Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
iki iskele uzağındayım, şehirde akşam dizleri üstüne çöküyor; kızıl çay içmelerde ... iki iskele uzağındayım ve önümdeki iskeleden sana doğru bir yol almaktayım ; Önce İstanbul’da palyaço ve titreyen konfetilerimle şu karşılanmalarıma bir bakın, parmak uçlarımla İstanbul salonuna attığım şu zarif adımlarımla gelen gümüşten gülüşlerime bak.ın ... İstanbuldayım hani; benim de gözlerim kapalı ... Önümde zincire vurulmuş ilk vapur, içi bir yığın hayatla önümde ; devasa durur ve kükrer vapur, kemiklerinden geçen şu taka sesleri ve ben istifleniriz vapurun kollarına ; yüzümde yüzen bir gülümseme, boğaz serpilir yüzüme ... Sağımda; bir adam, bir kadın, bir çocuk; solumda bir adam ve bir adam daha. Çocuk nefes alamıyor, oturamıyor, kalkamıyor; çocuk; ihtiyar ve ellerimde sana aldıklarım ... Yamacımda ihtiyar çocuk ve ben hiç görmediğim adaları görüyorum; bir bak.ın ? Karşı iskeleye geldim; muazzam karşılanmalarıma bak ; kuru ayaklarıyla iskeleye serilmiş halı, ıslak kırmızı tabanlarımdan nasıl da akagidiyor ... Evvela kırmızı halıyı selamlıyorum, bak.ın ... Sonra sokağına çevirdiğim şu taksi ve atımı sürüşüme bir bak, Güneş kızılı saçlarımı İstanbula savuruyorum; atımı sürüyorum, rüzgar savurmalarıma da bak. Nihayet evinin önündeyim ... -Alo dersin -Hava nasıl -İdare eder -Nasıl hava -Hiç işte, idare eder ... -Hava güzel mi?? -Fena değil demek istiyorum Şu havai fişekleri evinin önünde atışıma da bir bak ... ! -Hava nasıl? - ------------- Edepsiz fişekleri üstüne atışıma da bir bak. Telefonun sesi; sesimi kaydedişlerine bak ; İstanbul feryat figan, zabıta, tezgah, dümen İstanbul; ıslak İstanbul ben kuru, Güneş buharlı ben kuru ... Güneş ıslar ben kurur … Şu inatçı fişeklerime de bir bakın . Palyaço ve konfetiymiş! Şu aklı karışık kıza bir bak! Hayat; gerçel, avagadro ve ampul, icat , baraj dolu, bilimsel ; şu adımların; fişeklerime yaptığına da bak.ın ; Evler sokakta, evsizler sokakta ve sokakları süpürüyorum, fişeklerin altında evini taşlıyorum ; ayaklarımın altında hani kırmızı halı; dudaklarımı ve halıyı kemiriyorum ... Tırnaklarımı söküp göz bebeklerimi raptiyeliyorum, aseton koklayıp mum yakıyorum... Edepsiz ve havai idi fişekler; patlardı sesler ve patırtılarla renkler; Ay bile patlardı inan ... Havai ve edepsiz idi gece; Ay fişek kadar sert O bile patlardı inan; sesler ve patırtılarla toz dümen dökülene dek üstümde; patladı … Palyaço ve konfetiymiş, ata ne demeli peki ya o at sürüşlerime?? İhtiyar çocuk iyiydi ve boğaz yüzüme serpmişti; iyiydi ... Biz İstanbulda yaşayamasak da İstanbul bizi yaşar sandık ... Konfetiymiş ... Tavsiye edilir :yeni türkü-rüzgar ..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © iLkEsU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |