..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Aynur Özbek Uluç




13 Haziran 2006
Kurtlar Sofrasında Gelincik Yemeği  
Aynur Özbek Uluç
İçtenliği kullanılabilir aptallık olarak anlamaya uygun bunca düşünce şekilleri ile sarmalanmış yaşarken, derede ağustos güneşinde parıldayan çakıl taşları gibi olmaya çalışmak, ne zor.


:BECF:
Bereket yağmurları yağıyor nisanda. İçinde yılların birikimini saklayan sular, yağmur kılığında avuç avuç akıyor dünyaya. Gözlerimi kısıp güneşe bakıyorum bulutların ötesinden. Doğanın canlanışına tanıklık yapıyorum usulca. Şehir yaza “merhaba” diyen gelincikleri taşıyor bağrında...Banliyö treninde giderken gözüm, hep yol kenarındaki karmakarışık olmuş otların, yer yer atılmış çöplerin içinde inadına tüm güzelliği ile duran bu çiçeklerde. Trenin hızından dolayı, kesintisiz yeşil bir tablo gibi uzuyor pencerenin ötesine düşen resim…Vagonların içindeyse; kaldığı yerden sürüyor hayat. Yaşlı bir amca bembeyaz olmuş saçlarıyla bir elinde milli piyango şapkası, diğer elinde biletler; iki tane olsun satabilmek için dolandıkça dolanıyor mırıl mırıl bir sesle. Az ilerde bir anne belli ki; şu kısa yolculuk boyunca olsun, çocuğunun sorumluluğunu almadan rahat bir zaman geçirmek istiyor. Büyükanne konumundaki kadın bir iki koltuk ötede oturan 'anne'yi yanına çağırıyor durmadan. “Annesiii, seni istiyor. Buraya gel...” “Oturun işte” diyor kadın. “Ben buradayım.”

Ara isyasyonda aramıza katılan yeni yolcuya eliyle biraz ötedeki boş yeri gösteriyor, oturmakta olan bir yaşlı yolcu. Başka kaç kültürde daha kalmıştır, bir diğerinin oturabileceği yeri zaten birazdan kendi de görebilecekken gösterme şeklinde, bu kadar “diğeriyle ilgililik hali” diye düşünmeden edemiyorum. Ya da bu adamın yaşıyla mı doğru orantılı sürecek acaba bu tür davranımlar? Yeni kuşaklarda oluş-turul-muş her şeyi kendine yontan düşünce şeklini nasıl atacağız, onların üzerlerinden? O sırada bir kadın “cüzdanım çalınmış” diye bağırmaya başlıyor. Kadına yönelmiş “çok mu vardı içinde?” soruları eşliğinde, insanlar kendi aralarında da şehrin artık iflah olmazlığına dair konuşuyor. Bir uğultu çıkıyor toplamda. Havayı yararak giden hareketli vagonda hareketsiz, hararetli bir uğultu. Kadın, durulan ilk istasyonda iniyor trenden.

“Bu şehir, bizi uzak kılıyor” diye söylüyor ya Candan şarkısında...Bu şehrin gelgitleri, gittikçe üzerimize çullanan havası bizi esir almamalı gerçekten diye düşünüyorum. İnsan yanımızla direnmeliyiz. Sahip olduğumuz en büyük değer üzerinden yani... Şarkının sözlerini hafif hafif mırıldanıyorum içimden. “Gel, biz bu şehrin havasına hiç uymayalım, birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım…” *

Tren devam ediyor yolculuğuna, şehrin içinde hızla yol alarak. Direkler giriyor görüntüye…Bir elektrik direğine vurmuştum beş yaşındaki başımı bir gün. Kafam öne eğik gittiğimden mi nedir? Gördüm ki; araba farları göz hizamda. O zamandan belliymiş demek ki, dünyayı sakarlıklarla kucak kucağa yaşayacağım. O zamanlardan cazip gelmeye başlamış belki de zikzakların büyüsü. Bir adım güvenken, diğer adımın tehlike olabileceği gerçeğini o zamandan sindirmişim içime. Karanlık yollara pervasızca dalıverişim ondan galiba. Öte yandan düşünüyorum da; gözümün karalığı yüreğimin aklığına perde oluşturamamış hiç. Şimdi o yüzden mi acaba “maskeler mi aramalıyım kendime” sorularında kıvranmam bu yaşta? İçtenliği kullanılabilir aptallık olarak anlamaya uygun bunca düşünce şekilleri ile sarmalanmış yaşarken, derede ağustos güneşinde parıldayan çakıl taşları gibi olmaya çalışmak, ne zor. Maskeleri suratımızdan sıyırıp gözlerin ışığını salmak dünyaya. Ellerinde kocaman bir rende ile birilerini ufalamayı bekleyen kurtlar sofrasındakilerin gelincik yemeği olmaya direnmek. Hâlâ kendi kendine “pes etmek yok” diyerek inadına gülümsemek, yaşamdaki “gerçek güç”ü fiziksel veya psikolojik şiddet sananlara.

Ve 'zor'a devam etmek, inadına.

Aynur Uluç


*Candan Erçetin-Şehir

Berfin Bahar Kültür Sanat Edebiyat Dergisi
Mayıs 2006 (Sayı 99)


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Gelincik çiçeği olarak kalmaya devam.
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
21 Ekim 2007
Merhaba Sevgili Aynur Uluç; Her ne olursa olsun, kim ne maske takınırsa takınırsın; gelincik çiçeği olarak kalmaya devam edelim.İçtenlik asla aptallık değil; dürüstlüktür,doğallıktır.Bak hele bir çiçekçilere! Çiçeklerimiz bile doğal değil. Her biri, boyanmış beton parçası gibi. Hani şöyle bir tutmak istesen yapmacık duruşlu çiçeği, sanki elimizi dalayacak.Gösterişli ama yapmacık, hormonlu bir çiçek yerine, her zaman kır gelinciğini tercih ederim.Sevgiyle kalın.Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Martının Kanadından Sızan Güneş
Yeraltı Dizeleri

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Adı Konmuş Biçimin Okuyucuya Etkisi
Yolculuk Var
Vatandaş Mustafa
Çekmeceleri Düzenlerken
Yeşil Cennete Yolculuk
Artık Beni İstemiyor, Bu Şehir
İhanet Her Yerde
Şiddet, Her Yerde mi Yoksa?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kesişme [Şiir]
Meriç'in Şiiri [Şiir]
Şaşı Bir Şehre Şerh [Şiir]
Bir Nisan Yağmuru [Şiir]
Kana'da Kan [Şiir]
Asılı Çamaşırlar ve Beklenen An [Öykü]
El Sallarken [Öykü]
Edebiyatta Görsellik - Edebiyat ve Görsellik [İnceleme]
Dilim Dilim Oldu Dilim [İnceleme]


Aynur Özbek Uluç kimdir?

http://www. aynuruluc. blogspot. com/

Etkilendiği Yazarlar:
.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Aynur Özbek Uluç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.