Hayatın gizemine bak. Tren beklerken, ayaklararası ağırlık aktarırken kimi öyle kimi böyle bir şeyler yapıyordu. Çoğunluk olduğu yerde kıpırdamadan bekliyordu. Sonra tren geldi neyse. Daha sonrasını anlatayım. Evde tam bir karmaşa havası hakimdi. Bizim anarşistler bayılıyordur herhalde bu ortama. Biz ondört kişi, üç katlı bir evi paylaşıyoruz. Benim odam orta katta. Odamın içi evin geneline kıyasla daha derli toplu denebilir. Bir kazağımı örneğin arıyorsam ya buluyorum ya bulamıyorum. Saatlerce aramama gerek kalmıyor. Akşam parti var dediler. Balık almış çocuklar, rakı da içilecekmiş. Balığı duyunca karnım kazınmaya başladı. Neyse, sofra kuruldu. Herşey hazır. Bana salata yapma işi düşmüştü. Sohbet ediyoruz. Tülin konuşuyor, “Şimdiki gençler ağır bir çelişki yaşıyorlar. Bir yandan bütün yolları tıkalı, hiçbir şey yapamazlar. Öbür yandan, olanakları o kadar çok ki, her şeyi, her şeyi yapabilirler.” Benim saçlarım fazla uzamış konuşmanın içine giremiyorum bu yüzden. Bende birikiyor sanırım böyle yalnızken konuşuyorum. Konuşma sürdü. “Haklısın ama böyle şöyle noktalar da var…” Hep sürer zaten konuşma ve hep biter. Detayları atlayıp sonuca geliyorum. Güzel bir yemekti. Çinekop lezizdi.