İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua |
|
||||||||||
|
1960 VE 1980 DARBELERİYLE ÜLKEMİZİN GEÇİRDİĞİ BUHRAN ÜZERİNE Ülkeler bazı vakitler gelip çattığında istemeden de olsa veya da isteyerekte olsa bir buhran geçirerek zorlu günler veya dönemler yaşayabilirler.Bunun bizdeki en somut örnekleri ise 1960’taki ve 1980’deki iki önemli darbe sonrasındaki yaşadıklarımızdır.Başka birçok ülkede de bizdekine benzer hadiseler cereyan etse de biz gelişmiş ve çağdaş bir ülke olmaya çalışan Türkiye’nin geçmişinde bu gibi kötü izlerin bulunmasıda gerçekten kötü bir izlenimdir başkalarınca ama ne yapalım bu darbelerin yaşayandığı günlerde ülkenin başındaki kişilerin kişisel çıkarlarını düşünerek yaptıkları birkaç keyfi davranıştan dolayı bunun acısını kat ve kat bütün halk çekmiştir.Hatta bu acılar çekilirken bu darbeler sonucunda savunduğu görüş adına yaptıklarından dolayı cezaevlerine alınan solcu ve sağcı gençlerin birçoğu işkencelerle ya öldü ya da hayatları bir daha açmayacak bir çiçek gibi solup gitti. Yaşananlara seyirci kalamayız elbette ama yapılanlarında ne kadar acı ve ne kadar da çirkince bir hareket olduğunu meydanlarda her daim göstermeliyiz.Göstermeliyiz ki bu darbelerde bulunan önder kişiler birazda olsa yaptıklarından dolayı vicdan azabı duyabilsin.Öteki türlü hiçbir şey yapmadan kalırsak bu gün ki gibi 80 darbesini yapan komutanın bazılarınca sevilip, sayılması durumunda kalarak bu ülkenin gururunu ayaklar altına adamlar her zaman alkışlanacaktır bizler böyle sustukça.Bizler her yerde ve her koşulda ve de her platformda adımızı duyurarak bu darbeci zihniyeti ve darbe yanlısı adamların bir daha darbe lafını bile ağızlarına almamasını sağlamalıyız yoksa biz bunu sağlayamazsak her daim böyle darbe sevdalıları çıkacaktır ortalara ve de bir kısmıda sevdikleri darbeyi gerçekleştirme yönünde eğilimlerde bulunacaklardır bunu asla ama asla kafamızdan çıkarmamamız gerekiyor hatta bunu her daim aklımızda bulunmasını sağlamak adına gerekirse darbe karşıtlığımızı kafamıza kazımalıyız. Gel gelelim ki 60 darbesi bir kesim tarafından sağcıları ezmek adına yapılan bir solcu darbesidir diyor.Diğer bir kesim ise 80 darbesi de solcu halkı ezmek adına yapılmış olan bir sağcı darbesidir diyor ama bunları söyleyenlerin hiçbirisi bilmiyorlar ki darbeyi yapan zaten asker ve askerlerinde sağcı ya da solcu olması beklenemez.Ama hala bazıları bu sözlerinde ısrar ettiklerinden dolayı bir birlik sağlanamıyor ki bizler halk olarak darbecilere cezalar verebilelim.Bizler sağlam duramadığımızdan ya da darbe sevdalıları yüzünden geçmişte acı çeken birçok Türk insanı geçmişte darbeleri yapanların ceza aldığını göremiyor.Bu aslında Türk siyasetinin ve de Türk yargısının bir ayıbıdır.Çünkü Türk yargısı dirayetli durabilse her şeye ve her koşula karşı o zaman bu ülkede haksızlık yapanlar haksızlıklarıyla birlikte kalmayacak ve de kendilerine bir çıkar ortamı sağlayamayacaklar.Hatta bu darbeciler cezaevlerinde çürüyerek yaptıklarının acısını duyacaklar başkalarına bu kadar çokça acı çektirtikten sonra. Biz Türk halkı olarak hiç unutmamız gereken acılarla ve sevinçlerle dolu tarihimizi hiç mi hiç unutmamalıyız.Çünkü bizler tarihimizi ve kültürel değerimizi unuttukça başkaları da bundan kendilerine bir çıkar sağlayarak halkı da eziyor demokrasi ortamınıda kötü etkileyerek ülkede sağlam ve direyetli bir rejiminde ortada kalmamasına neden oluyor bu darbe sevdalıları yüzünden.Geçmişte yapılan gerek ülkemizde olsun gerekse de başka ülkede yapılmış olan darbelerin hiçbirisi de demokrasiye katkı sağlamadı aksine daha da demokrasiyi kötüleyerek adeta ortalıkta bir dikta veya cunta rejiminin veya durumunun oluşmasına neden oldu.Ama hala bazı kendisine aydın diyerek geçinen aydınlarımız göremiyorlar darbelerin ülkeleri 10 veya 15 yıl geriye hatta daha da kötü hallere düşürdüğünü.Onlar göremedikçe halkımızda sevdiği bu aydınların görüşlerini benimseyerek aynen bir kuzu sürüsü gibi körü körüne bağlanıp kalıyor hem böyle aydınlara hem de böyle darbecilerle ve cuntacılara. Hala halkımızın balık hafızalı olduğunu düşünenler hala birçok kötü faaliyette bulunarak her durumda ve her koşulda ülkemizi daha da içinden çıkılmayacak bir bataklığa düşürüyor.Ve düştüğümüz bu bataklıktan da hiç çıkamayacakmışız gibi de gözüküyor bizlere.Eğer düştüğümüz yerden çıkamazsak ya da düştüğümüz yerden bir daha kalkamazsak başka ülkelerden yardım falan beklersek kimse bize yardım elini uzatmaz ve ancak bizler düştüğümüz yerde ve düştüğümüzle kalırız öylece.Aynı bir sözde dendiği gibi ‘’Düşenin dosttu olmaz.’’ Lafını aklımızın bir köşesinden çıkarmamamız gerekir. Ayrıca darbelerde ve darbelerden önce yaşananlara da bakmamız gerekir.Mesela ülkemiz 1970’li yıllarda sürekli bir çatışma ve sürekli bir bunalım halindeydi.Bunun sonucunda da görüşü ne olursa olsun birçok gencimiz ve aydınımız yok olup gittiler hem de bir hiç uğruna hayatlarını yitirdiler.Ayrıca 12 Eylül 1980 darbesinden bir gün önce ülkemizin her köşesinde ve her kentinde insanlar ölürken birden 12 Eylül sabahı ve günü hiçbir insanın ölmemesi de apayrı bir muhammadır.Gerçekten de 70’li yıllardaki halkımız ülkemizin içindeki bazı hainlerce ve de dış düşmanlarımızın oyunlarınca ölüp gitti ve belki de şu günlerde birçok yenilikte ve buluşta rolü olacak ülkemiz bu darbe yüzünden adeta 15- 20 yıla yakın bir şekilde gerilere kadar giderek belki şu günlerde sağlam bir ekonomi, kültür, siyaset yapacakken şu an hiçbirisi de olduğu gibi değil hatta daha da beter durumda.Belki de günümüzde bazı şeyler iyi yoldada olsa bile yine darbe senaryoları dönüp duruyor ortalıkta.Zaten bu darbeler ve sağ- sol çatışması yüzünden yaşanmadı mı siyasi istikrarsızlık? Gerçekten Ergenekon diye bir örgüt var mıdır yoksa yok mudur bilemem ama şu bir gerçekçi 2000’li yıllarda da olsak yepyeni bir yüzyıla da girsek biz yine aynı biziz ve yine geçmişte ülkemiz üzerine oynanan bazı senaryolar günümüzde de oynanmaktadır asıl böyle bir tehlikenin farkında olmamız gerekir.Başka bir husus ise siyasetçiliği ve adamlığıyla bilinen bir adam olan Adnan Menderes ve o adamın kabinesindeki iki bakanında bu darbe oyunlarının arasında bir hiç uğruna ölüp gitmeleridir daha doğrusu öldürülüp gitmeleridir.Böyle siyasetçiler ve devlet adamlarını sanki her koşulda ve her an buluyormuşcasına her zaman aydınlarımızı öldürüyor ve devlet adamlarımızın yaşamını yitirmesini sağlıyoruz.Aslında bu ne yaman bir çelişkidir ki bizler yani Türk halkı gelişmek istiyoruz diyoruz hatta ilkokul ve lise kitaplarında gelişmekte ve gelişmiş ülke seviyesine yakın bir ülkeyiz diye yazdırsakta asılnda hiçte göründüğümüz gibi değiliz.Bu ülke ve bu siyaset böyle olduğu sürece ve de darbe zihniyetini kafasından silmeyen kişiler oldukça o kitaplarda yazan gelişmekte olan ülke ibaresi bir gün her birimize upuzak bir hayal olarak durup bakacak bizlere ve diyecek ki o baktığı yerden ‘’Ey Türk halkı neden bir türlü sağlam ve dirayetli olamadında kendini bilinmeyen ellere bırakıpta kendi kendini yiyip bitirdin.’’diyecek ve bizlerde öylece hatalarımızı bilsekte kalacağız mahçup bir halde çağdaşlığın önünde. Kısaca demek şudur ki bu ülke her zaman her şeye gebe olduğu gibi şimdi de aynı durumda ve gelecekte de böyle olacaktır.Ama bizler Türk halkı olarak aklımızı ve bilimin engin gelişmişliğini kullanmazsak daha da çok başkalarına muhtaç hale geliriz.Daha çok darbeler yeriz bu aç halimizde.Eğer darbelere karşıyız ve sadece demokrasi istiyoruz diyebiliyorsak öyleyse demokrasi ve özgürlük adına savaşmalıyız.Savaşmalıyız ki ülkemizdeki vatan hainlerine ve dış düşmanlara da fırsat vermeden sağlamca dururuz.Sonuç olarak bu ülke geçmişte birçok badire atlattı ama bu gün aynen geçmişte yaşananlar bir daha gerçekleşirse belki de bu ülke bir daha eskisi gibi doğrulamayacak ve de başkalarının ellerinde yitip gidecektir ama hala hiçbir şey kaybetmiş değiliz.Hala darbecilere ve darbe sevdalılarına karşı gelecek durumdayız.Ve darbe yanlılarının sayısını azaltacak haldeyken hala elimizde böyle bir fırsat varken gelin Türk halkı olarak siyasetçisiyle, zenginiyle, fakiriyle, işçisiyle ve daha birçok insanıyla darbecilere de ve darbelere de hayır demesini bilelim yoksa kötü bir gelecek hain gülücüklerini atarak bizi bekliyor olacaktır bulunduğu yerde.Kötülüğün kucağına gitmek yerine iyiliğin kucağına ve kollarının altına sığınsak olmaz mı Türk halkı olarak? Bu yazı 27 Mayıs 1960 darbesi münasebetiyle yazmış olduğum bir yazı ve bu yazıyı yazan olarak bir daha böyle 12 Eylül’ler ve 27 Mayıs’lar yaşamak istemiyoruz bu ülkenin halkı, aydınları ve de okuyan gençleri olarak.İstemiyoruz yanımızda ne darbeyi ne de darbe sevdalılarını.Her platformda dile getirmeliyiz direkt olarak darbelere karşı olduğumuzu.Ve ancak bu sayede kazanabiliriz geçmişimizi ve geleceğimizi.Bir daha ölmesin Fatin Rüştü’ler, Hasan Polatkan’lar ve Adnan Menderes’ler bu ülkede.Bir daha ölmesin sağcı veya solcu diye gençlerimiz.Ölmesin ki halk olarak kardeşçe ve demokrasi ortamında yaşayabilelim her koşulda ve her yerde.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Barış Ünlü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |