Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Böyle soğuktu, kardı, kıştı gibi olaylarda okullarımız tatil olmadığından, sömestr ve bayramlar dışında her gün okuldaydık. Okulu kırmak bir dert. Bahçelievler Deneme Lisesi Müdür Muavini, aynı zamanda matematik öğretmenimiz, Dilaver Hoca. Okulu astığımı farkettiği an ailemi telefonla arardı. O yüzden, canım okula gitmek istemediği zamanlarda sığındığım tek numara, hastalık numarasıydı. Hasta değilken hastalık numarası yapıp evdekilerin ilgisini çekmek, bütün gün yataktan çıkmayıp, sık sık eliyle, dudaklarıyla alnıma dokunarak ateşimi ölçen, şımaratan bir annenin şevkatini hissetmek, sıcak çorbalar, taze sıkılmış portakal suları içmek harikaydı. Tabi numarayı bir günden fazla sürdürmek mümkün değil. Ertesi sabah keyif biter, paşa paşa okula giderdim. Bu sefer numara yapacak kimsem yok ve ben gerçekten grip oldum. Şu an kafamda bir saman torbası taşıyorum. Bütün vücudum lime lime kıyılıyor. Akşam ateşim çıktı saçma sapan kabuslar gördüm. Sonra bir terleme, bir terleme biraz açıldım ama şimdi de boğazım ağrıyor. İnsan ne çok yutkunuyormuş meğer. Boğazım ağrımazken de bu kadar yutkunur muydum acaba? Sağlıklı olmak ne güzel şeymiş. İnsan elindekinin kıymetini bilmiyor. Elindekinin kıymetini anlamak için kaybetmek gibi ağır bir bedel ödüyor. Aslında buna da şükür. Allah beterinden korusun. Dert verip derman aratmasın. Alt tarafı bir grip oldum bir kaç güne kadar geçer. Bahane de oldu. Daha once hiç aklıma gelmemişti bu soruyu kendime sormak. Elimizdekilerin kıymetini neden bilmeyiz? Sağlığın kıymetini hastalanınca, paranın kıymetini kaybedince, dostun kıymetini ondan uzak kalınca, gençliğin kıymetini kocayınca, güzelliğin kıymetini yıllara yenik düşünce, sevgilinin kıymetini ayrılınca anlarız. Kendimize karşı da nankörlük ederiz. Ya huyumuzda, ya boyumuzda ya soyumuzda kusur ararız. Kıymet bilmeyene ‘’Nankör’’ denir değil mi?.. İnsan başkalarına karşı nankör olduğu gibi kendine karşı da nankör olabilir. Kendi değerlerinin farkına varmaz, elindekilerinin kıymetini bilmezse kendine karşı da nankörlük etmiş olur. Etrafımda kendi değerinin farkına varmayıp, kendini acımasızca eleştiren, suçlayan öyle çok insan var ki. İşte bu da bir nevi insanın kendine nankörlüğü. Güzel taraflarını göremeyip, kusurları sergilemek. Anneannemin anlattığı bir hikaye vardı. Bir zamanlar dünya güzeli bir kadın varmış. Herkes onu çok beğenir, iltifatlar ederlermiş. Arkasından ‘’Güzeller güzeli, bugün şöyle giyinmiş, güzeller güzeli bugün şuraya gitmiş’’ Diye bahsederlermiş. Bu güzel kadın kendi güzelliğinden bahsedildiğinde, kendine iltifatlar edildiğinde yüzünü buruşturur. ‘’Güzel deyip duruyorsunuz ama baksanıza ellerim ellerim çok çirkin ’’ Dermiş. Aradan bir zaman geçtikten sonra insanlar bu kadını ‘’ Çirkin elli kadın’’ diye hatırlamışlar ve ondan ‘’Çirkin elli kadın şöyle yaptı, çirkin elli kadın şuraya gitti ‘’ diye bahsetmişler. Kulağımda böyle küpeler varken ben niye sağlığımın kıymetini bilemedim. Niye kendimi korumadım. Ah başım…Vah boğazım. Ocak 2002 İnci Fügen Yılmaz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnci Fügen Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |