Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Bugün Cumartesi Değilmiş Bugünün soğuk bir gün olacağını biliyordum. Önce ajansların haberlerinden sonra ise buna tamamen ikna oldum. Sakin bir geceydi. Rüzgarın sesi duyulmuyordu. Çatının bir yerinde bulduğu bir oyuktan girdiğinde çıkardığı ıslığa benzer bir ses. Panjurlara çarpan dalların sesi de duyulmuyordu. Soğuğu hissedebiliyordum sadece. Sabaha karşı rüzgar gelip beni uyandırdı... Uyuklamalarla geçen iki saatin sonunda pes edip kalkmaya karar verdim. Pencerelere baktım. Panjurlar kapalı da olsa aralarından sızan ışık huzmelerinden o günkü hava hakkında tahminde bulunmaya çalışıyordum. Saate göre yeterince aydınlık değilse dışarıdan sızan ışık gökyüzünün bulutlarla kaplı olduğuna karar veriyordum. Kar yağdığında ise dışarısı bir başka aydınlanırdı. Bedenimin sıcaklığını üstümdeki örtüde bırakıp kalktım. İçimden telefonun çalıp bugün işe gitmeyebileceğimi söylenmesini diledim. Olacak şeymiş sanki... "Neyse, hiç olmazsa bugün cumartesi..." diye gülümsedim. Yarının düşüncesi o kadar hoşuma gitmişti ki. Bütün gün çıkmayabilirdim yataktan. Hatta kahvaltıyı bile yukarıya, odama getirip, film seyrederdim. Bunları düşünmek bile sızlanmadan hazırlanıp evden çıkmak için yeterli gelmişti. Kapıyı kapatıp ilk adımımda yüzüme düşen kar taneleriyle karşılaştım. Başımı gökyüzüne kaldırdım, milyonlarcası uçuşmaktaydı havada. Gülümsedim... Hatta sesli güldüm. Aklıma sabah düşündüklerim gelmişti. Uykumu kaçıran rüzgarla inatlaşıp uyumaya çalışmam. Uyuyamayınca da "nasılsa bugün cumartesi, yarın uyurum" diye kendimi avutmam geldi aklıma. Gökyüzüne baktım ve "ne kadar güzel..." diye fısıldadım. Havanın buz gibi olması umurumda değildi bu güzellik karşısında. Yol boyunca arabanın camına düşüp eriyen kar tanelerini seyrettim. "Dışarısı bugün ne kadar kalabalık..." diye şaşırdım. Duraklarda bekleşen, yaya geçitlerinde karşıya geçmeye çalışan, otobüslerde, arabalarda gördüğüm insanlara bakarak şaşırdım. Cumartesileri bu kadar kalabalık olmazdı, acaba bir şey mi var diye düşündüm, cevap bulamadım. Hala kar yağıyor. Öğlen aralığında dışarıya çıktım. Çalıştığım yerin yakınında halk pazarı var. Birkaç portakal seçtim, parasını ödeyip ofise döndüm. Kar taneleri sabaha göre daha büyüktüler. Yeryüzüne daha bir sakin, döne döne iniyorlardı. Sabahki telaşlarından eser kalmamıştı. Hava da yumuşamış gibiydi. "Uzun bir yürüyüşe çıkabilsem..." diye içimi çektim. Yapamazdım, çalışmalıydım. Kağıt kesenin içinden bir portakal aldım. Soymaya çalışırken kabuğuna dikkat ettim. Gözenekli, pütürlü bir yüzey. Yüzüme yaklaştırıp kokladım, "ne kadar güzel kokuyor..." diye düşündüm ve gülümsedim. Hala çalışıyorum. Daha doğrusu, buna da çalışmak denirse, ofiste vakit geçiriyorum. Kar tanelerini aradı gözlerim az önce, göremedim. Bir daha baktım, belki bu sefer iyice küçülmüşlerdir diye. Göremedim... Eve dönmeme üç saat var. Uyku göz kapaklarıma kadar geldi, ondan kurtulmalıyım... Birden hatırladım: bugün cumartesi değildi... eylül
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © R. Eylül Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |