Bu kitap çok gerekli bir açýðý dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Birkaç sarsýntý ve motor homurtusuyla uyandým. Otobüs kapýlarýnýn açýlmasýyla içeriye dolan sabah serinliði ürpermeme sebep oldu, hýrkayý iyice sardým üzerime. Yolcularýn bazýlarý hala uykudaydý, uyanýk olanlar ise ihtiyaçlarýný karþýlamak maksadýyla otobüsten inmek hazýrlýðýndaydýlar. Yanýmdan geçen muavine seslendim: "Afedersiniz, neredeyiz?" "Aydýn, efendim" Tekrar geriye yaslanýp, "Aydýn..." diye kendi kendime tekrarladým. Dýþarýya baktým; henüz erkendi bu yüzden yazýhanelerin çoðu kapalýydý. Ýleride bir büfe, bir de yolcu salonu olduðunu gördüm. Dikkatimi çeken bir baþka þey daha oldu; gündüzleri çok kalabalýk olmalýydý buralarý, buna raðmen tertemizdi her yer, yerlerde ne sigara izmariti ne de yiyecek artýklarý vardý. Arkama yaslanýp, düþüncelerden uzak seyre daldým. Baþýboþ bir köpek dolanýyordu ortalýkta. Bir otobüsün hemen yanýnda sigara içen adama doðru baktý, bir de büfenin önündeki küçük kalabalýða. Sonra birkaç metre ötedeki çöp bidonuna doðru ilerledi. Birden hoparlörden gelen bir týkýrtý, ardýndan bir de kýsa öksürük duyuldu. Köpek bu ani ses yüzünden ürkmüþ, kuyruðunu bacaklarý arasýna alýp hýzla uzaklaþtý. Otobüsün birkaç dakika sonra kalkacaðý anons edilmiþti. Otobüsten inenler birer birer geriye dönmeye baþlamýþlardý. Yüzlerinde az önceki uykulu ifadeden eser kalmamýþtý; bazýlarýnýn ellerinde küçük kahvaltýlýk paketleri vardý. Ýçerisi poðaça, börek koktu. Arkadan bir çocuk aðlamasý duyuldu. Birbirine karýþan konuþmalarýn, bagaj bölmesinden indirilip tekrar yerleþtirilen çantalarýn gürültüsü; muavinin yiyeceklerle ilgili yaptýðý kýsa uyarýlar, son ana kadar dýþarýda beklemeyi yeðleyen birkaç kiþinin binmesi ve en nihayet þoförün motoru çalýþtýrmasýyla otobüs hareket etti. Cama doðru dönüp kývrýldým koltukta, sebepsiz bir yorgunluk üstüme düþmüþ, tüm direncimi un ufak etmiþti. Otobüs gittikçe hýzlanýrken gözkapaklarýmýn açýk tutamayacaðým kadar aðýrlaþtýklarýný hissettim. Düþünceler hala uyanýk ve berraktý zihnim. Ara sýra kayýp olduðum uyuklamalardan birinin ucundaydým yine. Tuhaf bir hal; iki yerde birden bulunmak gibi gerçekte mümkün olmayan bir durum. Çocuk aðlamasý hala kesilmemiþti. Bir kadýnýn, telkinlerde bulunur gibi deðiþmeyen bir ses tonuyla, hep ayný perdeden konuþmasý duyuluyordu. Muavin bir geri bir ileri otobüsün dar koridorunda gidip geliyordu. Dýþarýyý seyreden gözlerim yetiþemez olmuþtu kayýp geçen manzaralara, kah aðaçlarýn dallarýnda, kah gökyüzü mavisine takýlýp kaldýlar. Uyandýðýmda portakal bahçelerini fark ettim. Mevsimlerden kýþ olmasýna raðmen yemyeþildi her yer. Solda birden yükselen tepeler, saðýmda ise dümdüz araziler vardý. Solda sýradaðlar, saðýmda ise ovalar uzanmaktaydý. Tepelerin yüksek kýsýmlarýnda karýn beyazlýðý, aþaðýlarda ise yeþillerin cümbüþü vardý. Ýleride bir kasaba görünmüþtü, "yolculuðun sonu yaklaþtý" diye düþündüm.. Kasaba giriþinde eski bir köprü dikkatimi çekti, upuzun, dümdüz bir yolun hemen baþýndaydý. Yeni inþa edilmiþ evler bu yolun iki tarafýna dizilmiþ, sanki hiç kimse yoldan ayrýlmak istememiþ gibi, yol boyunca bir yerleþim oluþmuþtu. Ýlerledikçe, kasabanýn eski kýsmýnýn daðýn eteklerine kadar yayýldýðý göründü. Bahçe içinde, çoðunlukla tek veya iki-üç katlýydý evler. Kalýn taþ duvarlý eski binalardan biri önünde durdu otobüs. Yolcularýn inmesini bekledim, nasýlsa acelem yoktu. Bindiðim taksinin þoförüne nerede kalabileceðimi sorduðumda "Gönül abla'nýn Zeytin Pansiyon'unda" diye cevap vermiþti. Beyaz badanalý iki katlý geniþ evin bahçe kapýsýndan girdiðimde beni karþýlayan ellili yaþlarýnda bir kadýn oldu. "Gönül Abla olmalý" diye düþündüm. Orta boyda, ne zayýf ne de þiþman denecek yapýda, buðday tenli, omuzlarýna dökülmüþ kýrlaþmýþ saçlarýný bant þeklinde katladýðý çiçekli bir yazmayla toplamýþ, içten gülümseyen bu kadýna birden, sebepsiz bir yakýnlýk duymuþtum. "Hoþ geldiniz! Ben Gönül, yolculuðunuz iyi geçti inþallah, buyurun..." Kadýnýn içtenliði sesine de yansýmýþtý. Ýki kanatlý kapýdan girdiðimde büyük bir salonda buldum kendimi. Yukarý kata giden merdivenlere yakýn bir koltuk takýmý, diðer tarafta ise kocaman bir yemek masasý vardý. Koltuklarýn üstünde el iþi iþlemeli yastýklar, yemek takýmlarýnýn, bardaklarýn bulunduðu büfenin içine serilmiþ beyaz dantel örtüler sýcak bir yuva izlenimini býrakýyordu. Mutfakta piþen yemeðin rahatsýz edici olmayan kokusundan belliydi ki maharetli ellerden çýkmýþtý. Duvarlarda asýlý birkaç tablonun aslýnda iþlenmesi oldukça zahmetli renkli goblen iþleri olduðunu da fark etmiþtim. Kalacaðým oda ikinci kattaydý, zaten benden baþka da kimse yoktu. Pamuklu, beyaz bir pike ile örtülü yataðýn kenarýna oturduðumda yanýmda hiç eþya olmadýðýný ancak düþünebildim. Ev sahibesinin ikindi kahvaltýsý teklifi geldi aklýma, uzun zamandýr bu kadar acýktýðýmý hatýrlamýyordum. Salonda kimseler yoktu. Televizyon açýktý. Koltuða oturup sehpanýn üzerindeki gazetelere baktým, okumak gelmedi içimden. Televizyon kumandasýný alýp rasgele basmaya baþladým düðmelere. Mutfaktan elinde çay fincanlarý olan bir tepsiyle çýkýp geldi Gönül Abla, her gün görüþtüðü birisiymiþim gibi davranýyordu. Dumaný tüten çayýn içine attýðý incecik limon dilimlerinin çýkardýðý kokuyu çektim içime. Arka arkaya içilen iki büyük fincan çay ve bir parça kek iyi gelmiþti. Bütün bu zaman içerisinde Gönül Abla'nýn Ýstanbul'da okuyan Tayfun adýnda bir oðlu olduðunu, iþçi emeklisi kocasýnýn ise birkaç kilometre ötedeki tatil köyünde bekçilik yaptýðýný öðrenmiþtim. Oðlunu çok özlediðini söylerken gözleri dolmuþtu. Ayný anda dýþarýda duyulan köpek havlamasýyla kendini hemen toparlayýp "Figen geldi" dedi. Sokaða bakan pencereden dýþarýya bakarken "Kar mý yaðýyor, ne?" diye kýsa bir sevinç çýðlýðý atmýþtý. Ýlk önce ben de öyle sanmýþtým fakat iyice bakýnca yukarýdan aþaðýya uçuþarak düþen kar taneleri sandýðýmýz þeylerin küçücük beyaz kaðýt parçacýklarý olduklarýný gördüm. Zaten kýsa süre sonra da son defa bu kez daha da kalabalýk indiler kaðýt kýrpýntýlarý ve ardýndan genç bir kýzýn gülümseyen yüzü belirdi pencerenin önünde. Kadýn "Ah, Figen, sen miydin kýzým!" diye kahkahalarla gülmeye baþladý. Figen, lise birinci sýnýfta okuyan evin kýzýydý. Zayýf, ince bedeni dal gibi kýrýlgan olduðu izlenimini veriyordu ve herkeste pek rastlanmayan farklý bir zarafete sahipti. Çýkýk elmacýk kemikli yüzüne çok yakýþan koyu kahverengi iri gözleri vardý. Uzun siyah saçlarý iki örgü halinde toplanmýþtý. Annesine öyle bir sarýlmasý vardý ki, ikisi arasýndaki sevgi baðýnýn ne kadar güçlü olduðunu hissetmemek imkansýzdý. "Kar mý yaðdýrdýn kýzým?.." "Senin için annem, ne kadar sevdiðini biliyorum..." O akþam geç saate kadar, ev sahiplerimle birlikte yenen yemekten sonra, salonda oturdum. Gönül Abla, adýnýn Ýlhan olduðunu öðrendiðim kocasý ve kýzlarý Figen ile birlikte. Figen'in babasý pek konuþkan birisi deðildi; yüzündeki huzurlu ifade, gözlerindeki mutluluk pýrýltýlarý belki de söylenecek pek çok güzel kelimeden daha çok þey anlattýlar. Hiç tanýmadýðým bu kiþilerin yanýnda kendimi çok iyi hissetmiþtim. Aslýnda Gönül Hanýmýn Gebze'li olduðunu, ailesinin Osmanlý zamanýnda Batý Trakya’dan gelip oraya yerleþtiðini öðrendim. Kar özlemi belli ki oradan kalmýþtý, bunu bilen Figen de ona þahit olduðum sürprizi hazýrlamýþtý. Kendimi iyi hissetmemin sebebi bu insanlarýn içtenliði mýydý, geldiðim bu kasaba mý, yoksa bana hiç soru sormadan, önyargýsýz, beklentisiz beni aralarýna kabul etmeleri miydi?.. Bu duygularýn dalgalý okyanusu içimde çalkalanýrken, baþka vakitler de yakalandýðým, kendisi de çaresiz bir çaresizliði hissettim yine. Bir yere ait olmanýn kavurucu arzusu ve büyük bir boþluðun çaresizliði... Beni götürdüðü yerde bulunmayý beklemek miydi çýktýðým her yolculuk?.. Bulmayý ummak mýydý? Diðer bir beni... Sabah erkenden uyandým. Herkes derin uykudaydý henüz. Salona inip pencere kenarýnda oturdum. Gördüðüm manzara þu duvarda asýlan goblendi sanki; huzurlu ve renkli. Adýný bilmediðim bir sarmaþýk lila renginde çiçek açmýþ, pencerenin bir yanýndan yukarýya doðru sarýlýp týrmanmýþtý. Ýçimde o tanýdýk, gittiðim her yerde beni bulan o acýtan boþluk hissi; bu manzaranýn içinde de yoktum... Gitme vakti gelmiþti, gitmeliyim... eylül
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © eylül, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |