"Üç Kadın Bir Düş"
(Nilgün SARIGÜL) 6 Nisan 2009 |
Deneysel |
| |
Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pınar ve Üç Kadın Bir Düşün Gerçekleşeği Günü Beklemekte... |
|
Kırmızı Domatesler
(Nilgün SARIGÜL) 12 Kasım 2008 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
Ve hayat, acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, kederiyle el ele tutuşup, yarınlara umutla yelken açarken, bir masada oturan dört kadınının yüreği tek bir düş için çarpıyordu.
|
|
"Bugün Unuttum Belki Yarında Unuturum Seni"
(Nilgün SARIGÜL) 24 Ekim 2007 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Mazi, içimde kapanmaya yüz tutmuş bir yaranın derin izleri gibi. Kanamıyor artık, sadece sızlatıyor içimi. Daha ne kadar sevebilir daha ne kadar saklayabilirim ki seni.
İşte bu yüzden söz verip kendime, elimi tutamadığın o durakta bugün unuttum seni.
|
|
Uçurtmam Bayrak Olsa
(Nilgün SARIGÜL) 10 Mayıs 2007 |
Anı |
| |
Evet küçüğüm Atamız ölmedi. O senin minicik çocuk yüreğinde bizimse bütün benliğimizde yaşıyor. |
|
"Her Ağaç Bir Ömürdür"
(Nilgün SARIGÜL) 26 Şubat 2007 |
Anılar |
| |
Aslında her ağaç, yaşanmış günlerin anısına kök salarak, yaşanacak nice günlerin ışığına yaprak açan en doğru tanıktı. Belki, gölgesinde bir şehidin dinlendiği, belki yaşlı bir çiftin torunlarına anlattığı masalların kahramanı, belki genç bir kızın dudaklarına konan ilk öpücüğün şahidi, belki de kollarında küçük bir çocuğun sevinç çığlıkları attığı salıncağı idi. Her şeyden öte yemyeşil bir ömürdü ve bu ömrü kesip atmaya, yok etmeye hiç kimsenin hakkı yoktu. |
|
"Gönül Yarası"
(Nilgün SARIGÜL) 28 Kasım 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Mektuplar yazdım sana yollar kadar uzun, yiten yıllar kadar ümitsiz. Her bir satırında gözlerimden yaş, kalemimden kan damladı çaresiz.
Gündüzler bitmek bilmiyor bu şehirde, bir bataklık gibi her çırpınışta biraz daha çekiyor yok etmeye çalışıyor benliğimi. Geceler sevimsiz bir filmin tekrarı gibi... Katran karası gökyüzünde yıldızlar bile karaborsa, terk edip gitmişler beni.
|
|
"Bir Garip Aşk Hikayesi"
(Nilgün SARIGÜL) 28 Kasım 2006 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Hava güneşli olmasına güneşliydi ama, Ilgaz dağlarının eteklerinde bulunan iki katlı ahşap evin bacası tüm endamıyla dumanını savurmaya devam ediyordu.
|
|
"Vuslat"
(Nilgün SARIGÜL) 2 Ağustos 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Sensizlik, damarlarımda gezinen sinsi bir yılanın zehri gibi. O zehir ki! Her bir damlası yakar kavurur içimi , al canımı al dedikçe yerden yere savurur beni... |
|
"Yüreğimde Cam Kırıkları"
(Nilgün SARIGÜL) 13 Nisan 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Derler ki!
Hayatın en hüzünlü anı mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın an dır.
|
|
Bir Tutam Tebessüm
(Nilgün SARIGÜL) 20 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Onu ilk gördüğümde ılık bir Mayıs sabahıydı. Gece yağmurun çiseleyerek ıslatmış olduğu sokaklar yavaş yavaş kurumaya yüz tutmuştu. |
|
Suç ve Ceza
(Nilgün SARIGÜL) 8 Şubat 2006 |
Günlük Olaylar |
| |
Ocak ayının ikinci yarısını sürmekte olduğumuz bir zaman dilimini yaşamaktaydık. Kış tam anlamıyla kendini hissettirmeye devam ediyordu. |
|
Gözyaşımda Resmin Var Anne
(Nilgün SARIGÜL) 5 Aralık 2005 |
Yaşam |
| |
Biliyor musun anne?
Sen dahil herkes beni güçlü sanıyor. Oysaki geceleri yorganımın altında dizlerimi göğsüme kadar çekerek, sessizce döktüğüm göz yaşlarımın seninleyken bile sensizlik için olduğunu kimse bilmiyor.
|
|
Hasret
(Nilgün SARIGÜL) 19 Eylül 2005 |
Yaşam |
| |
Sokaklar ne zaman çiselediğini bilemediğim yağmurla ıslanmış durumda. Etrafta mis gibi toprak kokusu. Yürüdüğümüz yolun iki yanında sırasıyla ağaçlar var. Kimileri yapraklarını dökmüş, kimileri ise göz pınarlarımızda biriktirip de ne zaman nerde salıverec |
|
Giderken Yüreğimi Bana Bırak
(Nilgün SARIGÜL) 22 Ağustos 2005 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Yüreğime dokunan yüreğin, bütün benliğimi kor kor yakacak ve içli bir kemanın tellerinde dile gelen nağmeler gibi yüreğim çaresizce sızlayacak. |
|
|
SENİ ÖZLEMENİN KİTABINI YAZABİLİRİM
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.
Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Kâmuran ESEN
|
|