Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Aslında olayların başlama sebebi iki gün önce Erzincan’dayken bir internet sitesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Hazinesinden sorumlu Devlet Bakanı’nın, İngiliz vatandaşı da olduğu gerçeğini gizlediğini(?), hatta bu “İngiliz”in, vatandaşı olabilmek için, Kraliçe’ye bağlılık yemini ettiğini okumasıyla başlamıştı. Dokuz aydır nikahlı karısı olan İngiliz asıllı olan Hannah’ın yanına gidebilmesi için gerekli olan seyahat vizesine, yardım etse etse bu Türk asıllı “soylu İngiliz” yardım eder düşüncesiyle çıktığı umut yolculuğunun, ilk durağı Ankara’da Hazine Müşteşarlığı’nın çalışanlarının kendisiyle dalga geçmesine içerleyerek, soluğu İstanbul’da almıştı... Taksim Meydanı’nın göbeğinde geceyarısına doğru, elindeki bir bidon benzini kafasından aşağı boca ettikten sonra; bir elde çakmak, diğer elde İngiliz Konsolosluğu’nun vize başvurusu sıra numarasıyla avaz avaz, “O TRUK Bakanı istiyommmmmm” diye bağırmaya başlamıştı... Hasan’ın çevresini saran kalabalığın içerisinden birinin; “Arkadaşlar bu Türk deeel galiba, baksanıza doğru düzgün Türk demesini bilem bilmiyor” demesinin ardından kendini çıra gibi yakamadan, start alan son günlerin gözde milli sporu “linç”in ortasında bulmuştu. Linçin beşinci dakikasında, olaya müdahale eden, polisin havaya ateş açmasıyla, “Linç edelim abi sporunda” bir gol dahi atılamadan, karşılaşma yarıda kalmıştı.... Linçten kurtarılıp getirildiği nezarethanede; şimdi üstü başı leş gibi balık kokan, “Alaman Faruk”la birlikte, nöbetçi savcının karşısına çıkartılmayı bekliyordu... Frank Steinbeck, 20 yıldır yaşadığı Alanya esnafının deyimiyle söylersek “Alaman Faruk”, bir arkadaşını ziyaret maksadıyla geldiği İstanbul’da, yardımlaşmanın bir Türk geleneği olduğunu bildiğinden; bazı balıkçıların, tekneden kasa kasa palumutları indirmelerine yardımcı olurken, birden bire polisin 815 sayılı Kabotaj Kanunu’nda yer alan “iskele rıhtım hamallığı” yapma suçundan karakola getirilmişti.... Leş gibi balık kokan şu sarı çiyan Alaman’la bir gavur karısına kavuşmak için kendini yakmaya yeltenen, saf yurdum insanının bulunduğu nezarethanenin, karşısındaki sandalyede oturan polis memuru İhsan Yurdum; “Şinci bu Alamanı iskele, rıhtım hamallığı suçundan kodese getirdik getirmesine amma, hakim karşısına çıktığında HAZİNENİN kasasına gitmesi amacıyla bilemem şu kadar ..YTL cezaya ödemeye mahkum edilmek suretiyle, serbest kalacaktır... İşte acayiplik burda; sen tut ülkenin koskoca Hazineden sorumlu Bakanlığına Türk asıllı bir İngilizi getir, elin Alaman gavurunu ülke kaynaklarının korunması için, 1930’larda çıkartılmış iskele rıhtım hammallığı yapıyor diye ensele, sonra da o gavurdan alınan ceza parasını götürüp İngiltere’nin çıkarlarını korumak için yemin billah etmiş o şahsın sorumluluğunda bulunan HAZİNEYE ödettir!.. Vesselam garip bir milletiz”, diye kendi kendine söylendi.... Komiser Tufan Vatan da, içten içe aşağıda nezarethane nöbeti ile görevlendirdiği İhsan hakkında, “Ulan bu gavat gominist, mominist hatta pekakalı neyim olmasın” diye düşünüyordu. Çünkü, az önce bu cennet vatanın, o güzelim palamutlarının “genetik kodlarını çalmak amacıyla” yıllardır aramızda yaşan bu Alaman gavurunun ifadesi alınırken; “Komserim aslında bu Alamanı gözetim altına almamız çok komik, zira ülkemizin Hazinesinden sorumlu Bakanı bir İngiliz vatandaşıymış da haberimiz yokmuş” demişti... “Evet ya bu adam kesin hem gominist, hem de yalancı ve de üstüne üstelik pekakalıdır ” diye düşündükten sonra, odada yalnız olduğunu unutarak sesi “kesin yalancıdır bu gavat” diye çıkıverdi... Komiser Vatan’ın karşısında oturan, namazında - niyazında badem bıyıklı nâm-ı diğer “badem Müslüm” olarak ünlenen, polis memuru Müslüm İman’ın da ağzından şunlar döküldü: “Evet Vatan komserim haklısın, Bu İhsan deyyusu kesin yalancıdır. Neden yalancıdır? Çünkü koskacaman AKEPE hökümetinin dalavere çevirerek İngiliz vatandaşı olduğunu saklayan bir kişiyi Bakan yapmasının mümkünatı yoktur!. Hem bilmeyerek ve istemeden yapmış olsalar bile, anında görevden alılar valla... Ya bunlar Yahudi ve siyonistlerin oyunudur.. Hem İngiliz vatandaşı olsa bile ne olur ki? Onun gibi böyük bir devlet adamı yalancıktan yemin etmiştir!..” *TRUK: Türkiye=TR + United Kingdom=UK Bir çizebilsem... Karikatür çizmek içimde bir uktedir, eğer çizebilseydim; Sam amca şapkalı ABD Savunma Bakan yardımcısı Eric Edelman’ı iş bitirici bir at tüccarı surat ifadesiyle; Tayyip beyi patronu karşısında sus pus, iki büklüm, el pençe, divan duran “kul” olarak çizerdim. Edelman’ın konuşma balonuna, “Törkiş kebab nayssss, Gül suyu nays, bizler dosttiiiz...” diye yazardım. Tayyip beyin eline tutuşturduğu “İncirlik” yazılı bir dosyaya karşılık, Edelman’ın elindeki “Base İncirlik/Turkey New Base Duhok/ Kürdistan(?!)” yazılı dosyayı da betimlerdim. Mısmıl olun
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demirhan Ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |