Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
YANSIMALAR VE GÖLGELER Her şeyin, senin varlığınla yoluna girdiğini düşünürken, şaşkın bakışlar arasında, unutursun dedin, ben tabii ki unuturum dedim. Dalgın, durgun ve benden kaçırdığın bakışların arasında yaşanmışlığın getirdiği cümlelerle: izi kalır ama…izi kalır, ama nasıl ki beş-on yıl önceki bir olay o zaman çok önemli olsa da şuan olay sende bir his uyandırmıyorsa, sıradan bir şeymiş gibi geliyorsa, bana da öyle gelecek dedim. Gözlerindeki ışıltıyı göremedim ya da görmemi istemeyerek, belki dedin… her şey durdu. Baştan almanın imkansızlığını yaşıyordum. Ne üzülecek ne sevinecek bir haldeydim. İsimsizleri yaşıyordum. Yaşadıklarıma isim ararken, yorumlar yorumu kovalarken, listeye bir isimsiz daha eklenmişti. Biliyordum ve korkuyordum. Sen bir yanılsamaydın. Bu düşünceye nasıl, nereden vardım bilmiyorum. Seninle yürüdüğüm yolları yalnız yürümedim; seninle oturduğum yere yalnız oturmadım; seninle güldüğüm şeye yalnız gülmedim, çünkü seninle var olana hiç gitmedim ki. Kendime küser gibi onlara da kustum. Korktum. Bu gerçeği itiraf etmek zor ama korktum işte. Belki seni hatırlamaktan belki kendi gerçeğimi seninle örtmeye çalışmaktı. Çünkü sen bir yanılsamaydın. Bunu biliyordum. Acı çekiyordum, gözlerime hakim olamıyordum, rüyalarımı kontrol edemiyordum. Fakat zihnimin kontrolünü hala kaybetmemiştim. Manyetik alanıma yabancıydın. Tanımsızdın. Ve hazırlıksızdım. Nasıl, neyle savaştığımı bilmiyordum. Silahı seçmekte zorluk çeksem de düşünceler hala direniyordu. Bana yanılıyorsun diyordu. Dayanaklar oluşturuyordu. Hayatın ve benim gerçeğimden oluşan dayanaklar. Uzun sürdü savaş. Cephanelerde yenilmekten kan kaybetmekten inan öyle yıprandım ki hayat çekilmezleri oynuyordu. Hedefler ve idealar bitme noktasına geldi. Yelpaze gittikçe daralıyor. Zaman beni tüketerek ve yüzüme sırıtarak ilerliyordu. Yaşamam gerekenlerin zamanı geçiyordu. Her şeye rağmen direndim. Belki yenile yenile yenmeyi öğrendim. Artık isimsiz, tanımsız olmaktan çıkmıştın. Seni yenmenin yollarını bulmuş, zayıf noktanı tespit etmiştim. Savaşı kazandım. Düştüğüm yerden dirildim ya da öyle sandım. Sonuçta ayaktaydım ya. Neyi kazandım neyi kaybettim derken, sen yoktun ama beraberliğinden hislerimi de götürmüştün. Artık kimse için gözyaşı dökemezdim. Kimseyi önemsemeyecektim. Çünkü değmiyordu kendimi feda etmek. Duygular gide dursun. Ya korkuları, endişeleri nasıl onaracaktım. Acı bir kere mi yaşanır ki. Bir kaçış başladı. Kimsenin anlamadığı anlamak istemediği bir kaçış. Çok şeyle kamufle ettim. Unutmak adına neler yapmadım ki. Bana ait olmayan her şeyi yaptım. Ve sonra bunların, benim yaşam tarzımı oluşturacağını nerden bilebilirdim. Kaynağı sen idin. Ardından onarılması zor ama imkansız da olmayan bir harabe bırakmıştın. Ben zaman unutturur demiştim. Hissiz, anlamsız bırakır demiştim. Zaman beni haklı çıkardı ama izini silemedi. Hepleri ve hiçleri oynayan ben sensiz çok yol aldım. Senin sayende artık yansımalarla oyunlar oynamaya başladım. Kendi kendimi kandıra kandıra, riski göze ala ala önümü göremeyeceğim oyunlar oynadım. Kör, sağır rolüne büründüm. Adeta senden intikam alırcasına başrolleri oynadım. Görüntüde senaryoları onlara bıraktım. Rolümü oynarken bir yandan kendi senaryomu yazıyor ve eyleme geçiriyordum… Ve sonra ikinci bir yanılsamanın tufanına takıldım. Seni bilmeyerek seni oynadı. Kendini ararken, beni buldu. Şaşkınlıktan kurtulmak isterken benim girdabıma tutuldu. İsimsizleri benimle tanımlamaya çalışırken, benim isimsizlerimle tanıştı. Ve allak bullak oldu. Onun sabrını ve inatçılığını gördükçe yüklendikçe yüklendim. Bu intikam değildi. Ondan habersiz onun adına verilmiş kararın tatbiki idi. Anlamıyor değildi. Sadece şaşkındı. Bütün bunlar olgunlaştırma ve hayatın gerçeğini kendisine göstermek içindi…gel-gitler yaşandı. Gedikler oluşturuyor ama doldurmuyordum. Zincirin halkalarını koparıyordum. Bütün iyi niyetime rağmen ona kendisi olması gerektiğini, farklı davranmaması gerektiğini öğretemedim. Gözlerini kaçırması, tereddütlü bakışlar, çelişkili konuşmalar ve nihayetinde bana sonları anlatışı oyunu bitirdi. Halbuki ben süreci öğrenmek ve yaşamak istiyordum… sözüm vardı. Duygularımın incinmesi karşılığında verilmiş bir söz. Hislerimi yaşadıklarıma bulaştırmayacaktım. Kendime düşüncelerimi rehber yapacaktım. Dengeyi korumalıydım. Yansımalara son vermeliydim. Senin ve yansımaların gölgesinde yaşayamazdım. Hayat bir kere daha acımasızlığını gösterdi. Sana yapamadığımı yansımaya yaptım… Uzaklarda imkansızı oynuyorum. İstediğim yönün zıddına yürümekte zor, gidilen yolda geriye dönmekte. Şunu gördüm; her bir adım kendisiyle beraber bir diğer adımın zeminini hazırlıyor. Geç fark ettim. Kör bir cesaretin ve güvenin ardına sığınarak. Yapılamayanı yapmak adına, deneme adına. Peki şimdi ne olacak. Geldiğim yerde durup arkama bakacağım. Cesaretimi toparlayacağım, korkumu sökerek atıp sırtımı durduğum yöne çevirip, acı çeke çeke arzuların boğazımı nefes alamayacak derecesine sıkmasına rağmen döneceğim. Yansımalarla ve gölgelerle yaşamak istemiyorum. Renksiz olsun ama kendimle yaşamak istiyorum. Ve sen hala unutulmadın, değişimin sembolüsün!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |