..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Osman Volkan Şahin




25 Eylül 2003
Murat Belge ve Demokrasi  
Osman Volkan Şahin
Radikal yazarı ve eski Marksist Murat Belge'nin bir yazısı üzerine...


:CJEG:
Geçtiğimiz haftalarda Murat Belge, Radikal’deki köşesinde artarda yazdığı yazılarda bir dönemin Almanya’sıyla bugünün Türkiye’sinin benzerliğini vurguladı. Yazılar, gerek yazarın tarihi okurken kullandığı metotla, gerekse de çıkarılan sonuçla Murat Belge gibi bir isme yakışmayacak büyük yanılsamalar taşıyordu. Gerçi biz bunu, işin teknik kısmıyla ilgili olarak ve Belge’nin muhtemel birikimine dayanarak böyle söylüyoruz. Ancak gerçeğin çok farklı olduğu yazıların içeriksizliğinden ortaya çıkmakta. Başka bir ifadeyle, ne söylemek istediğini bilen, lakin yanlış düşündüğünü de unutmayan bir yazarın, kavramları, olguları, hatta ve hatta tarihsel gerçekleri –elbette onun akışını- buna uydurmak için kendiyle girdiği mücadele görünmekte. Belge, allem edip kallem edip söylemek istediği şeyi söyleyecekti ve bunun için tahrif edemeyeceği şey yoktu.  Yazımızın sonunda ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Biz önce Murat Belge’nin belli ki adını unuttuğu –unutmak istediği- Karl Marks’a kulak verelim:
Nasıl bir kimse hakkında onun kendi için ne düşündüğüne bakılarak kanaate varılamazsa; böyle bir dönüşüm dönemi (toplumsal devrim dönemindeki üst yapı dönüşümünü kastediyor-y.n.) hakkında da o dönemin bilincine bakılarak yargı verilemez; tam tersine bu bilinç, maddi yaşamın çelişmelerinden, toplumsal üretici güçler ile üretim ilişkileri arasında varolan çelişmeden çıkılarak açıklanmalıdır.” (K. Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine önsöz)
Peki bakınız sayın Belge ne diyor? Önce:
“ A.J.P. Taylor Napoléon’un  Almanya üzerindeki etkisinden ilginç bir sonuç çıkarıyor. Napoléon, paradoksları bol olan bir tarihi kişilikti. Fransa’da rolü, devrimin sonunu ilan etmek oldu. Bastille’in üstünden 15 yıl geçmeden İmaparatorluk tacını başına geçirmişti.  Ama Avrupa’da yayılmasıyla yarattığı sonuçlar bunun tersine oldu. Devrim’in getirdiği ilke ve değerlere tamamen yabancı, aşırı derecede muhafazakâr ve gerici rejimlerin bulunduğu topraklara, ‘özgürlük-eşitlik-kardeşlik’ havasının (bunun son kırıntıları da olsa)bir ölçüde yayılmasına imkân yarattı.
Almanya ve İtalya’nın çeşitli siyasi birimler halinde yaşayan prenslikleri, dükalıkları vb. bunların başında gelir. Nitekim, Napoléon’un buralara getirdiği bir takım yeni usuller, kendisi buralardan çekip gittikten sonra da yaşamaya devam etti. Örneğin, Almanya’da ondan önceki siyasi birimlerin sayısı 300’ü geçiyordu; bunları 36’ya indirdi. Ondan sonra da bu sayı değişmedi.”
Tespitini yapıyor. Burada eksik bir aktarım olması bir yana (zaten Marks’ın ağzından düzelteceğiz), bunun sonrasında tamamen öznel bir yargıda bulunuyor: “Almanya, daha doğrusu Almanya’nın kaderini ellerinde bulunduran seçkinler, bunların Almanya’ya, onaylanması kolay olmayan Napoléon işgaliyle gelmesi olgusunu kendi çıkarları açısından istismar ederek, bunları işgalle özdeşliyor, böylece ‘yabancı’ olduğunu öne sürerek reddetme imkânını kazanıyorlar.”
Bu uzun cümlede şu ifadelere dikkatinizi çekmek isterim: “onaylanması kolay olmayan ... işgal”, “Napoléon işgaliyle gelmesi olgusunu kendi çıkarları açısından istismar ederek, bunları işgalle özdeşleştirmek.” Belge, Almanlar’ın işgalci güçle olan çelişkisini –ki ana çelişkinin kendisidir- küçümsüyor, göz ardı ediyor.
“Öbürüyse (Napoléon), Fransa içinde, artık yalnızca serbest rekabetin gelişebileceği, küçük toprak mülkiyetinin işletileceği ve artık özgür kılınan ulusal sınai üretici güçlerin harekete geçirileceği koşulları yaratırken, Fransa sınırları dışında her yerde, Fransa’da burjuva toplumuna Avrupa kıtası üzerinde o güne uygun bir çevre yaratabilmesi bakımından zorunlu olduğu ölçüde, feodal kurumları ortadan silip süpürdü.” (K. Marks, Louis Bonaparte’ın Onsekiz Brumaire’i)
Demek ki, Napoléon’un getirdiği hiçbir yenilik kendiliğinden değildir. Zaten işgalci gücün inisiyatifinde ve çıkarınadır. Ne var ki, işgal olgusundan bahsederken “onaylanması kolay-onaylanması zor” gibi gerçek dünyayla ilgisiz kavramlar geliştiren bakış için yeni-eski çelişkisinin tali çelişki olmasının hiçbir önemi yoktur.
Güncel bir örnekle devam edelim. Irak’ta şu anda A.B.D.güçleri bulunmaktadır. Bırakalım vaatlerinin kandırmaca olmasını; Irak ve bölge halkları için gerçek kimsenin gizleyemeyeceği denli büyük ve çıplaktır: Ortadoğu, emperyalizmin işgali altındadır. İşgalci güce kan ve can bedeli direnen yerli halkın bu mücadelelerinin meşru olmadığını söylemek bizzat emperyalizmle aynı telden çalmak değil midir? “Ama zaten Saddam da zalimdi” şeklinde başlayan cümleler kurmak, ana çelişkiyi çöldeki kumlara gömerek koalisyon güçlerinin ağızlarına bal çalmak olmaz mı?
Murat Belge, eşeğini sağlam kazığa bağlamayı, demagojisine güç katmayı hedefliyor:
“İşte bu da, Türkiye’nin yakın tarihinde çok sık görünmüş bir durumdur ve Almanya ile benzerlik burada da tamdır. Osmanlı devletinin 19’uncu yüzyılla birlikte Batı’da karşılaşmaya başladığı tavırların pek çoğu, aslında bu yüzyılın yeni siyasi biçimlenmesinin sonucuydu; Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi sonrası dünyanın gittikçe demokratikleşen ve liberalleşen atmosferini yansıtıyordu.
Biz, Osmanlı döneminde de, Cumhuriyet döneminde de, Batı’dan gelen bu ‘sesleri’, sadece ve sadece ‘milliyet’ temeline bağlı bir çerçeve içinde işitmeyi tercih ettik. Liberal Gladstone, canımız öyle isteyince bizim de ‘Kızıl Sultan’ dediğimiz Abdülhamid’in despotizmini eleştiriyorsa, bunu liberal dünya görüşünün gereği olarak yapmıyordu; ‘Türk düşmanı’ olduğu için yapıyordu.”
Sayın Belge sözüne ettiği dönemlerde Osmanlı’nın Avrupa’ya bağımlılık sürecine çoktan girmiş olduğu ve onların istediği yenilikleri yerine getirdiği gerçeğini görmezden geliyor. Hatta Türkiye aydınlanmasının bunlardan ilkiyle başladığına dair genel kabulünden –reddediyorsa bile- hiç bahsetmiyor (Tanzimat Fermanı). Ne ki, tüm bunlar birer sonuçtur. Sebep ise Avrupa’nın gelişmiş kapitalizminin Osmanlı topraklarında yeni bir sömürge yaratmak istemesidir. Dönemin iktidarı zaten Avrupa ne derse yapmaktır. Ancak düşünce adamları –sarıldıkları düşünce ne olursa olsun- işlerin böyle devam etmemesi için muhalif bir tavır sergilemektedirler..
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi Murat Belge’nin derdi son paragrafta anlaşılıyor:
“Evet, biz bu ‘anlama biçimi’ni o zamanlardan başlayarak istikrarla sürdürdük (Almanların da yaptığı gibi). Ama şu dönemde ve özellikle AB’ye katılma girişimi çerçevesinde, böyle anlayıp böyle davranmayı bir sanat haline getirdik: kahrolsun yabancı ideoloji demokrasi!”
Biz, 21. yüzyıl dünyasında büyük kapitalist devletlerin silahlı işgale zorda kalmadıkça başvurmadığını, bunun yerine 20. yüzyılın emperyalist karakteristiği olan yeni-sömürgecilik yöntemini kullandığını biliyoruz. A.B.’nin de aynı yöntemi kullanan bir emperyalist birlik olduğu gün gibi ortadayken Belge, birliğin Türkiye’yi emperyalist amaçlarla istediğini unutuyor, unutturmaya çalışıyor. Yazmış olduğu yazıda gerici-faşist ideolojiyle çatışıyor gibi görünse de bu kesimlerin düzen içi çelişkilerine dokunmayarak tüm karşıtları söylemine dahil ediyor. A.B. karşıtlığını da sanki demokrasi karşıtlığıymış gibi sunuyor.
Yazısını okuyan herkesin de göreceği gibi Belge ister istemez elmayla elmayı yan yana koyuyor. Napoléon, Sanayi Devrimi sonrası Osmanlı’ya liberal düşünceyi getirmek isteyen yabancılar (!) ve Avrupa Birliği. Hepsinin de birleştiği tek nokta var: Sömürü.
Murat Belge “kahrolsun yabancı ideoloji demokrasi” derken belli ki ne kadar akıllı olduğunu düşünüyordu. Öyle ya , kimse demokrasi karşıtı olamaz. Bir de gerici yaftasını yakıştırdı mı tamam.
Hayır! Gerçek gericiliği Murat Belge yapmaktadır. Tarihin akışını çarpıtan, sınıf savaşını reddederek toplumsal yasaları yok sayan Belge, A.B. işgalini “onaylanabilir” göstermektedir. Kalemini emperyalizm için oynatmaktadır. Bizi bu yazıyı yazmaya iten şey kendisinin sınıfını ve safını seçmiş olması değil, sol söylemin arkasına saklanmasıdır. Sol, tarihi boyunca hiçbir zaman emperyalist bir işgale onay vermemiştir. Murat Belge ve diğer A.B. ‘ci yazarların kullandıkları jargon ne olursa olsun, istedikleri şey demokrasi karşıtıdır, çünkü işgali ve sömürüyü getirir. A.B.D. sömürüsü yerine   A.B. sömürüsü...

9 yıl sonra gelen düzeltme:

31 yaşındayken okuduğum 22 yaşıma ait yazım, içerikte fikrimi değiştirmediğimi, hatta o yaşa göre öngörülerimde Murat Belge'den ve pek çok aydından önde olduğumu gördüm. Bunun açıklaması benim dehâm değil kuşkusuz. Biraz çocuksu bir taklitle de olsa bilimsel yöntemi kullanmaya çalısmam bile birazcık önümü görmeme yaramış. ABD ve AB ulkelerini de kapsayan koalisyon güçleri, Irak'ta, evet milyonla ifade edilen ölümler, provokasyonlara dayalı bir mezhep savaşı, ama hepsinin sebebi ve sonucu olarak da bir YENİ-SÖMÜRGE devlet bıraktılar arkalarında. İşte ilerlemiş Irak bu halde. Bir de "ileri demokrasi" var değil mi?

Biçime yönelik bir özeleştiri vermem gerekirse. Tamamen özensiz bir yazı yazmışım. Kaynaklar verilirken yayinevi, basıldığı yer, kaçıncı baskı oldugu ve hangi yil basıldığı gibi bilgiler verilmemiş. Dahası Marks'ın bir klasik yapıtının ismi yanlış verilmiş. Daha sonra uyarı alınmış, en kısa sürede düzeltileceği söylenmiş. Bu iş 7 yıl beklemiş. Alttaki eleştiri yorumunu da, kendi cevabımı da silmeyeceğim. Bu da benim cezam olsun. Düzeltme yapılmıştır.

02.08.2012



.Eleştiriler & Yorumlar

:: Hata
Gönderen: Osman Volkan Şahin / İstanbul/Türkiye
18 Haziran 2005
Uyarınız için teşekkür ederim. Artık ev bilgisayarım olmadığı için güncellemelerde zaman sorunu yaşıyorum. En kısa zamanda gerek alıntı yaptığım kaynaklara ve gerekirse pek çok kaynağa daha bakarak bir düzelti yapacağım. Hatta açıklamasıyla birlikte özgün metne not olarak ekleyeceğim.. Duyarlılığınız için tekrar teşekkür ederim. Dostlukla.

:: Doğrusu
Gönderen: Murat M. UĞURLU / İstanbul/Türkiye
18 Haziran 2005
Özgün düşüncenizi alıntılarla destekleyerek açıklamaya çalışmşısınız. Doğruluğunu yanlışlığını vs tartışmayacağım. Ancak,indına (birçok kişinin de) sürdürülen bir yanlışı düzeltmek ve doğrusunu yazmak istedim; "Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i" dir doğrusu. Yani Louis Bonaparte, ayrıca 17 tane Brumer'le ilgili gelişmenin sonunda 18. ye ulaşmamıştır. Söz konusu olan bir tarihtir, 25 Mayıs, 16 Şubat vb gibi. Sağlıkla.

:: kutlarim
Gönderen: can adil / İstanbul/Türkiye
25 Mart 2005
iyi bir arastirma. ne yazik ki 12 eylul darbesinden ve dunyada sosyalist sistemin yikilmsindan sonra kapitalizm gecici bir zafer kazandi. yenilgi donemlerinde de dokulenler oldu. murat belge de bunlardan biridir. zor olan baski kosullarinda da degerlere sahip cikabilmektir. gomlek degistiren korkup yilip yada cikar icin donen sag cenaha siginan eski solcular bu gun artik eski solcu degillerdir. duzene entegre olmuslardir. murat belge de eski marksist olarak anilmamali olsa olsa tirnak icinde sosyal demokrat olarak anilmali. ki murat belgeye gelene kadar elestirecek bir suru donek vardir. eski eli kanli fasitler de bu gun donmus duzene entegre olmuslardir. izedebiyatta sizin gibi yazarlarin varligi bir kazanimdir. iyi ki yazilari buram buram cehalet kokan utangac irkci, sozum ona milliyetci bilgehan bugra adinda adamlar fazla degil iz edebiyatta dq izliyebiliyoruz. calismalarinizda basarilar dilerim. can adil




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Meslek Liseleri Üzerine
Buyrun Tartışmaya

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İzedebiyat"ta Modern Zamanlara Uygun Bir Dönem
Türk ve Kürt Bal Gibi Kardeştir
Bir Polemik!
İsa'nın Çilesi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Şair ve Silahşör [Şiir]
Emanet [Şiir]
Kırlangıç'ın Türküsü [Şiir]
Ey Deliler Deliler [Şiir]
İnsanın Kendiyle Zoru [Şiir]
Yazgı [Şiir]
Zaten Beni Sevme Şiiri [Şiir]
Yine Kerem İçin [Şiir]
İdil'in Anısına [Şiir]
Bir İstanbul Şarkısı İçin [Şiir]


Osman Volkan Şahin kimdir?

Kimse bizi yazmaya zorlamıyor. Aksine yazmamamız için uğraşıyorlar bizimle. İyi ya da kötü, inatla yazmak, yazmak, yazmak lazım.

Etkilendiği Yazarlar:
Nâzım Hikmet, Hasan Hüseyin, Attila İlhan, Özdemir Asaf, İbrahim Karaca, Ahmet Telli, Adnan Yücel, Müştak Erenus ve cümle halk şairleri


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Osman Volkan Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.