Boyalı suratlar sıkışmış fotoğraf albümüme,boyası yüzüyle birlikte akmış suratlar...İlk sayfada ben varım;bir kolum havada bir elim boşluğu sarıyor gibi duruyorum,sanki kendi omzuma elimi atıp kendimi sarmışım yıllar boyunca.Ufak bir çocuk oturmuş boşluğa,saçları kıvır kıvır,emziğe kaynamış dudakları,mavi yünden böcekli bir elbise,annesinin babasının kaybolmuşluğuna aldırmadan gülümsüyor objektife.Bir diğer resimde bükük dudağı,siyah önlük üstüne beyaz yakası,ellinde eskiden kaldığı belli rengi solmuş tırtık bir çanta,adım atıyor yalnızlığının sokağında.Çeviriyorum;bir sayfa bir sayfa daha en son sayfaya geliyorum.Yaklaşık bir ay önce çekilmiş bir resim ve henuz boya değmemiş tek resim bu koca albümde.Hayatın gerçek siyah beyazlığında,karanlıkta çekilse de parlıyor beyazlamış saçları,belli ki acıya gülümsediği ilk ve son resim bu.Hepsinden farklı;kayıp eşyaların havasında,hasret akan gözlerin küçülmüş gözbebekleri çıkıyor ön plana.Tekrar başa dönüyorum çevirip sona geliyorum daha da hızlanıyorum ama yok,neredeydi senin resimlerin?Oysa son resmi koyana kadar her gece bakardım doya doya...Anlıyordum ki gerçek olan tek bir resim varmış,son koyduğum resim ve o resmi görünce gerçekliğimle birlikte akmış bütün boyalı suratlar.Bense bugüne kadar bir ressamın paletinden çıkan resimlere can vermişim halbuki verdiğim bu canla tüm sevdiklerimi o ressamın tualine gizlemişim...