..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dostluk ve Düşmanlık > Sinan Yıldırım




23 Kasım 2010
Ben Onların Dostuyum  
Sinan Yıldırım
Benim dostlarım benden uzak olsada, onların düşlerimdeki yerleri hep yakın. Aslında benim hiç dostum yok, ben onların dostuyum.


:AFJG:
Dostluk her kesin dediği ve bilindiği üzere uzun bir zamanda oluşmaz. Aynı bittiği gibi bir anda başlar yıldırım aşkları gibi. Eğer bilinç altında güvenli bir liman gibi görünmüş, size benzer yanları keşfedilmiş ve birazcıkta sizin gibi düşünüldüğü anlaşılmışsa ardı ardına artılar koyularak isminin sonuna yapılan bir işlemden ibarettir. En fazla artısı olan en yakın ve en benzer özelliklere sahip olduğundan geçmişi, geleceği, yaşam şartları… gibi bir çok özellik dikkate alınmadan arkadaşlıktan bir adım öteye geçiverir. Bir üst sınıf dostluk olduğundan sözlüklerde tanımlanmış veya kişinin yaşam felsefesinde yer etmiş dostluk kavramına uyum sağladığı için kişi dost olarak görülür ve yorumlanır. Peki gerçek dost ne demektir veya gerçek dost diye bir tanım varmıdır. Maalesef böyle bir tabir olmasına karşılık böyle bir tanım yoktur. Her kişinin kendine göre bir dostluk tanımı veya özlemini duyduğu, olması gerektiği gibi olmalı dediği bir gerçek dost tanımı vardır. Bu yüzden gerçek ortak dost tanımı maalesef kelimelerle ifade edilirken eksik ve yetersiz kalacaktır. Sadece bu yüzden yani kelimelerle gerçek dostun tarifi yapılamadığı için karşınızdaki insanın yani gerçek dost dediğiniz kişi sizin beklentilerinizi ve isteklerinizi karşılayamamaktadır. Bu yüzden bir çok iyi arkadaşlık küçük ve basit nedenlerle dostluk seviyesine geçip birden bitmektedir. ,

Peki neden bitmektedir?
Aslında basit bir cevap verebiliriz. Beklentilerimizi karşılamadığı için deyip bu soruyu cevaplamış gibi görünebiliriz. Fakat asıl cevap çok uzun ve karmaşıktır. Asıl sorun beklentiler değil korkudur. Sırlarımızı paylaştığımız insanın yani gerçek dostumuzun sırlarımızı bildiği gerçeğidir. Bu gerçek insanı her daim bir korkuya iter. Ya bir gün anlatırsa bir başkasına, anlatmaz ama ya ağzından kaçırırsa, yada bana karşı kullanırsa, kullanmaz ama…. gibi bir çok soru akla gelmesede bilinç altında bu sorular döner durur ve en ufak bir ihanet girişiminde bile bu soruların cevapları dünyanın en hızlı bilgisayarından daha hızlı bir şekilde gözlerimizin önüne birden cevaplanmış olarak gelir. Korku sarar önce, sonra korkuyu bastırmak için nefret çıkar ortaya, daha sonra silahlar kuşanılıp savaşa hazırlanılır ve karşınızdakinin elinde sizinkilerden daha güçlü sırlar varsa teslim bayrağı çekilir ve esir hayatı yaşamaktansa onu sonsuza kadar sınırlarınızın içinden sınır dışına çıkartıp ayrı bir devlet olarak tanımlar ve her an bir bedel ödememek için bütün geçmişi bir anda siliverirsiniz. Bütün ortak duyguları, düşleri, hatta ortak arkadaşları bile bir anda silip sanki hiç yaşanmamış gibi onu zihninizde yok edersiniz ve bütün sorunlar otomatik olarak biter. Hiç tanımadığınız birisinden korkmanız gerektiği kadar korkar, hiç tanımadığınız birisini sevdiğiniz kadar seversiniz.

Şimdi diyebilirsiniz ki gerçek dostlar asla ayrılmaz, her ne olursa olsun asla birbirlerinden vaz geçmez, hiçbir zaman ihanet etmez, ben ne zaman istersem o zaman yanımdadır, hatta ben istemediğim anlarda bile o hep yanımdadır. Gerçek dostluk asla bitmez ve tükenmez… bu sizin özlemini duyduğunuz olmasını istediğiniz dostluk. Peki bir dostluğunuz varmı? Sizi sizden daha iyi tanıyan ve isteklerinizi görüp siz istemeden size istediğinizi sunan? Günümüzde artık evlilikler bile küçük ve basit nedenler yüzünden bitebilirken dostluk ne kadar baki kalabilir? Dostluğun sınırı nedir? Siz bu sorulara cevap ararken bende bir dostumdan bahsedeyim size.

Yaklaşık 15 sene önceden tanıdığım ve her seferinde beni zor durumda bırakan, verdiği sözleri hiç tutmayan, en kötüsü ihtiyacım olduğu zamanlarda beni yüz üstü bırakan birisi. Dostluğumuz ister inanın ister inanmayın ilk tanışmamızdaki merhaba ile başlamıştı. Sadece dış görünüşü, giyim tarzı, konuşma şekli, düşünce yapısı, aynı şartlara sahip olmak ve dört sene onunla aynı sınıfta eğitim görme zorunluluğu birden bir çok artı kazandırmıştı kendisine ve nedense aynı sıraya oturduk ve dört yılda aynı sırada oturduk. Birlikte herkez kopya çekerken biz kopya çekmedik onunla. Hatta en muhteşem kopya sistemlerini içat edip sınavın başlama anında kopya çektirmem diyen öğretmene nasıl olacağını anlatıp kopya çekmeyerek birlikte düşük not aldık. Yaşadıkça anladık ki biz bir birimizin birer kopyası değiliz, biz olmak istediğimiz kişileriz. Bendeki eksik yönleri onun becerileri, ondaki eksikleri benim becelrilerim kapatıyordu. O zamanlar bunun pek farkında olmasakda biz birlikte iken bir tam oluşturuyorduk. Bu yüzden bütün kötü davranışlarına karşı asla dostluğumuz bitmedi.

Birde gözlerindeki ışıltıyı hiç kimsede görmediğim, gülümsemesi yüzümü gülümseten bir kişi vardı o yıllarda. Şimdi o geldi aklıma ve bir isim koyamadığım ilişkimize bir isim koymak istedim şu anda. O bir kadındı, dost olamazdı, o bir arkadaşmıydı? O bir arkadaştan daha yakındı ve bir yabancıdan daha uzak. Kimdi o şu an bile onu tabir edecek bir isim bulamadığım. Aşkmıydı yoksa, ama ben hiç aşık olmadım ki. Sevgimiydi yoksa, fakat ben uçan kuşu bile severim. Neydi onu bütün insanlardan farklı kılan gözlerine baktığımda sanki yıldızların arasında kaybolmuş gibi hissettiren. Kimdi o ve neydi benim için? İkinci bir ismi yoktu benim için ve ismini her kullandığımda içimde yangınlar yanıp, yanar dağlar kaynardı. Bu bana çok acı verirdi o bunu bilmesede. Şimdi o benden çok uzakta ve geri dönüş yolunu bilmeden yaşamakta. Çünkü onu ben götürdüm oraya gözlerini bağlayıp. Kalbini mühürleyip, adımı zihninden silip, varlığımı yok edip. Çünkü bir adı yoktu bende adından başka. Ne koysam isminin karşısına hepsine uyuyordu. Arkadaş desen arkadaş, Dost desen dost, sevgili desen sevgili, bazen sıradan biri, bazende sanki içimde yaşattığım hep özlem duyduğum gerçek bir dost ama yoktu işte bir ikinci ismi, yoktu bir karşılığı isminin. Korktum benim her şey olmasından, korktum çünkü ben yaşlanamayacak kadar gençtim yada yaşlanmadan ölecek kadar hasta ve benim ölümümü onun görmemesini isteyecek kadar düşünceli. Bir alış-veriş değildi benim için o ve bir değeri yoktu, paha biçilemezdi. Yokluğu içimde derin boşluklar oluştursada içim onunla dolu, ismi bazen durup dururken dudaklarımın arasından çıkıverir. Ne garip değimli onunla onsuz olmak.

Hep dost olanlardan bahsettik ve nasıl olması gerektiğinden. Peki ya siz birinin dostu olmak için neler yapıyorsunuz. Her zaman birisi dostum olsun veya benimde bir dostum olsun diyoruz. Ne zaman dedik bende birinin dostu olayım, bunun için çaba harcayayım. Demedik çünkü her zaman kendimizi düşündük, kendimizin istek ve arzularını önde tuttuk. Bir dostumuz olması kadar birinin dostu olmakta çok büyük ve önemli bir olaydır fakat biz bunu hep atladık. Hep birine dostum demek istedik fakat ben şunun dostuyum diyemedik. O yüzden gerçek dostluk var olamadan ölmüş oldu. Şimdi biraz düşünelim ve insanlarla aramızdaki ilişkileri gözden geçirelim. En büyük ve en güzel duyguların isminin olmadığını sizde göreceksiniz ve gerçek dostların sizin için yaptıklarını asla bilemeyeceksiniz. Çünkü onlar sizin diğer yarınızdır, sizde olmayan, sizi tamamlayan özelliklere sahiptir ve onların yaptıklarını sizin görmeniz imkansızdır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Düdüklü Tencere İmalatı
Dokunmatik Olmuşuz
Ankaraya Deniz Getireceksin
Kazanmak İçin Savaşmak Gerekir
İnsanlar Programlanabilir mi?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.