|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
17 Ekim 2003
Sudanlı Bir Hastam Talat Bey
Sudanlı
Arzu Menteşeoğlu
Diş hekimi olarak o güne kadar hiç, bir ağız karşısında bu derece vecde kapılacağım aklıma gelmezdi. |
|
SUDANLI
Fakültemizde de Sudanlılar vardı. Onların sadece ciltlerinin rengi değil farklı olan. Bacak boyların gövdelerine göre daha uzun. Şişman bile olsalar vücutlarının bu özelliği değişmiyor. Saçları kıvır kıvır ve her zaman uzun bacaklarıyla kendinden emin, geniş adımlar atarak yürüyorlar.
Onlardan biriyle arkadaş olma şansım olmadı ama ilk Sudanlı hastamı bugün edindim. Ne tip olursa olsun azınlıklar her zaman dikkat çekicidir. Bu yüzen onu arkadaşımın baksında gördüğümde ilgimi çekmişti ve daha sonra tedavi etmem için bana getirildiğinde ne yalan söyleyeyim çok memnun oldum. İlk aklıma gelen Türkçeyi yeterince konuşup konuşamadığı oldu. Daha sonra öğrendim ki birbuçuk yıldır Türkiye'deydi ve dilimizi çok güzel konuşuyordu.
Yer yer kırlaşmış kıvırcık saçları, tiril tiril mavi yazlık pantolon gömlek takımı içinde şişman bir adamdı ve ilk bakışta bile özenli biri olduğunu anlamak mümkündü. Bembeyaz inci gibi dişleri ve son derece sağlıklı dişetleriyle harika bir ağza sahipti. Diş hekimi olarak o güne kadar hiç, bir ağız karşısında bu derece vecde kapılacağım aklıma gelmezdi. Diş taşlarını temizletip, dişeti tedavisi görmek için bana gelmişti ama rutin olarak her hastada doldurulan formu doldurduktan sonra ağzına baktığımda böyle bir tedaviye hiç de ihtiyacı olmadığını görecektim. O güne kadar çok az insanda görüğüm kadar pırıl pırıl tertemiz bir ağıza sahipti. Yine her hastada yaptığımız motivasyon işlemine girişip neden dişerini fırçalaması gerektiğini ve ideal bir fırçanın nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Fakat, buna da gerek yoktu aslında. Bond çantasına uzanıp fırçasıyla macununu çıkardı. Günde üç kere fırçaladığını, her öğün ayrı bir fırça kullandığını, çocuklarına alt çenede ilk dört dişleri çıkmaya başlar başlamaz fırça ve macun hediye ettiğini söyledi. Sonra da "Müslüman dediğinin ağzı temiz olur." diye de ekledi. O an içimi bir ferahlık kapladığını hissettim. Evet ağzında yapabileceğim bir şey yoktu ama ben gene de gözümden kaçan bir taş parçası olmasın diye orayı burayı kurcaladım. Hayır gerçekten de yoktu. En sonunda büyük bir mutluluk içinde gayet sağlıklı bir ağza sahip olduğunu söyledim ona. Benim mutluluğumdan o da gülmeye başladı.
Bir dahaki sefere diş ipi kullanmayı öğretmek üzere randevulaşırken bu derece itinalı birisinin mutlaka randevusuna da çok sadık olacağını düşünüp onu asla bekletmemeye hemencecik karar verdim ve o anda bir hayat dersi alıyordum aslında. 'Kişi kendisi nasılsa o tip hareketlerle karşılaşıyordu.' Kişisel merakımı tatmin etmek için nerede çalıştığını sordum. Tıp Fakültesi Parazitoloji bölümünde doktora öğrencisiydi. Bir buçuk yıl olmuştu geleli ve daha üç yılı vardı. Eliyle başında bir çember çizerek örtü işareti yaptı ve "Benim hanım da böyle." dedi. Bu sözlerine ağız dolusu tebessümle karşılık verdim ve onu uğurlarken hanımına selam söylemesini istedim.
O, günüme renk kattı ve mesleki açıdan bana mutluluk yaşattı. Teşekkürler Talat Bey.
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene
karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ATAOL BEHRAMOGLU
Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski,Orhan Pamuk
|
|
|