Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe |
|
||||||||||
|
Senin için bir iklimi sevmek sıradan ve yapmacıktı. Sen her iklimden yeni bir sen yaratır, insanların hizmetine sunardın. Yolların senin hakkında kime, ne söylediğinin bir önemi yoktu. Sen herhangi bir zamanda, her hangi bir asfalta basılması gerektiği için basardın! Ayağının tozuyla geldiğin tüm şehirlerde özveriyle bekleyenlerin olurdu ve sen hepsinin beklentilerini kendinle tamamlardın. Gözü tok, yüreği enkaz adamlardandın; Canın çekmesin cehaleti, bir anlık gaflet için iffet yakardın! Çok insan dayanırdı kapına vakit geceyi vurduğunda. Onlar için sen durduğun yerde öylece şekillenen koca bir puzz-le'dın. Herkes kapıyı hangi parçalarınla açacağını merak ederdi en çok. Öyle her olmaza ser bırakacak adamlardan değildin, gölgeleri farkeder faretmez kapı eşiğinden; tamamlanırdın... Kent sinsi bir açlıkla doğardı yüzüne... Ne zaman insanların içine karışsan, seni onlardan önce davetsiz konuklar karşılardı.. Sırlar sıkılgan ve göçebeydi. Hiç bir sır bir kentte gölgede on iki saate katlanamaz, gecenin gizemini bertaraf edip, insanların arasına katılırdı. Bir sen görebilirdin onları; büyük küçük her sırrı olduğu yerde yakalayıp, toplardın. İnsanlar senden en çok bu yüzden korkardı. Sen içinde sır boşlukları, monoton ihaleler, kır ikindileri taşımazdın... Sana göre en mahrem sırlar bile insanların arasına karıştığında özünü kaybeder, kendi gerçeğine yabancılaşırdı.. Bu yüzden senin tüm sırların temkinli ve ağırbaşlıydı. Gün doğmaya başlar başlamaz onları ait oldukları kafeslere hapseder, diğer insanların gelişi güzel sırlarıyla gömerdin... Konuştuğunu gören olmazdı pek. Susmayı erdem bilen adamlardandın... Senin için cümlelerin taşıdıkları anlamlar derin yamaçları ört-pas etmeye yetmiyorsa, sonlarına konulan noktalar kadar bile önemi yoktu. En kaçamak bakış bile bir çok firariyi yakalatabilirdi sana. Varolan tüm yeteneklerin kanamalı hastaları tedavi için oluşturulmuştu ve sen tüm insanların yaralarını kapalı kapılar ardında sakladıklarını bilirdin. Yüzde barınan, gözde parlayan herhangi bir renkten hangi anahtarın nerde olduğunu keşfeder, o kapıya yaklaşırdın... Kini, nefreti ya da sevgiyi betimleyebilmek için dile ihtiyacın yoktu senin; en küçük hareketinle tarifler yaratırdın... Sana göre değildi boynu bükük gitmeler... Bir gittin mi, kapılar çarpar, depremler olur, tüm şehir yıkılırdı! Nefes alan her bir canlı gittiğini ve bir daha asla dönmeyeceğini anlardı. Kimsenin bilmediği adreslerin, aramazsan çalmayan telefonların vardı. Her şehir seni tanır, sana göre programlanırdı.. İmbat ve karayeli sana göre ayarlardı denizler, yollar geçtiğin yerlerden geçmek için birbiriyle yarışırdı. Ve her gidişinde senden kilometrelerce uzakta dizleri üstünde bir kadın ağlardı. Her şehirde ağlayanların, yas tutanların, umanların vardı mutlaka ama O, sen hangi şehirden gidersen git, başka bir yolculuğa hazırlandığını, kanayan yanlarını, iç gıcıklayan yalnızlığını tanır, en çok sana acırdı... Yollarda bulurdun kendini her yerden fazla. Öylece durup enkazın içinde az sonra başlayacağını bildiğin çığlıkları beklerdin. İnsandın nihayetinde; her gidişin mutlak bir bedeli vardı ve sen bu bedeli her seferinde eksiksiz öderdin! En çok böyle zamanlarda korkardın kendinden! Avuç içleri derin adamlardandın; ne zaman bir yerlerinde bir kanama başlayacak olsa, kimseden aman dilenmez, yaranı kendin keserdin... Acıya ayrılacak tek bir an bile yoktu senin için. Ardında bıraktığın bu kente bir kez daha bakmadan, çekip gitmeliydin... Bakire yüreğinde bir kadın, bu gidişleri bilirdi hep... Ne zaman yeni bir kıyıma başlasa avuçların, kadın duyardı sızını. Üşüyen yanlarını sarar, kendinden bir şeyler eklerdi sana. Herkes seni eksiksiz hatırlarken sen, uzaklarda kimliksiz bir kadının varlığıyla tamamlanırdın. Her şehirde gömülü bıraktığın sırlarından biriydi bu da; hemen önündeki hendeğe bir çukur daha kazar, eksilen yerlerini buraya gömer, kadından aldığın parçalarla eksiksiz uzaklaşırdın.. Kadın senden kilometrelerce uzakta, herhangi bir şehirden bakardı yine; kambur gölgene...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Beste Sultan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |