..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Toplumcu > adnan durmaz




21 Temmuz 2008
Kızılkıvrım  
adnan durmaz

:BDAG:
KIZILKIVRIM



Kaç yıl geçtiğini kendim bile unuttum,dedi

Yavşan çiçeği rengi o çok eski şafak devrileli

Aslında dündü -hayır hayır bu sabahtı

Bin yıl geçti ama az önce geçen turna katarıyla bir

Kaç yıl geçti unuttum o kadar çok oldu ki

Ben bile anımsamıyorum -belki de şimdi

Gerçi ölüp binlerce ölüp dirildim o zamandan beri

Ağrılı yamaçlardan bir gün doğuyordu

Kuşkusuz bütün mevsimler ilkbahardı

Ve uzaklardan

Bütün zamanlardan gelen

Yurdu uzaklarda yolcuların söylediği türküler sana dairdi

Eşiğinden girerken korkutucu bir sessizlikte

Dinledim gecede kervan çanları gibi eskimiş kalbimi

Bütün yollar senden başlıyor olmalıydı

Bütün yollarda uzanan kıvrılan sonra bir ip gibi dolaşıp çözülmeyen hasretindi

Kalbim kirmana sarılan çile yumağıydı- eskil kervancıların eğirdiği

Bütün yollar seni arıyordu

Hangi menzile varsan aslında bitmiyordu hiçbiri

gözlerinin sahralarında kaybederken kendimi

Sen ne bir menzilsin ne bir yer

Sonsuz bir dünyasın içinde yaşanılan

O zaman anladım ki


Kaç yıl geçti unuttum işte o sarıpapatya seli şafaktan beri

Belki de ben o sabahın gördüğü bir acıklı rüyayım

Belki de yalnızca geçtiğin yolların en bahtsız hayaliyim

Bir turnadan boşlukta kalan

Ve sonsuza kadar yankılanan o kekre sesim


Yaşanmış acıların öğrettiği bilgilerle konuşuyorum

Savaşların sel baskınlarının yangınların

Uzak sahillere çarpan fırtınalardan öğrendiklerimle

Öyle mahzun kamışlığımla dağbaşı ıssızlarla

Kaç bin yıldır zından duvarlarıyla yapılan konuşmalardan

Aklımda kalanlarla

Paramparça edilip

Paçavralar gibi çiğnenen aşkların bilgisiyle söylüyorum


Daha yarılmamıştı aramızda uzanan sevginin kınalı toprağı daha

Gülüşler şak şak ayrılmamıştı

Gökten yalnızca kuşlar gelirdi

Hatta bildiğiniz kuşlardan başka

Hasbıhal ettiğimiz turnalar

Zümrüdü Ankalar ve simurklar gelirdi

Güneş ay yıldızlar ve bulutlara bakmak

Kuşları çiçekleri ve en çok da insanları sevmek ibadet sayılırdı

Öyle bir dine inananlar

Bütün Farklı dillerden konuşup anlaşabilirlerdi

Çörek otları üzerlikler ve yeğin atlar üzerine edilirdi yeminler

Kaç yıl geçtiğini ben de unuttum belki de dündü

Belki de dün bile değil-şimdi

Ben bile değildim

Bir düştü her şey

Ve o düşü gören aşktı

Aşk öldü belki de ve biz

Bilmeden onun bir ceset bırakmayacağını geride

Aramaya çıktık onu zifiri karanlıkta

Onu aradık

Ölümcül yalnızlıklarla örterek içimizdeki yaresini


Taşların altında kalan çiğdemin

Yağmurlara hasretinden

Kızılkıvrım bedenindeki isyanlarla konuşuyorum

Çünkü

zulumlar habersiz geldi

Çok zamandır görmediğimiz bir ejderha suretinde

Onun uçakları kapladı turnaların bulutların

Sağanak küheylanlarla ve bıçkın türkülerle buluştuğu göğü

Orada tanrının gülüşüne kan bulaştı sokakta oynayan çocuğun bomba düşmüş sinesinden

devrildi Babil Kulesi

Birbirimizin dilini anlayamaz olduk

Demek ki aşkın öldüğü zaman o zamandı

Unuttum bozkırlarda kurulmuş Türkmen obalarının alnına esen rüzgarın kakülündeki ipek

Tam da orada yırtılmış olmalıydı

Yörük kilimlerinin ortasında kırdılar sazını Karacoğlan’ın

Unuttu Kürt bir mertlikte oturmuş dengbej

Tam da sardığı tütünün ortayerinde anlattığı kıssayı

Aşka tecavüz ettiler emperyalist bir acımasızlıkta ve çatladı yer

Bakışların arasına sınır tellerini kim çekti

Kim kırdı umuda uzanan çiçeğin gökyüzünü

Parçalanmış kalbimin akıttığı yaşlardan öğrendiklerimle konuşuyorum


Bilir misiniz ol zamanlarda

Toprakla dertleşe söyleşe çift sürerdi rençberler

Ve harman zamanı alıp avuçlarına ilk buğday tanesini

Oğluna bakan bir ana

Tayına bakan delikanlı

Yarine bakan aşık gibi bakarlardı o tek buğday tanesine

Ve yeniden keşfederlerdi hayatı

Hatta bir seferinde yoksul bir adam

Koşarak getirmişti o tek taneyi

Demişti ki

Bakın tam orta yerinde bir çizgi

Tam ortasında bir kertik var bakın işte

Yarısı benim yarısı senin demektir bu

Tıpkı kalbim gibi

İşte ben o adamın diliyle konuşuyorum

Kaç yıl geçti-belki de geçmedi

Bin mi desem bilmiyorum

bakışlarımdaki kıvrımları sayın siz en iyisi

Çünkü barış katledilince başladı bende bu yaşlanma


Bütün yolların başlayıp bittiği aşka aittik bir zamanlar

Sokaklarda insan cesetleri yatmadan önceydi

Belki dün değil yarının bir yerlerindeydi unuttum

Bir dal kırıldı da sarsıldı bütün yıldızlarıyla gökyüzü

Ve kadınlar o zamanlarda

Hamayılllar nazarlıklar takarlardı boyunlarına

Tam da iki meme arasına değerdi ziynetleri

Tam da orası

Dönerdi bir zümrüt bahçesine

Tam da oraya yıldızları takarlardı

Çünkü aşkın yurduydu bütün maşuklar için yarin sinesi


Başını oraya koyup bir an

Yarin Gözlerinde ölmek ağır ağır

Kuşkusuz yaşamaya değerdi


Gözlerden akan kandan öğrendiklerimdir söylediklerim

Zulum geldi ve sınırlar biçti cetvel hesaplarıyla

Kim ayartıp verdi Ebrehe'ye Ebabilleri

Bombalar yağdı tam da sinesine yarin

Aşkın yurdu kan kesti

Tam da gözlerinin eşiğinden geçmiştim

Tam da çiçek açmıştı gülüş

Anne diyordu bir çocuk

Bir baba evine umudun somununu getiriyordu

Bir çoban tam da sürüye otlak bir yer bulmuştu

Akşamı bahar kokan şehirlerde

Meydan ateşlerini saran aşk dindi

Yağmur dindi

Yeni bir kıssaya başlayacaktı dengbej

Aşık sazına düzen vermişti

Aşkın bir başka türküsünü söyleyeceği vakit

Ebrehe’ye kim ayarttı ebabilleri

O zamanlar aşktı insanın dini

Sevgi ulusundan gelinirdi

Ama on binlerce yıldır

Zulumla savaş halindeydi barış

Bilinirdi


Sokağın ortasında çıldırmış çocuklar gördüm

Deli bir umutsuzlukla sarsarak babalarının kanlı cesedini

Bir hazin kar yağar ıpıl ıpıl bozkır yurtlarında ölüm sessizi

Yanık ocak taşlarına kara bir hüzün yapışmış kalmış

Ayın parçalandığında kolanlarını kırıp kaçan küheylan

Kim bilir hangi dağda yılkılar kurmuştur şimdi

Ve ağlar tan yıldızı düşerken mazlum gözlerine

İşte öyle bir şeydir bir yurdun sahipsizliği

Barış nidalarıyla bağrışan zebani orduları

Ebrehe’ye kim verdi ebabilleri


Yarin sinesine düştü bombalar

Yüzüme sıçrayan kanın diliyle konuşuyorum

Bütün gülüşler kirlendi

Bütün bakışlar kirlendi

İrin kapladı kentlerin kılcal damarlarını

bütün aşklar kirlendi


dün müydü yoksa yarın mı anımsamıyorum

anımsayan ne varsa kestiler zulum neşterleriyle

her gün yağmalanan kalabalıklar

satılan yürekler sevdalar ve aşklar

anasının cesedine sarılan çocuk

ve taşların altında

karanlığın kalbinde

büyüyen bir çiçeğin

kızılkıvrım gövdesinin

açacağı çiçeği bekliyor şimdi





17.02.2008

adnan durmaz



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fırat ve Dicle
Kıyamet Kitabesi
Devrim Güzeli
Simya
Seni Anımsa
Yeniden
Veda
Bulut Zamanları...
Unutulmuş
Misketime Benziyordu Öldüğüm Kurşun

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 1
Yağmur Neyi Dokur Gülün Kalbine
Biz ki Aşkı Sevmekten Öle Öle Öğrendik
Yol Çatında
Yürekte İz Koyar mı Akıp Giden Gözyaşı
Körler Panayırı
On İki Eylül Öncesinden Gelen Çocuk
Yürek Sözleşmesi
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 2
İnsanlıktan Çıkış

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mavi Yazdım Adını [Öykü]
Öğretmen Benisa"ya Mektup [Roman]
Bana Yalnızlığını Söyle/ [Deneme]
Bana Yalnızlığını Söyle… [Deneme]
Aşk Devrimcidir [Deneme]
Aşk Atına Binen Sözün Zamanda Yolculuğu - [Deneme]
Yalnızlar Çağı [Deneme]
Aşkın Katili [Deneme]
Kızılkıvrım [Deneme]
Hep Dönülmez Bir Yerleri Ararız [Deneme]


adnan durmaz kimdir?

HANGİ YAŞAM, TEK SAYFADA ANLATILIR; VE İNSANLIK TARİHİ İÇİNDE BİR TOZ ZERRESİNDEN DAHA BÜYÜKTÜR. İNSANIN KAÇ, PENCERESİ VAR YÜREĞİNDE, İÇİNİ IŞIKLARLA DOLDURMAK, DIŞARIYA IŞIKLAR SALMAK İÇİN; . . . . . . . . . . SEN ONA BAK. HEM HER YERLİ, HEM DE HİÇ BİR YERLİSİN; . . . . . . . . . . . EĞER ŞAİRSEN, İNSANİN VATANİ İNSANDIR BELLEMİŞSEN. . . YAZIP ÇİZMEK, SERÜVENCİLİK DEĞİL Mİ;YANİ KEŞFETMEK. BAZAN, DOĞDUĞUN BOZKIRIN ÇİLELİ ÇATLAKLARINDA ARARSIN GÜZELLİKLERİ;BAZAN, OTUZUNDA GÖRÜR GÖRMEZ VURULDUĞUN DENİZİN ÇIĞLIĞINA . . . . . . . . GÜN OLUR, BOZKIRIN EN KIRAÇ YERİNDE, BİR DERİN KUYU OLURSUN; GÜN OLUR, ARTIK HİÇ; BİR GEMİNİN UĞRAMADIGI, ISSIZ ADADAKİ YOSUNLU DENİZ FENERİ. . . . . . . BAZAN DA, SONSUZ GÖKYÜZÜNDE GİDECEK VER BULAMAYAN, GÖÇMEN BİR KUŞ. , . YALNIZLIĞIN DA, SEVİNCİN DE, HASRETİN DE TANIMLANAMAZ. AMA GÜZELLİK, KENDİ İÇİNDE YOKSA, OLUŞTURAMAMIŞSAN, ARAMAKLA BULUNAMAZ; BİLİRSİN. . . ADNAN DURMAZ FISILTILARLA DA OLSA SÖYLE (Arka kapak yazısı/1994, Ankara, saypa. yay. ) Not:Adnan Durmaz Ankara Afyon arasında haritalarda yer almayan bir köyde yaşamını sürdürüyor. Edebiyat öğretmeni. 46 yaşında, 5 şiir kitabı var 1-Fısıltılarla da olsa söyle(saypa yay. Ankara) 2-Yarın yeniden(gerçek sanat yay. İstanbul) 3-Ben gidersem ay sen-deler(art yay. ankara) 4- Ateş çiçeği ( Art Yaın-Ankara ) 5- Bilirsin aşk da serseri(art yayın-Ankara )

Etkilendiği Yazarlar:
başlangıçtan bu güne türk edebiyatı-dünya edebiyatı


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.