Son çıkmazdayım. Kafam bulanık bir su gibi. Beceremediğimden, artık yaşamamayı yaşamaya başladım. Son çıkmaza soluk renklerle girdim. Kimse hayatı anlamlandırayım derken cümleyi tamamlayamıyor. Korku var. Tedirginlik var. Cümle kurma çabası var. Yanık ampüllerle başımız dertte. Karanlığa yeterince alışamadığımızdan. Dün yine ılık esintilerle geçti. Kafayı yormadığımdan heyecansız heyecansız oturuyorum. Altı iki daha sekiz. Demek sakız. Oyalanış ile kavrayış. Telefon çalıyor. O mu diyorum. Ama o değil. Yanlış numara. Yani çeviren yanlış çevirmiş. Ya da ona yanlış vermişler numarayı. Köşemde sinik. Sinek avlıyorum. Avluya çıkıp bahçeyi seyrediyorum. Bugün yirmi küsürüncü doğum günümün yılı. Kafayı sıyırmaya başladığımdan duş alıp içiyorum. Şarap. Durum vahim. Bir iki şey kaldı. Onları da deneyeceğim ve bu iş bitecek. Ölümlü olmanın getirdiği bir rahatlık ve başıboşlukla yaşayıp gideceğim. Korkuyorum. Oyunlar oynuyorum kendi kendime. Herşey acı veriyormuş ona. Eşyalardan da kurtulmak istiyor. Ölüyorum. Yavaş yavaş. Hızını ayarlayamıyorum. Ama bardaktan boşanırcasına yağarken yağmur içimde bir şeyler cız ediyor.