Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Önce, en acı veren babasıydı. Bastıramadığı özlem. Onunla yapmak istedikleri ve yarım kalan hayalleri. Babasını kaybedeli iki seneye yakın zaman geçmişti. Ama nedense o hala hastane odasında konuşuyor buluyordu, kendini. Hastanede başında beklerken babasının dinlenme zamanlarında elindeki küçük deftere sürekli yazmaya çalışırdı. Bazen gözünü açınca babası, onu elinde kalemle yazar görünce “gene mi şiir, boş ver şairler hep aç kalır” demişti. Oda gülümseyerek karşılık verdi, babasına. Geceleri babası ışıkları erken söndürdüğü için koridora çıkardı. Yazmaktan sıkılınca karakalemle resimler çalışır sabah babasına gösterirdi. Bunlardan hoşlanırdı babası gülümser, “iyileşeyim bir sergi açalım” derdi. Babasını kaybetmişti. Ama açacakları sergi onun için hep ertelenen bir hayal olacaktı. Bir gün onun adına bir sergi açacak ve babası hep yanında olacaktı, bundan çok emindi. Gözlerini kapattı. Bir an nerde olduğunu unutmuştu. Geminin yolcu salonunda ki çocuk çığlıkları ile kendine geldi. Geminin kalkmasını beklerken, dalıp gitmişti. Salondan dışarı çıkıp geminin güvertesine oturdu. Güneşin ışıklarının denizin üzerindeki kıpırtılarını seyretti. Martıların uçuşlarını seyretti. Deniz güzeldi, martılar, eli yine kalemle kâğıda gitti. Gülümsedi ”burada ancak şiir yazılır, babacığım” dedi. Denizin kokusunu içine çekti. İki satır karaladıktan sonra, gözleri dalıp gitti yine. Sevdiği insanların yüzlerini “hep hatırlamak istiyorum” dedi kendine. Gemi hareket etmişti. Kaybettiklerini ve kazandıklarını tarttıkça kazandığı şeylerin de az olmadığını anladı. Hayatta yorulmanın en güzel tarafı, gerçek dostları tanımak diye düşündü.. Yoksa arkadaşının dediği gibi “Bazı insanlar bu dünyaya verici olarak gelmişlerdir, bütün fedakârlıklar ve görevi üstlenmek onlara düşer. Bazıları da hep hazırcıdır, uğraşmak istemezler,” Belki de denge burada düşündü. Gözü martılara takıldı Denizin rengi onların kanatlarına aksetmişti, yeşildi. Önce yeşil daha sonra yükseldikçe beyazlaşıyordu. Düşündükçe başına ağrılar giriyordu. En güzeli yazmak dedi. Arkasını döndü ayrıldığı tarafa baktı. “ İçinde yıkılmış şehirler vardı şimdi./ Yakıp yıkan neydi./ Harabeye dönmüştü ve haindi Zaman. / Köşe başında bekleyen tuzak mıydı?/ Yoksa sarıp sarmalayan tatlı bir huzur mu?” Sustu…… Martılara döndü ve “martlar yeşil bu gün” diye, dökülüverdi dudaklarından.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Melika, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |