün günümü aç geçirmek istemiyordum. Bu yüzden sümüklü düşüncelerimden uzak durmaya çalıştım.

“Buyrun abla, içeride boş yerimiz var”
“İyi” dedim. “Buyuralım, boşluğu dolduralım”

İçeri girince önümdeki adama “pardon” dedikten sonra sola dönebileceğim ve küçük bir adımla tezgaha doğru ilerleyebileceğim kadar bir boşluk vardı elbet. Bunu inkar etmiyorum. Ama ‘boşluk’ kavramından ne anladığımızla ilgili bir problem olduğu kesin...

Komiklik olsun diye miydi bütün bunlar? Ben yokum evime gidip dünden kalma yemeğimi yiyeceğim ... Sonra çay demleyeceğim...Sonra ‘Yakup’a sesleneceğim..."Yakup!".... Yakup, bana kurbağaları anlatacak, ben de ona... “ben neyi anlatsam ki Yakup’a?... İyisi mi başa dönelim. Makyajımı tazelesinler, kapıdan dışarı çıkıp yürüyeyim... Vitrinlerdeki babalar günü şenliklerine katılıp şenlenemeyim. Babam yıllar önce öldü. Şimdiki babamla aramızda sadece organik bağlar var...

“Bir tane kaşarlı tost lütfen”
“İçecek bir şey alır mısınız?”

Bir ayran alırdım ama dökebilme ihtimalim fazla olduğu için istemedim. Yanımdaki adam lıkır lıkır içiyordu ayranını. Uzun boyluydu ve bardağına hakim olabiliyordu. Yine bir durum komedisi yaratılmaya çalışılıyordu anlaşılan. Bana hiç komik gelmedi. Keşke en başa dönseydim ya da hiç başlamamış olsaydım da sadece evime gidip uyusaydım. Ama kaprisin nasıl çekilmez bir şey olduğunu da biliyordum!!! Başladığım bir işin sonunu getirebilmeliydim Ve biz bu işin en başlarındaydık hala. Daha kaşarlı tostum hazır olacak da parasını ödeyeceğim de buradan çıkıp yolda yiyeceğim. Sonra sırf laf olsun diye tramvaya binip Tünel’e gideceğim. Aynı yoldan, bu sefer yürüyerek geri döneceğim. Yolda uzun yıllar görmediğim, seramik ile uğraşan bir arkadaşımla karşılaşacağım Havadan sudan topraktan konuşup, ayrılacağız. Ben dönüşümüme devam edeceğim. Sanki bir yere gitmişim gibi. Vaha’ya çıkıp kahve içeceğim. Defterimi açıp bir şeyler yazacağım.

“Kaşarlı tostunuz hazır abla”
“Kes” dedi yönetmen. “Unutma; daha ağır olacaksın, yetişmen gereken hiçbir yer yok...”

“Kes oğlum kes, döner kes... Nereye daldın yine öyle?... Bak müşteri bekliyor... Kovacağım valla seni işten o zaman göreceksin gününü.”
“Kovarsan kov”
“Çık dışarı!”

Kapıdan dışarı çıktım...



2000/Mayıs


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Yorum
Gönderen: İhsan CİHANGİR / Antalya
3 Ağustos 2014
Merhaba, öyküyü beğendim. daha doğrusu okurken keyif aldım.Çünkü bu tür öyküleri okumayı ve yazmayı çok severim. Sinema tekniği var biraz, biraz da soyut geçişler. Sahnelerin değişivermesi, gerçekle rolün kesişmesi iyi ayarlanmış. Dozunda. Zehra hanıma başarılar diliyorum.Yazmaktan vazgeçmesin.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın deneysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
ayrılık usulü elmalı pasta
Uykusuzluk

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günah Keçileri
Ayşe ile Ali'nin Hikayesi
Şeker Ve Çikolata


zehra erkuş kimdir?

Çok düşündüm. . . . Bir yazar kendisini nasıl tanıtır ki? Bir sürü dergi, kitap kurcaladım yazarlar kendilerini nasıl tanıtmış, diye. . . Herkesin tanımı birbirine yakın, bir o kadar uzak. Peki ben kimin tanımına yakınım ya da kimin tanımına uzak?. . . Sonunda anladım ki, bir o kadar yakınım ve bir o kadar uzak. . .

Etkilendiği Yazarlar:
'iyi' olan bütün sanatçılar, 'iyi' olan bütün eserler.....


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zehra erkuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.