..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > neslihanca




2 Aralık 2006
Umudumla Kiraz Ağacım  
umut etmek

neslihanca


umut etmenin önemi...


:BABC:
UMUDUMLA KİRAZ AĞACIM

Kiraz ağacımın yanındaki, son gül de açmıştı bugün, dalların arasından “bana bak!” der gibi bakıyordu. İçimdeki hüzünleri parçaladı dikenleriyle. Al rengiyle de yüreğime, yarına dair umutlar verdi. Yeşerdi, ilk filizini verdi, umut. Büyücekti, fidan olacaktı, dallanacaktı, ardından hayata inat ben de yaşayacağım diyecekti. Kırmak isteyecekti mutlaka bir şey onu, mutlaka acılar çekecekti. Mutlaka düşmanları olacaktı, dostları olacaktı, onu kıskananlarda olacaktı.

Ama korkmadı, filizlendi içimdeki umut, kiraz ağacımla beraber. İlk defa olsun, toprağa köklerini saldı, durmadan, korkmadan saldı, girdi derinliklere, her gün biraz daha sarpa sardı toprağa, sardıkça daha da güçleniyordu. Güçlendikçe, daha da hızla devam ediyordu yolunda. Bir gün kanatları çıkmaya başladı, onu koruyacak, yeşertecek olan kanatları, güzelleştirecek olan kanatları. O bütün korkularına rağmen, kanatlarını uzattı dört bir tarafına, durmadan yeşerdikçe yeşerdi.

Bir gün bir çocuk geldi, dalından kopardı, onun canı yandı, durmadan yarası kanadı. Çocuk bu acıyı duymadı bile. Dalı, at yaptı, ayakların arasına aldı, atçık oynayarak, “deh!” diyerek yoluna devam etti.

Ama ağaç buna hiç aldırmadı, ona inat daha çabuk büyüdü, daha da güçlü oldu gövdesi kanatları, biliyordu yine kıracaklardı onu, hoyrat rüzgâr dallarına hızla çarpacak, hırpalayacaktı. Ama bunu hiç önemsemiyor her gün biraz daha hızla büyüyordu. Daha da güçleniyordu günden güne.

Karlar yağdı üstüde, titredi, ilk defa soğuğun ne olduğunu gördü, yağmurlar yağdı ardından, başından aşağıya sular döküldü. Toprak kokusunu ilk defa sinesine o zaman çekti. Sonra ardından güneş çıktı, soğuyan bedenini, sıcağıyla kuruttu. Günler böyle geldi geçti, gündüz güneşe, gece bulutlara selam verdi.

İçimdeki umutta, kiraz ağacımla beraber, yeşerdi, büyüdü.

Evet, artık meyve verme zamanı gelmişti. Çiçekleri artık kiraz olmuştu, birer birer, ilk önce küçücük olan meyveleri gerçek boyutuna ulaştı. Kırmızılaştı. Artık istediği olmuştu, yeşil yaprakları rüzgârda dans ediyor, kirazları gülümsüyordu gündüz güneşe, gece Ay’a. Ağaçta bunları taşıdığı için, gövdesiyle beraber gülcükler saçıyordu durmadan etrafa.

Günlerden bir gün, güneşin o sıcak gülümsemesiyle uyanmıştı, kirazlarsa sevinç içinde oynuyordu dallarında. İki çocuk, yaklaştı dalların altına, birisi sopayla en alttakini sopalamaya başladı. Öbürü sopa bulamayınca bulduğu kocaman taşları fırlatmaya başladı, ağacın dallarına. Kirazların kafaları yarılıyor, dallardaki yapraklarsa kanlar içinde toprağa çarpıyordu. Son kez gökyüzüne bakıyor, son kez selamlıyorlardı güneşi…

Kirazların sağlam olanlarını, avuçlarına alarak çocuklar uzaklaştı oradan. Ağacın her tarafı kan revan içinde kalmıştı. Dalları kırılmıştı, kanatları acıyordu durmadan, kirazlarsa yerde uzanmış yatıyorlardı, yaprakların hizasında. Kimi ölmüş, kimi de can çekişiyordu.

Ağaç üzülmedi, topladı kendini. Biliyordu ki bu hayat zordu. Daha çok acılar çekecekti. Ama şunu da biliyordu, kuşta yuvasının bozulacağını bile bile tekrar tekrar yapıyordu. O da öyle yaptı, kanatlarını sardı, gözyaşlarıyla. Kirazları daha da kızardı, kıpkırmızı oldu. O hiç pes etmedi bu hayat yolunda, her yıl yine canının yanacağını bilse de, cömertçe verdi meyvesini. Ve her acıdan sonra daha da güçlü bir ağaç olarak çıktı zamanın karşısına.

Ve en son olarak şunu öğrendi; “Meyve veren ağacın her zaman taşlanacağını.”








Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sanatçı
Yalnızlık Üzerine
İlyas Halil
Okumak Üzerine
Umut Nerede?
Yazmak Üzerine
İnsanlar ve Kar Taneleri

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fahir Atakoğlu
Sanatçı Olmak
Piyano İle Mehteran
Dünyayı Döndüren Neydi?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Papatya [Şiir]
Dar Sokaktaki Sessiz Çığlık [Öykü]
Biraz Mutluluk [Öykü]
Göşyaşıyla Mutluluk Kahkahası [Öykü]


neslihanca kimdir?

seyahet etmeyi seven, yazma tutkunu bir insan. . . . . . .

Etkilendiği Yazarlar:
tolstoy, kafka, balzac, hermann hesse, ahmet altan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © neslihanca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.