Ne katil Zehhak, nede Cani Cengiz anlayamadılar bizi.
Benlik zindanlarında bizi boğdukları gecenin şafağın da güneşimizin doğduğunu nereden bilsinler di?
Las wegastaki ruletlerde ruhun aleyhine döndürülen ihanet çemberlerinden ne zaman ne kadar kurtulabileceğini göremeyen elest bezminin sadık ruhları!
Sonsuz sayıdaki sıfırlardan biri olmak bir değer değil bir olmayınca birden bize bizden bire mi ?
Olamaz ve de olmaz olsun küfür, nifak, isyan, zulüm ve imanın iç içe olduğu biz!
Savaş mı demiştin?
Ne öfke, ne kırgınlık, ne coşkun ve nede heyecan.Ali'nin Medine hurmalıklarındaki yalnızlığı ve onun dışındaki onsuzluğu...

Gözlerime bakmadan sözlerimi anlamaya çalışman, seninde benim gibi kör olduğunun ispatı değil mi!
Ne gördüğümü görmen için gözlerimi sonsuz sayıda sonsuz parçaya bölsen de, gözlerimde göremeyeceğin görmeği, açalım görmeyen gönül gözlerimizi öylemi

Ey Aziz!
Nasıl ve ne ile?
Ne prof. Nede Ordinaryüs olmak!
Sen İsa'nın kutlu nefesi ve kutlu eli olmalısın, yanılıyor muyum?
Zifiri karanlığı yaramayan İsa, alacaya çare olmuş bize ne. Geçmişte kalan mucizeleri rivayet etme ey Ravi! Sökülmüşse çağın kalbi, kalbini takayım. Ruhun dünyanın kalbi olsa mucize olmadığını kim bilebilir.

Dün gece HUM gölünün kıyılarına indim.
Göğe kaldırılmış ellerin sahibini gördüm.
Utangaç gözlerini gökten kaçırır bir halde olduğu bir andı!
HUM gölünün kıyısına varlıkların yaratılmadan ondörtbin yıl, evet ondörtbin yıl önce vardığını söylüyordu!
O bunları söylerken, damladaki zerre olan ben, kendimi nasılda müstağni görüyordum Piramit sahibinin ucubeliğinde!
Sonra çölün kızgın ve kavurucu sıcaklığının altında, alınlardan şarıl, şarıl terler ile gözlerden pıldır, pıldır dökülen yaşların birbirine karıştığı iklim sentezine inat, bütün iklimlere hükmeden Ali ve o, o ve Ali idi orada! Öylece zaman kavramının sonuna dek Hayygözlerle bakanlar !

Elinde Musa'nın asası, çölün ortasında suyu çekilmiş posa kalplere vurarak akıtılan 12 billur çeşme yok zemzem pınarları kim demiş zemzem diye?
Kevser selsebili...
Anladım ki o ıssız vadiyi yakan HUM ile Kevser'in leb-i od'unun hararetiydi !
Bana yeryüzünün cehennemi kızgınlığı kadar kızgın ve bir o kadar da merhamet ve şefkat karışımı nazarla bakarken, bu bakışlar altında ezilerek elimi uzattım.
Ve. . .
Ne mutlu sana ya Ali!
Benim ve hiçbir zaman olamayacağım müminlerin velisi oldun derken, olmak ve olmamak arasındaki kader çizgisini ihtiyarımla aştığımı nereden bilebilirdim ki?
Olmak olgusu her hamlıktan sonraki olgumuydu ?
Bilemedim bilemedim bilemedim. .
Öyle ise.. Aman ALLAH (cc.)ım ne desem ne yapsam asla olamayacağım ben!
Yolunu kaybetmiş seferilerin bitmeyen yolculuğumu?
Kendini müstağni görmeye layık tağaa!
Olmasına engel varmıydı, yokmuydu?
Bilemedi, bilinmedi. . .
Gelecek zamanda yüzüp geçmişe dönmek yada geçmişte kalıp geleceğe akmak, her ikisi an'nın kesişimine muhtaç olduğunu bilemeyecek kadar sarhoş yolcular kervanına katılarak, akibeti kesinleşen bilinmeze doğru yol aldık...

Kudes'ün izzeti ç-alınan İzzetin El Kassam'ın çocukları taşınsın Kıblesinden Kenyalı kölenin sarayına.
El pençe divan dursun, kendine kamberi örnek alsın sadakatın ve teslimiyetin mihrabı olan...
Ebu Süfyan tekmeleye dursun Hamza'nın Cennet bahçesi kabrini, ben Meşhedi olmanın verdiği sarhoşlukla, peygamber ziyaretinin haklı gururunu taşıyayım nice bin yıllar Sufyana inat!
İbrahim İsmail'ini sunadursun aşk tapınağında, çahar ayaklılara ceng açan ikililer ve iyilik sunakları olsun ceng kurbanlarının adı !Adamak'a karşı sadaka aldanmışlığı!
Ve Kurban etmeyi olmaya yeğ tutmak
Kim İbrahim, kim Nemrut, kim necis, kim pak, kimler kirli ellerle bize musallat olmuş?
Tayyip diyarların zemheri soğukluğundaki zulüm abideleri kendilerini Furkanın varisi suna dursunlar, Hum Gölünde yüzmek ve temizlenmek adına.
Çanlar ezan okudu seher vakti yolculuk diyarımda !
Bir münadi edası ile çalan çanlardan Alinin Humdaki 14 bin yıllık hal-i pür melalini! Ki, uyanışın ardında bir çift kan ağlayan perişan gözden başka elde sermaye kaldımı ki Hum ve diyarından firaka dönüş yolunda. . .


Ey Aziz !
. . .
Budur hal-i ahvalimiz
Nice yüzyıllar daha kan akan iki çeşmeye sahip milyar milyarlar öyle mi?
Ey Aziz !
Ne senin ondan.. 'ların, nede benim Üstad-ı Şeyda.. Serzenişler !
Geriye kalan bir tutam et parçasının ruhla bütünleşmesi ve o hali yaşamasıdır