Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
3.Öykü (Acı çeken bir oğul ve onun umarsız babası şimdi de ise bu umarsızlığı yıkmanın acımasızlığıyla yanan bir oğulun babasını yok edişi) Gece çökmüştü yine bu karanlık şehre.Ölüm diğer bir ölümü kovalıyordu.Ve yine kaybolan hayatlar vardı bu köhne şehirde.Şimdi ise sokaklarda dolaşıp eski karanlık günlerinin acısıyla yaşayan bir adam ve o adamın çektiği azaplarla kavrulan ölü bir vücut duruyordu sadece.Sokakta ilerleyip gideceği yer doğru attığı her adımda yıpranmış vücudu ve kalbi daha da kötüleşiyor ve her an yerinden çıkacakmış gibi duruyordu. Yorgun ve bitkin halde ki bu adam işinin ve doğru düzgün bir hayatının olmayışıyla düştüğün alkolün pençesine yine gidiyordu akşamın kör karanlığında.Ancak bu hayatta içerek ve hayatını alt üst etmişken daha da alt üst etmek için sürüyordu ağzına alkol denen illeti.Bütün gün boyunca dolaştığı sokaklardan gecenin çökmesiyle çekilen bu adam soluğu bir meyhane de alıyordu her zaman ki gibi. Meyhanenin kapısını açmasıyla birlikte her gece gördüğü dostlarını yine görüyordu.Aslında bu adamların hiçbirisi dosttu falan değildi ama içerken burada görüp tanıdığı her bir insan ailesinden farksız gibi geliyordu kendisine.Onların pek çoğunu ayıkken tanımasa da alkol almaya başladığı andan sonra sanki zaman duruyordu. Yoksa hafızası geriye mi gidiyordu bilinmez ama bu yorgun adam içtiğinde hayatıda, anılarıda bir başka havaya bürünüp apayrı kalıplara giriyordu. Kapıyı kapattıktan sonra küçük mekanda yalpalaya yalpalaya birkaç adım atıp meyhanedeki yerine gelmişti.Bu yer kendisine arkadaşlarınca verilmişti.O da bu ilgiyi ve dostluğu kırmamak adına hem dostlarına şaklabanlık yapıyordu hem de mekanın tek eğlencesi oluyordu.Birkaç eğlenceli numara yaptıktan sonra meyhanedeki arkadaşlarının hatrını kırmayarak yerine geçip oturur.Yerini alıp oturduktan sonra da meyhaneciye göz ucuyla bakıp meyhaneciye -- Hey meyhaneci bana bir şişe içki. Meyhaneci ise her zamanki müşterisi olan yorgun adam Müfit’e dönüp bakarak -- Tamam alkolik adam tamam.Yine gelip demleneceksin herhalde. Diyerek hefifçe dalga geçiyordu Müfit’le ama içi acıyordu tanıdığı arkadaşının düştüğü hallere.Bir şişe içki için önce herkese birkaç numara yapıyordu sonra zıkkım gibi olan içkiden yudumluyordu gece boyunca.Müfit ise meyhanecinin kendisiyle dalga geçtiğini anlayarak kendisine de laf dıkundurtmadan tekrar meyhaneciye bakarak -- Sen de alkoliksin Ekrem Bey.Bana laf dokunduracağına kendi haline de bak. Ekrem hemen arkadaşı hatta dosttu gibi gördüğü Müfit’in yanına raftan aldığı bir şişe ile gider.Müfit ise bu beklenmedik geliş üzerine dosttu Ekrem’e -- Ne oldu da geliyorsun yanıma. -- Kendi haline bak diyordun ya -- Evet diyordum da ne oldu? -- İşte ben de kendi halime bakmak için yanına geldim. -- Dükkan boş kalmasın benim yüzümden şimdi. -- Boşver orasını Müfit.Hem elemanın birisi var ya. -- İyi öyleyse otur ne diyeyim. -- Zaten hayırlı bir yerde çalışmıyoruz ki boş kalsa ne olacak kalmasa ne olacak. -- Haklı söze ne denir ki? Bu konuşmadan sonra Müfit’in karşısına geçip oturur.Sonra da arkadaşına doğru bakar içi acıyarak.Ve karşısında acıyla yoğrulan bir adamı hatta yitik bir hayatı görür.Sonra bu bakışı bırakıp şişenin kapağını açıp içkiyi bardağa bile koymadan dikerek yudumlayan Müfit’e. -- Ya Müfit seni 3-4 yıldır tanırımda bir türlü neden bu kadar içtiğini ve efkarlandığını bilmiyorum anlatsana dosttuna hikayeni. Müfit soruyu duysada içkisini yudumlamaya devam ederek sağ eliyle şişeyi tutarak boştaki sol eliyle boşver manasında sallar elini.Ama Ekrem bu yıllardır tanıdığı dosttunun neden böyle olduğunu öğrenmek istiyordu.Aynı soruyu yeniden sormak için öne hamle atsa da arkadan gelen bir ses üzerine -- Meyhaneci bize de bakıver ya. Diye duyduğu bu bağırış üzerine Ekrem mecburen oturduğu yerden kalkıp hala içen Müfit’e. -- Unutturma bana oldu mu bu soruyu bir daha ki sefere sorup cevabınıda alacağım. -- Tamam beni bulabilirsen sorarsın. -- Her zaman gelmiyor musun?Elbet sorarım bir gün. -- İyi bir gün sorarsın dediğin gibi. Ekrem ise hemen masadan kalkıp kendisine seslenen diğer masaya doğru gider.Müfit ise hala hiç durmadan içkisini yudumluyordu. Aradan geçen birkaç dakika sonrasında ise Müfit iyice sarhoş olmuş iki şişeyi birden bitirip zil zurna sarhoş haliyle ne yapacağını bilmeden sandalyesinde oturuyordu yanında kimse olmadan.Ama bu yalnız bekleyiş birkaç saniye içerisinde bozulur.Çünkü yaşlı bir adamın Müfit’in masasının başına gelip elini sertçe masaya vurup sarhoşluktan uyuyacak halde olan adamı uyandırıp Müfit’in derin sessizliğini bozar.O anlarda meyhanede müşteri de iyice azalmıştı gece iyice kendini gösteriyordu.Birkaç kişi ve meyhanenin sahibi Ekrem bu harekete bir anlam verememişti.Ekrem müdahele etmek istese de Müfit’in karşısında yaşlı birisinin olmasından dolayı müdahele etmeyip kendisini geriye çekip olacakları beklemeye ve işinin başına döner. Müfit ise kendisini uyandıran adamın kim olduğunu öğrenmek adına başını kaldırıp bakar hafif yukarıya doğru.Bakmasıyla birlikte karşısında gördüğü yaşlı adama -- Sen kimsin be adam. -- Ben iyi tanırsın sen. -- Hayır senin gibi birisini tanımıyorum.Hatta ilk defa görüyorum. -- Öyle tanımak değil ki dediğim. -- Ne peki tanımak konusunda dediğin. -- Seninle kan bağı olan birisini tanıyorum.O yüzden ki sen de beni tanıyacaksın. -- Git Allah’ın aşkına be moruk. -- Sana bir şeyler demeye geldim ben. -- Geldin ve bir şey demeden git. -- Ama söyleyeceklerim çokça mühim. -- Ne biliyorsun ki diyeceksin bana. -- Öyleyse ilk bilgi ve söz ile başlayayım. Diyerek Müfit’in karşısına geçip oturur.Yaşlı adam karşısındaki alkoliğe nefretle bakarak. -- Engin’i tanır mısın Müfit? -- Sen yahu adımı nereden biliyorsun? -- Arada bir şey daha dedim onu unutma. -- Unutmadım da dediğin isim oğlumun ismidir de sen nereden biliyorsun bunu? -- Sanıyorum ki bu sorum bile bana açılıp dökülmene yetecek. -- Yetecek ne bilmem ama sen kimsin be yaşlı adam? -- Beni boşver de sadece seni tanıyan birisinin yakınıyım o kadarını bilsen yeter. -- Ama ben senin gibi birini hatırlamıyorum ki oğlumla olan ilişkini bileyim.Lan yoksa oğluma bir şey mi yaptın onunla evlendiniz mi? Yaşlı adam karşısında durup zil zurna sarhoş olan Müfit’in bu denli salakça konuşacağını kestiremeyerek az da olsa gülümser ama bu kendisini ve amacını saptırmaz. -- Sen ne diyorsun be adam ben bir erkeğim ve oğlun sadece benim yanımda anlatacağım gerçeklerle birlikte beni olmasa da hayatının gerçeklerini bir daha öğreneceksin.Şimdi kes şu salakça hareketi de devam edelim. -- Peki devam ederiz de hangi gerçekleri biliyorsun beni bu merakta bıraktı.Hadi anlatta duyayım. -- Öncelikle yıllar önce silip gittiğin iki kişiden bahsedeceğim sana. -- Kim ki onlar ben bilmiyorum? -- Ya sen harbiden de alkolle birlikte manyamışsın.Ama devam etmek zorundayım.Onun için kim onlar dediğin kişiler oğlun Engin ile öldürdüğün karın Zehra’dan sana bir şeyler anlatacağım. -- Zehra’dan mı? Bu soru Müfit’i anında eski günlere götürüverir.Hatırlamak istemediği günlerdi o günler.Karısıyla ve oğluyla geçirdiği her an şimdi karşısındaydı ve bu gerçeklerde tanımadığı yaşlı bir adam tarafından kendisine yavaş yavaş hatırlatılmaya başlanıyordu.Şimdi Müfit’in geçmişini sorgulaması gerecekti hem de sil baştan bir şekilde.Yaşlı adam ise devam ediyordu sözlerine. -- Evet Zehra’dan ve onunla yaşadıklarından bahsedeceğim. -- Hangi birisinden bahsedeceksin ki? -- Sen de anladın ki geçmişin kapkaranlık ve acılarla dolu hem de bu acıları sen yaşattın masum ailene. -- Anlatta hatırlayayım o günleri daha da ağlayayım yıllardır geride bıraktıklarım için ağlamazken son gözyaşlarımıda burada ve bu anları hatırlayarak dökeyim. -- Öyleyse hatırla karını öldürdüğün anı. -- Hatırladım hem de dünmüş gibi. -- İşte orada karına verdiğin zehri ve de Zehra’nın hayattan titreye titreye kopuşunu izliyordun değil mi bir kanepe de oturarak. -- Evet zehirlemiştim güzeller güzeli karımı. -- Ama bu bir hiç uğrunaydı. -- Hiç uğruna mı sen ne diyorsun moruk? -- Sinirlenme gerçekleri söylüyorum sana. -- Ne gerçeğiymiş o?Zehra beni kandırmıştı ve de aldatmıştı.Böyle yaparak sonunu kendisi hazırlamıştı. -- Hayır Müfit, o seni aldatmadı.O sadece sana aşıktı ve bu yüzden terk edemiyordu seni bir bakıma bağlanmada diyebilirsin buna. -- Sen nereden biliyorsun aldatmadığını çabuk söyle? Müfit duyduğu sorular ve bildiği gerçeklerin kendisini yanıltmaya başlamasıyla birlikte üzerindeki alkol ve sarhoşluk etkiside iyice azalmıştı normal biri gibi davranıyordu adeta. -- O gün o olayı gören birisi vardı. -- Kimdi bu kişi? -- Oğlun Engin. -- Engin mi? -- Evet. -- Oğlumda ölmüştü o gün.Evdeki iki tüpün gazını sonuna kadar açmıtştım.Ölmesi lazımdı.Gerçekleri öğrenmeden ölmeliydi Engin. -- Açtın tüplerin gazlarını sonuna dek ama unuttuğun bir şey vardı Müfit. -- Nedir o söyle? -- Oğlun o gün odasında ve yatağında yoktu.Yatakta yatıyormuş gibi yaparak seni o yaşında kandırıp kaçtı o lanetli anlardan. -- Yok muydu? -- Evet sen oğlun Engin’i öldürdüğünü sanarak arkanda hiçbir iz bırakmayarak oğlunu ve karını öldürerek ya da karını öldürüp oğlununda öldüğünü düşünerek kaçmıştın geride kimse ve iz kalmadan. -- Ama Engin küçüktü.Ve benim böyle delirip bu işleri yapabileceğimi kestiripte bana oyun oynarak kaçamazdı ki? -- Zaten o da biliyordu ama annesinin gözleri önünde ölüşünü görerek kaçmıştı gecenin bir karanlığında dar sokaklar arasına girip izini sana kaybettirerek. -- Bunun nasıl olduğu hakkındaki bilgiyi nereden öğrendin hemen açıkla bana yoksa çok kötü olur senin için? -- Beni de mi öldürürsün yoksa? -- Bana yapmak istemediğin vazgeçip tövbe ettiğim bir şeyi yaptırmada açıkla her şeyi. -- Çok basit Müfit, oğlun bana bir işte yardım etti.Bende onu yanıma alıp yetiştirdim.Yıllar boyu bir arada kaldık.Baba ile oğul gibi olduk adeta.O da bana babasının annesine ve kendisine yaptığı pislikleri anlattı her şey bundan ibaret ben de buraya sana ders al diye ve doğruları bil diye hatırlatmaya geldim. -- Peki şimdi oğlum nerede? -- Hala Engin’e nasıl oğlum diyebiliyorsun ki annesini öldürüp onu da öldürmeye kalktıktan sonra. -- Sonuçta o yaşıyor ve hala oğlum sayılır. -- Ama o seni kabul etmiyor ve bu asla da olmaz. -- Sana nerede diye sormuştum. -- Yıllarını yurtlarda geçirip hayatın kendisine yaşattığı acılara ve kalbinin burukluğuna rağmen dimdik kalarak sonra da şansının yaver gitmesiyle benimle tanışıp yanımda tüm sahteliklerden ve yalanlardan uzakta yaşama savaşı veriyor. -- Hepsi bu mu yani? -- Evet çok acılar gördü ama bunların sadece küçücük bir kısmıydı sana dediklerim çoğuda Engin’e ve bana kalsın değil mi? -- Şimdi ne istiyorsun benden yaşlı adam? -- Unutma ki sende yaşlandın. -- Yaşlandım ama hala içimde birçok üzüntü var.Karım Zehra’yı seviyordum.Beni bir tek erkekle değil birçoğu ile aldatmıştı o aşağılık kadın. -- Hayır bunu sadece sen öyle saıyordun.Senin böyle delirebileceğini hesap ederek geride bir mektup bıraktı sana. -- Mektup mu? Yaşlı adam paltosunun iç cebinden çıkardığı zarfı karşısında duran Müfit’e uzatır.Müfit ise zarfı aldığı gibi açmak istediğinde ise yaşlı adam onu durdurup Müfit’e. -- Son bir şey daha deyip gideceğim sarhoş adam. -- Ne diyeceksen de hadi. Yaşlı adam bu seferde iç cebinden bir çikolata çıkartıp Müfit’e verir.Ve kısaca der ki Müfit’e. -- Oğlunun küçükken bir hayali vardı.Zalim babasından, hep alkolik olan babasından, karısını ve çocuğunu öldürmek isteyen babasından hiç mutlu olmasada aile hayatında senden nefret etsede senin kendisine almadığın yedirmediğin çikolatayı sana aldı yersin diye. -- Bana aldı ha!Demek ki içinde bana karşı hala iyi şeyler ve düşünceler var herhalde. -- Zannetmem ama belki de vardır. Der ve kalkar oturduğu yerden uzaklaşırken Müfit’in yanından arkada kalan mektubu ise Müfit hemencecik açıverir.Yaşlı adam ise çoktan ayrılmıştı meyhaneden.Müfit ise mektubu okuyordu.Mektupta yazanlar ise; -- ‘’ Müfit sana bir şeyler anlatmak ve ileride bir gün bu gerçekleri öğren diye yazdım bu mektubu.Müfit ben senden beni affetmeni beklemiyorum ama arkadaşım dediğin o 3 kişi seni kandırarak ve benim güzelliğimi görüp beni elde etmek adına bana kötü şeyler yapmak adına seni kandırıp ikimizi ayırmak istediler ama bimedikleri bir şey vardı.O da senin en çok ürküp beni bu aldatma davranışında öldürmek isteyeceğini bilmiyordular.O yüzden ben yanlış bir şey yapmadım.Asıl sen bana ve oğluma yaptıklarındaan dolayı af dilemesin.Gerçi dilesende affedilmeye hak eden buna layık birisi değilsin Müfit. Bu mektubu bulduğunde o arkadaşım dediğin Bora, Yavuz ve Serkan’a da söyle onlarında öte tarafta ya da senden kurtulursam bu dünyada enselerinde olacağım.Bir gün ben ve oğluma yaptıklarından dolayı aynısını tadarsın.’’ Diye yazmıştı Zehra.Müfit ise duyduğu birkaç saklı gerçekten sonra şimdi yüksek yerlede olan arkadaşlarını düşünerek kendisinin düştüğü halleri aklına getirip hepsiyle birden sentez yaptığından arkadaşlarının kendisine oynadığı oyunu fark eder ama iş işten çoktan geçmişti bir kere.Meyhaneci Ekrem ise dükkanını kapatmak üzereydi. Müfit’te geriye kalan son şeyi yapıyordu.Sonra da gidip hesap soracaktı arkadaşlarından.O yüzden yaşadığını öğrendiği oğlu için tadacaktı çikolatayı.Eline aldığı çikolatanın kağıdını yırtıp baktığında çikolatanın çinde bulunan zehirli böcek saatlerdir beklediği yerden ışık görüp onu güneş sanarak karanlıkta beklediği yerden günyüzünü gördüğü gibi o tarafa doğru yani Müfit’in suratına hatta gözlerine doğru atlayıp zehrini salar Müfit’in gözlerine doğru.Sonunda ise Müfit karısına yaptığı zehrin bir benzeri ile ölüyordu.Zehir böceğin sokmasıyla birlikte saniyeler içerisinde Müfit’in her yerine yayılarak öldürüyordu. Ekrem ve birkaç müşteri, masaları devirerek kendisini yere bırakan Müfit’i gördükleri gibi hemen yanına gelirler.Ekrem yere düşen eski dosttunun içinde bulunduğu hali anlamak için elleriyle Müfit’in başını tutup yüzüne doğru bakar.Ama baktığı yüz her geçen saniyede soluyordu bir çiçek gibi.Ekrem bir şeyler yapmayı düşünerek dosttuna. -- Ne olur kendine gel Müfit.Sana bunu kim yaptı söyle be kardeşim. Desede cevap alamaz.Sonrasında ise devam eder söylenmeye. -- Aç gözlerini cevap ver bana.Söz veriyorum sana bir daha soru falan sormayacağım.Sana bir daha sarhoşsun demeyeceğim. Ekrem en çok sevdiği dostlarından birini yani Müfti’in gözlerinin üzerindeki böceği fark eder bir anda.Elleriyle böceği Müfit’in gözlerinden alıp bir kenara bakmadan pekte umursamadan atar.Ama hüzün dolar içi birdenbire.Yanındaki birkaç kişide şaşar oldukları yerden yaşananlara.Çünkü Müfit artık hareket etmiyordu.Ve iki gözüde böceği saldığı sıvıyla doluydu. Ekrem dosttunun bu birdenbire ve anlamsız ölümü üzerine gözyaşlarına boğulur olduğu yerde. Çevresindekilerden birkaçı yanında kalır.Birkaçı da ayrılır mekandan öylece.Gidenlerinde gitmesinin nedenide artık ne kurtarılacak birisi vardı ne de meyhanede huzur.Bu yüzden çoğu müşteri kaçıvermişti birkaç dakika içerisinde mekandanEkrem, Müfit’in ölümüyle bakışlarını yerden kaldırıp etrafına ve de Müfit’in az önce oturduğu masaya ve sandalyeye bakar. Sonra birden aklına yaşlı adam gelir.Ve de Müfit’e verdiklerini hatırlar.Bir mektup ile çikolatadan ibaretti hepsi.Bunu hatırladıktan sonra bulunduğu yerden kalkıp koşar adımlarla dışarıya çıkıverir kapıyı sertçe çarparak.Sonrasında ise meyhanenin dışında çevreye bakınıp sağa ve sola koşturup durduktan sonra birden meyhanenin önünde durup bağırarak -- Neredesin be yaşlı adam.Ne verdin Müfit’ede böyle oldu güzelim insan.Nerede isen çık ortaya aşağılık herif. Desede aradığı kişi çoktan ortalıktan kaybolup izinide kaybettirmişti.Geride sadece az önceki sulueti ile arkasından kalan tozu vardı sadece.Ekrem ise hiçbir cevap alamayarak olduğu yerde gözyaşlarına boğulup çöker birdenbire yere dizlerinin üstünde.Ve tutamaz gözyaşlarını sonuna kadar salıverir.Meyhanenin içinde ise bu esrarengiz cinayete şaşmış kalmış bir avuç insan durumu ve olayı anlamaya çalışıyordu. O esnada meyhanenin uzaklarında bir yerde yaşlı adam meyhanede konuştuklarını düşünüp ardındaki meyhaneye bakarak birden saçındaki peruğu çıkartır ve lüle lüle olan upuzun saçları meydana çıkar.Sonra da elini yüzüne atıp birden yüzündeki deriyi çıkartır ama bu çıkarttığı sadece maskeydi.Onu da çıkartıp yere attıktan sonra geride gencecik bir adam kalıverir.Hatta saklını da çıkartır bu arada.Ayrıca elindeki bastonu ve yaşlı işi ceketi çıkartıp hemen ötesinde duran çöp kutusuna atar.Ve derin bakışlarıyla bakarak az önce öldürdüğü adamı düşünerek ona der ki -- Hoşça kal baba.Sen annemi bir hiç uğruna hem de arkadaşlarının lafı ve iftiralarıyla birlikte öldürdün hem de zehirleyerek.Bende seni aynı türden bir zehirle yolladım öte tarafa.Hep cinnete giren baba ya da anne olmaz ki bu seferde bir çocuk oldu. Der ve sonra geriye dönerek dar sokaklarda izini kaybettirmeye doğru giderken kara bulutlarla dolu ve her an ani bir yağmurla insanları yakalayacak olan gökyüzüne bakıp -- Artık hiçbir günahkar ile kötü, cezasız ve sağ kalamayacak ben varken.Ben ölü katilsem annemi ölüme götürenlerinde diğer günahkarlarında canını alacağım. Diyerek derin karanlıkta ve dar sokaklarda izini kaybettirerek kaçar gider.Aynen küçükken babasının elinden kaçıp karanlık sokaklara sığınıp izini kaybettirdiği gibi.Ama geride kendisi için bir iz bırakmıştı.Babasına oku diye verdiği annesinin ağzından dökülen kelimelerle dolu mektubununun arkasındaydı ama bu mesajı ve izi kim bulacaktı ve de ÖLÜ KATİLE kim dur diyebilecekti?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Barış Ünlü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |