Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Ama robotlar sayesinde değil. Neyse robotlar başka bir hikaye, bu hikaye ise ada, balık ve deniz üzerine. Bin yılı aşkın bir süre değişmeyen bir imparator soyu yaşatabilmiş başka toplum var mıdır? Son derece geleneksel bir toplum, ama bazı alanlarda da bir o kadar yenilikçi. Sizin zamanınızda elektronik, ileri teknoloji üretimi, kalite gibi alanlarla dünyada kendine yer açan Japonya, nüfusunu barındıracak yeterince toprak bulamamaktan çok çekti. Kazanımları ve nüfusu giderek artarken artık üzerine küçük gelen sayılı adaya sıkışmış durumdaydı. Asya’ya doğru genişlemeyi daha önce denemiş ve ağzı yanmıştı. Pasifik’in diğer kıyısına saldırmayı bile denemiş ve bundan ağzı çok kötü yanmıştı. Ekonomik genişlemesine paralel olarak başka ulusların içinde yerleşmeyi de denedi Japonlar. Ama sahip oldukları deniz aşırı şirketlerin yönetimi için zorunlu ve geçici olarak başka toplumlar içinde yaşayan sayılı Japon ve tatillerinde dünyanın dört bir yanını gezen turist Japonlar haricinde hiçbir fertleri uzun süreli olarak başka bir toplumla kaynaşamıyordu. Ve Japonlar yüzlerini denize döndü. Diyetlerinin çok büyük bir kısmını balık ve diğer deniz ürünleriyle sağlayan ulus, ileri teknoloji ve araştırma geliştirme çalışmalarını denizde yaşama yönlendirdi. Doğrusu karada onlar kadar sıkışmış durumda olmayan bir ulusun katlanamayacağı zor dönemlerden geçtiler. İlk denizaltı şehirleri çok rahatsızdı. Aslında zorunlu olarak gerçek gemi ve denizaltılarda yaşamaya başlayan insanlarla başladı her şey. Sonra bazı açılardan bu yaşamın karadaki kimi alternatiflerden daha iyi olduğunu keşfedenler oldu. Balık istifi yaşadıktan sonra karayla deniz çok da farklı değildi. Bu alana akıtılan büyük araştırma geliştirme fonları ve binlerce kafanın yıllarca süren emeği sonucunda denizde yaşam ortalama bir Japon için tercih edilir hale geldi. Japon okyanus koloni şehirlerinin gelişmesinde en etkili unsurlardan biri denizden ve deniz altı kaynaklardan enerji sağlanmasındaki keşifler ve iyileştirmeler oldu. Deniz altı volkanik kaynakların kullanımı, bakterilerle sağlanan üretimler ve tabii ki bol ve bereketli deniz besinleri! Balina popülasyonları üzerine kurdukları çiftlikler bir devrim niteliğindeydi. En devrimci yönü, balinaların serbest olmasıydı. Sayısal imkanları kullanarak balinaları doğal ortamlarında takip altına aldılar. Üremeleri, dolaşımları, beslenmeleri gibi konulardaki sırları çözdüler. Okyanus koloni şehirlerinin en önemli besin kaynaklarından biri –üstelik balina soyunu tehlikeye atmadan- balinalar oldu. Bir diğer gelişme, yüzdürülebilen ve istenilen seviyede batık durumda tutulabilen şehirlerin inşa edilmesiydi. Bunlar öncelikle sadece dikey olarak hareketliliğe sahip yerleşimler oldular. Ama zamanla daha küçük şehirler tamamen seyyar hale de geldiler. Japonya, dünyada etkili olmasının önündeki en büyük engeli aşmanın yolunu böyle buldu. Birkaç adacığa sıkışmış bir topluluk, o adacıkların sadece kapısı olduğu bir yeni imparatorluk kurdu. Dünyanın ilk okyanus imparatorluğu! (2054'te yaşayan Kamil Asma'nın dilinden, Yazar: Mustafa Acungil)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Mustafa Acungil, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |