Daha fazla kayıtsız kalamazdım içinde bulunduğu duruma,günlerdir tek kelime etmiyordu ve o konuşmadıkça benim canım yanıyordu.Alışmıştım o sesi duymaya,her geceyi sabahlara bağlayan uzun sohbetlerinde hayatı anlatmasına.Ama konuşmuyordu artık;o acısıyla yüzüme dokunduğunda daha da tükeniyordu yarınlarım.Cesaretimi toplayıp bir an önce konuşturmam lazımdı,tek bir kelimesi bende bir yıla eşitti.Bir gece yarısı tüm cesaretimi toplayıp her gece bana bıkmadan anlattığı hayatla arasında hiç geçilmemiş bir köprü kurmaya karar verdim.Ardarda sorduğum soruların hiçbirine cevap vermezken dostlarının adını her hatırlattığımda yüzünü o acı kaplıyor,en değer verdiği ismi söylediğimdeyse hiç konuşmayan dudaklarından bir ışık süzülüyordu.Oysa ki kendi ismini söylediğimde bile o dudaklar hep karanlıktaydı."Anlat,ne olursun tek kelime söyle,konuş benimle" cümlelerim tek tek anlamsız kalırken su sızıyordu kendine vurduğu prangalarla kapandığı hücresinden.O kadar ağlamışlığı vardı ki damlaların arasında boğulup giden kelimeleri hücresinden sızan o suyun üstünde cansızca yatıyordu.Vazgeçmişti hayattan,herkes çok sabırlı olduğunu söylerken kimse bilmiyordu,en büyük sabır herşeyden vazgeçmekle başlıyordu.Hiç konuşmadı,bütün gece tek kelime söylemesi için bekledim,o tek kelime etmedi benimse yıllarım kayıp...O kadar uzak uçurumlar arasında geziyordu ki ne el değmemiş bir köprü kurabildim ne de eski köprülerinden birini tamir edebildim hayatla arasında.Küsmüştü;etrafındaki herşeye aynı gözlerle bakıyor,en büyük acılara bile aynı tepkiyi veriyordu solgun yüzü.Önce dostlarının gönlünden kaçtı bir bir sonra tüm sevdiklerinden en sonundaysa dilinden düşecek tek kelimesi bir yıla eşit olan yaşadığı bedenin sahibinden...