"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Sende bilirsin, sevdiklerimize onlara karşı neler hissettiğimizi ifade etmekte çoğu zaman hep geç kalırız. Bir zaman sonra, söylenmeyen ya da söylenemeyen her ne varsa, çıkar karşımıza içinde geç kalınmışlığın derin izlerini taşıyarak. Ben istiyorum ki! Sen ya da ben yitip gitmeden, bedenlerimizi kara toprağa teslim etmeden ve kurmaya çalışacağım cümleler henüz anlamını yitirmemişken, yüreğimde yanan yiten ne varsa sende bil... Korkularım var anne, en büyüğü sensiz kalmak... Bazen bir martı gibi hür ve özgürce kanat çırpmak göklerde çığlık atmak istiyorum. Bazense her şeyden vazgeçip soğuk taş duvarlar arasında demir parmaklıklar ardına hapsoluyorum. Bazı gecelerse bir uçurumun kenarında buluyorum kendimi, arkamda iyisiyle kötüsüyle yaşanmış bir hayat, önümdeyse neler getireceğini bilemediğim bir gelecek... En uç noktada sallanıp duruyorum, karlar yağmaya başlıyor üzerime, kasırgalar kopuyor ve buz tutan yüreğimde geçmiş ve gelecek yerle bir oluyor. Yaşam ve ölüm arasında gidip gelirken, meltem misali yanaklarımı okşayan sesinle irkiliyorum, dur diyorsun sakın yapma! Ben sana böyle mi öğrettim böyle mi yetiştirdim, ne olursa olsun asla pes etme, her şeye rağmen yaşamak çok güzel, ben yanında olamasam da yüreğim her zaman seninle. Sen akıl hocam, sen güvendiğim yegâne varlık, sen sırtımı güvenle dayadığım tek kale, sığındığım tek limansın. Yıkılmanı yok olmanı, beni çaresizlik içinde savunmasız bırakmanı istemiyorum. Sen olmazsan rotası belli olmayan bir gemi misali, fırtınalara yenik düşüp oradan oraya sürüklenmekten çok korkuyorum. Biliyor musun anne? Sen dahil herkes beni güçlü sanıyor. Oysaki geceleri yorganımın altında dizlerimi göğsüme kadar çekerek, sessizce döktüğüm göz yaşlarımın seninleyken bile sensizlik için olduğunu kimse bilmiyor. Elimde resmin... Gözümde yaşım... Sensizlik korkusuyla çektiğim sancılar hiç dinmiyor. Sevinçlerim ve mutluluklarım var anne... En büyük mutluluk sensin. Büyüdüm... Büyürken neler gördüm neler öğrendim senden anne… Hayatla mücadele etmeyi, güçlü olmayı, kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeyi, erdemli olmayı,azimli olmayı, çalışmayı, kazanmayı, tutumlu olmayı, insanları sevmeyi, dürüst olmayı, adaletli olmayı, güçsüzü ezmeden yeri geldiğinde güçlüye baş kaldırabilmeyi, büyüklere saygıyla, küçüklere sevgiyle yaklaşmayı, tatlı birkaç kelimenin yılanı bile deliğinden çıkartacak güce sahip olduğunu, acı bir sözünse sadece sahibine zarar verdiğini, İnsanları, hayvanları ve doğayı sevmenin aslında kendimizle barışık olduğumuzun en güzel ifadesi olduğunu ve tüm bunların bizleri insan yapan en güzel meziyetler olduğunu... Canıma can katan iki güzel insanın , kardeşlerimin, benim için dünyadaki en önemli iki varlık olduğunu, yaşamın bizlere getireceği koşullar ne olursa olsun, birlik ve bütünlüğümüzün bozulmaması için elimden ne gelirse yapmam gerektiğini, tüm bu sorumluluklar altında ezilirken, senin varlığının aslında benim kurtuluşum olduğunu ve en büyük mutluluğun senin benim yanımda olman demek olduğunu, parçası olduğun varlığa anne diyebilmenin mutluluğunun dünyadaki hiçbir şeye bedel olamayacağını, anne dediğim varlığın aslında cennetin dünyadaki temsilcisi olduğunu, beni yetiştirirken ne büyük zorluklara göğüs gerdiğini, yaşama karşı inanılmaz şekilde, dişiyle, tırnağıyla mücadele verdiğini, mutluluğunu açık yüreklilikle paylaşırken, mutsuzluklarını yüreğine bastırdığı sessiz çığlıklara esir ettiğini öğrendim. Mutluluk... Benim için mutluluk nedir bilir misin anne? Mutluluk, her sabah senin tıkırtılarınla uyanmaktır, varlığını hissetmektir, sabah mahmurluğuyla şişmiş gözlerine bakarak yumuşacık yanaklarına öpücükler kondurmak, cennet kokunu ciğerlerimde hissetmek, her sabah beni uğurlayan bir meleğin hayır duasını alıp evden çıkmak, geri dönene kadar, merakla beni bekleyen bir kalbin varlığını bilmektir. Mutluluk, yetişkin kimliğimi bir kenara bırakarak, küçük bir kız çocuğu misali, yüzüne yüz sürmek, kollarının altında, henüz uçmasını bilmeyen bir kuş gibi sessizce ve güvenle oturmak, başımı dayadığım göğsünün üzerinde kalp atışlarını hissetmektir. Mutluluk, bir bayram sabahı, öptüğüm mübarek ellerinde, aldığım hayır dualarında huzur bulmak, aynı sofrada beraberce yapılan kahvaltıda, bir bardak çayın buğusunda bir dilim ekmeğin lezzetinde, bayram sevincini yaşamaktır. Ellerimde ellerin, gözümde yaşım var, varlığın göz yaşlarımla suladığım mutluluğumdur anne. Hayallerim ve Özlemlerim var. En büyük özlemim sensin anne. Yaşamla verdiğim mücadelede, hep çok çalışmak, başarılı olmak, kendimi kanıtlamak, verimsiz çorak topraklar misali kendi halime kalmak yerine taze bir fidan gibi yeşermek istiyorum. Senin benlimle gurur duymanı istiyorum anne. Sevmek ve sevilmek, bir yuva kurmak , bir bebek sahibi olmak istiyorum anne... Canımdan bir parçanın canına can katmasını, senin bilginin, desteğinin her zaman bana kol kanat germesini istiyorum. Seni çok seviyorum ANNE... Zaman kötü. Kurtla kuzu artık yan yana... Ekmek aslanın midesinde her kes bin bir şekilde yaşamla mücadele içinde. Mertlik izinde, namertlik pek çoğunun gözlerinden okunuyor ve dünya iyiye kötüye bakmadan tüm hızıyla dönmeye devam ediyor. Gün gelecek, yaşamımda çok sert rüzgârlar esecek, kasırgalar beni yerle bir etmeye çalışacak, üzüntüler, kederler, mutluluklar tarifi mümkün olmayan gel git ler yaşatacak. Çaresizlik, dikenli tellerden duvarlar örecek, gözlerimde ki yaşlar belki de uzun süreler dinmeyecek. Ama sen sakın bu yazdıklarım için üzülme! Ağlama anne. Ben bu kurtlar sofrasında, yaşamla yapacağım mücadeleden asla vazgeçmeyeceğim. Zorluklar beni hiçbir koşulda yıldıramayacak, ben her defasında bir kardelen misali yeniden doğarak gülümseyeceğim güneşe ve sana... Sen, evimizin direği, Gözümün bebeğisin. Ellerimde ellerin, Yüreğimde yüreğin, Bedenimde senden izler, Gözlerimde akıtmaya kıyamadığım yaşlar, Döktüğüm her damladaysa senden izler var. Beni sensiz bırakma! Çünkü ... Gözyaşımda resmin var...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |