..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




10 Temmuz 2010
Bana Gýyasettin de  
Mehmet Önder
Bunlarýn da tek kusuru adýmý bilememeleri. Ýkide birde de susayýp "Gapýsýnda gara köpek baðlý evin çocuðu" diye baðýrýp duruyorlar.


:AEDG:
BANA GIYASETTÝN DE



      Þöyle bir uðrayýp dertleþeyim, demiþ. Adeta burnundan soluyordu:

- Gitmem bir daha çocuklarýn okuluna. Anneleri gitsin, o ilgilensin!

- Neden?

- Yahu benim adým ‘Hakan’ýn babasý’ mý? Söz istiyorum…

- Vermiyorlar mý?

- Veriyorlar da, neymiþ efendim: “Buyurun Hakan’ýn babasý bey. Þimdi de sizi dinleyelim” Hakan’ýn babasý beymiþ. Yahu benim bir adým var. Benim adým doðduðumdan beri Gýyasettin.

     Hani kimi çok yakýn arkadaþlar birbirlerine “Kanka” derler ya, yeni tanýþmýþ olsak da, bizimki de o türden bir arkadaþlýk oldu. Bari caným arkadaþýmý biraz teselli edeyim dedim:

     - Neyse, kýzýn derslerine sýra gelince düzeltmiþlerdir herhalde?

      O da olmamýþ. Bu kez de baþlamýþlar “Simge’nin babasý bey de Simge’nin babasý bey”e.

Konu deðiþtirirsek belki sakinleþir, diye “Ne içeriz?” dedim. Hiç bir þey içmezmiþiz. Bizim bir þey içecek halimiz mi varmýþ?

     …

     Ama anlatmak, açýlmak istediði belliydi. Anlatacak çok þeyi olmalýydý. Koltuða yaslandý:

     Babam askerden gelince evlenmiþ. Ben ilk çocuðum. Sýra adýmý koymaya gelince, deðiþik bir þey aramýþ. O yýllarda da bugünkü gibi deðiþik deðiþik adlar yok. Adlarýn üç çeyreði Ali, Mehmet, Mustafa; Mehmet oðlu Mehmetler karýþýklýklara da sebep olur dururmuþ. Geri kalanlar da zaten tek tük.

     Düþünürken, çok sevdiði askerlik arkadaþý Gýyasettin aklýna gelmiþ. Bizim oralarda bulunmayanlardan. Kimseyle karýþmaz, demiþ; adýmý Gýyasettin koymuþ.

     Ýlk yýllar hiç bir sorun çýkmamýþ. Ama, ben biraz büyüyüp adýmla çaðrýlmaya baþlayýnca sorunlar da baþlamýþ. Babam kendi verdiði halde Gýyasettin’i söylemekte zorlanmýþ. Bir süre “Gýy” diye çaðýrmýþ. Ama o da bir þeye benzemiyor ki. Gýy, insan adý mý olur ? Hem kýsacýk, hem de anlamsýz. Sonra arkasýna bir gýy daha eklemiþ. Adým olmuþ Gýygýy. Ben kendimi bildiðimde adýmýn Gýygýy olduðunu sanýrdým. Gýygýy aþaðý, gýygýy yukarý.
     Bunun zorluðunu bütün yaþamýn boyunca çektim. Adýmý söyleyebilen, hele hele doðru söyleyebilen neredeyse parmakla gösterilecek denli azdý.

      …

Ýlkokula henüz baþladýk, sokakta oynuyoruz. Arkadaþým Ramazan’ýn babasý Þaban amca geldi. Kendisi çok esprili, þakacý bir adamdý. Bu arada oðlunun arkadaþlarýný tanýdýðýný göstermeye çalýþýyor. Bizler de Þaban amcanýn bizi tanýmasýndan mutluluk duyarak sýraya dizildik. Þaban amca baþladý saymaya: Ali falanýn oðlu, Fatma filanýn kýzý, sýradan gidiyor. Fakat beni söylemeden geçti. Sýradakileri bitirince bana döndü. Ýçimden, “Þimdi benim adýmý söyleyecek. Adým deðiþik ya, özellikle arkaya býraktý” diye düþünsem de, yine içimden “Bilemeyecek iþte. Þaban amca da bilemeyecek. Hele bir bilsin, ellerinden öpeceðim” diye ikinci bir düþünce de geçiyor. Ýþaret parmaðýyla havada daireler çize çize:

- Seeen; Ramazan’ýn arkadaþýsýýýýn!

Öpmeyecem iþte elini!

     …


     Yine o yýllar, bizim evin yanýndaki arsada inþaat yapýlýyor. Mevsim ilk yazlar. Sýcaðýn altýnda çalýþan iþçiler sýk sýk susuyorlar. Ne zaman isteseler tulumbadan bir testi su çekip götürüyorum.

     Bunlarýn da tek kusuru adýmý bilememeleri. Ýkide birde de susayýp
“Gapýsýnda gara köpek baðlý evin çocuðu” diye baðýrýp duruyorlar.

     Bizim evin kapýsýnda evi korusun diye bir kara köpeðimiz baðlý ama, þimdi sýrasý mý ak köpeðin, kara köpeðin? Çocuk de. Evladým de. Güzel bir þey de. Hatta adam ol da Gýyasettin de.

Bir gün bir þeylere kýzmýþtým; o kýzgýnlýðýmýn üstüne, ustalarý olaný yine “Gapýsýnda gara köpek baðlý evin çocuðu” diye baðýrmaz mý ? Çýkýþtým:

     - Size bir daha su getirmeyeceðim.

     Þaþýrdý:

- Niyeymiþ? Sýcakta bizi çatlatacan mý , vicdansýz?

     - Adýmý söylersen getiririm.

- Senin adýn ne kine?

     - Gýyasettin ne olacak; kýrk kez söyledim.

Kendisine hiç güveni yok:

     - Çok zor. Bunu kimse söyleyemez.

Þimdi Gýyasettin demek “Gapýsýnda gara köpek baðlý evin çocuðu” demekten daha mý zor?

     Ben de belki uðraþýr da, adýmý söylemeyi öðrenir, diye, üstüne üstüne gidiyorum. Elimi küçük bir çocuk boyunda uzattým.

      - Benim adýmý, aha bu kesim çocuklar bile biliyor?

     Usta küçücük bir çocuðun örnek gösterilmesine çok kýzdý. Yüzünü sertleþtirdi:

     - Ula sen beni kimiynen gýyasettin?

Kýzsa da küsse de, suyun baþýnda ben olduðum için dayanamadý; kendi barýþtý. Her susayýþlarýnda “Gapýsýnda gara köpek baðlý evin çocuðu” diye baðýrdý durdu.

     …


     Usta bilemiyor da öðretmenin bilebiliyor mu?

     Kendisinin eli biraz vuraktý. Daha doðrusu sol elinin tutma, sað elinin de vurma yeteneði geliþkindi. O gün için öðretmenin bir yakýnýnýn hasta olduðu, hastanelerden akþama kadar dönemeyeceði, dersin boþ geçeceði dedikodusu yayýlmýþtý. Biz de boþ geçecek bir dersi çalýþmanýn ne denli büyük bir aptallýk olduðunun bilincinde öðrenciler olarak kitabýn, defterin kapaðýný bile açmadýk. Hatta bunu kendimize anamýzýn ak sütü gibi helal saydýk.

     Ama öðretmen, saatinde çýktý geldi. Sýnýfta fýrtýna öncesini andýrýr bir sessizlik kolgezmeye baþladý. Öðretmenimiz her zaman yaptýðý gibi, listenin üzerine parmaðýný koydu:

     - Otuz altý.

     Bütün þanslýlýðýmla, o bendim. Adým zor diye, hep numaramý söylerdi.

      - Otuz altý, anlat!

     Benim anlatýlacak konuyla uzaktan yakýndan hiç bir ilgim olmadýðýndan, saða sola bakýnýp duruyorum. Yanýma geldi:

      - Sular mý kesikti, niye çalýþmadýn?

     Bak þimdi, sularýn kesilmesiyle dersin ne ilgisi var? Hem sular niye kesilsin? Basarsýn tulumbanýn sapýna þarýl þarýl akar. Ha, akmadý mý? Kullanýlmazsa topun derisi kurur, hava yapar; ondandýr. Ýçine bir maþrapa su boþalt;
al sana buz gibi içme suyu.

Bu arada ben içme suyu tedarik ederken, öðretmen de boþ durmuyor. Sol eliyle benim sað kulaðýmý kavramaya çalýþýyor. Kavradý da. Bir yandan da okul numaram dýþýndaki ayýrýcý bilgilerimle soruyor:

     
- Söyle bakayým Mustafa amcanýn oðlu; sular mý kesikti? Neden çalýþmadýn?

     Ben içimden suyla ne ilgisi var diye yorumlar yapadurayým, derinden bir çatýrtý ile ilk þaplak geldi. Sanki, trenin kapýlarý açýk kalmýþ da, yürüdükçe yüzüme yüzüme çarpýyormuþ gibi. Ýkinci vagonun kapýsýndan sonra, üçüncü vagonun kapýsýnýn hiç önemi kalmadý. Bu arada baþýmýn üstünde yýldýzlar dönmeye baþladý; büyük yýldýz küçük yýldýzýn gýrtlaðýna çökmüþ, boðuyor. Öldürecek. Küçük yýldýz can havliyle, çýðlýk çýðlýða:

     - Gýyasettin abi kurtaar!

     Kurtarmak istemez miyim? Benim adýmý dosdoðru söyleyen senden baþka kim var ? Senin için canýmý bile veririm. Ama, iþte amasý var. Beni kurtaracak bir yurdum insaný yok ki!

     …


     Ortayý ve liseyi Ali’nin abisi olarak baþarýyla tamamladým. Faziletin arkadaþý ünvanýna kavuþmam fakülte yýllarýna rastlar.

     Ýleriki yýllarda arkadaþý tabiri, kocasý olarak evrim gördü. Bunu mahallenin çocuklarý da iyi bilirler:

Bir akþamüstü eve geliyorum. Çocuklar baðýrýyor:

     - Fazilet’in kocasý geldi, Fazilet’in kocasý geldi!

     Birini yakaladým:

      - Bana bak, dedim. Benim adým Gýyasettin. Anlaþýldý mý?


     Çocuk korktu; ama kibarlaþtý da:

     - Anladým, dedi, Fazilet Haným teyzenin kocasý bey amca.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da Ýzmir'in Bayýndýr ilçesine baðlý Furunlu Köyü'nde doðdum. Ýlkokulu köyde, lortaokulu Çýrpý Mustafa Adanýr Ortaokulu'da okudum. Bayýndýr Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliði baþta olmak üzere birçok iþte çalýþtým. Ege Týp Fakültesi'nde memur olarak iþe baþladým. Buradaki on bir yýla yakýn çalýþmam süresinde önce Ýzmir Namýk Kemal Akþam Lisesi'ni, ardýndan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Ýlk Beþ yýlýný Ýzmr merkezde, kalanýný Bayýndýr'da olmak üzere yirmi iki yýla yakýn bir süredir serbest avukatlýk yapmaktayým. Evliyim, Alp Deniz adýnda sekizinci sýnýf öðrencisi bir oðlum var.

Etkilendiði Yazarlar:
Aziz Nesin, Rýfat Ilgaz, Muzaffer Ýzgü


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.