Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Dört dörtlükten oluşan dört dörtlük bir şiirmi yazsam, şiir yazsamda ne yazsam, aşk, ihanet, savaş, çocuk, sevgili, kadın, güneş ay… konu ne olsun ki o kadar çok konunun içinden birisini seçmekte zor hani. Hem öyle her zaman makine gibi yazılmaz ki kardeşim, bir kere hava soğuk olmayacak, dırdır konuşan birileri yanında olmayacak, korna sesleri, araba gürültüleride olmamalı. Mevsim kış hava soğuk zaten yaz gelsin diyemi beklemeli yoksa, hadi ev sıcak kimselerde yok diyeyim de ya dışarıdan geçen arabaların gürültüleri, bir şeyler yazmak için evide değiştiresim yok hani. Hem elindekilerle yetinmeli insan. Sonra karanlıkta yazılmaz, güneş olmalı insanın içini aydınlatan, bu lambalar sanırım aydınlatamıyor güneş gibi, gölgeler hep aynı yerde, rüzgarda yok, sallanan ağaç dalları veya rüzgarın çıkardığı uğuldamada yok ki ilham versin insana. Hem karnım aç zaten, aç açına da yazılmaz hani, hani tok olsam belki. Birde kahve lazım yanında içilecek bir sigarayla belki iyi giderdi. İçime çektikçe dumanı, nasıl yavaş yavaş kendimi bilerek zehirlediğim aklıma gelir insan işi değil bu yaptığım der ilham gelir birşeyler yazardım belki. Bir öykümü yazsam acaba, yazılacak insanda kalmadı ki, hepsi bir düzlemde aynı hayatta aynı yaşamı yaşamakta. İlginç birşeyler lazım yazmak için, şimdi sabah kalkmış, sütünü içip okuluna gitmiş çocuğun başına gelebilecek en ilginç şey nedir diye düşünesimde yok hani. Yoksa bu iyi bir fikirmi? Hani birkaç şekere kandırıp bir arabaya bindirsek bu çocuğu, organ mafyasının elinden kurtarsak tutulurmu ki. Bu günlerde böyle haberlerde yokki. Sanırım artık kimse kimseyi kaçırmıyor. En iyisi yeşil gözlü mavi yaratıklardan bahsetmeli, mağaralarda yaşamalılar ve bir depremle mağaranın dünyaya açılan kapısı açılmalı, zaten yaşadıkları yere sığamıyorlarken dünyada dolaşıp korku salmalılar. Dünyalıların biraz korkuya ihtiyacı var, nedir bu bir birlerine yaptıkları şiddet, acımasızlık canım, onlara karşı bir şiddet, vahşet, kan revan olmalı ki birbirlerine kenetlensinler, yaptıklarının yanlışlığını görsünler. Yok ama bu olmaz artık bunlar çizgi filmlerin konuları, çocuklar bile korkmaz hani. Bir şeyler yazmalı ama ne yazmalı, acaba dünyanın yeni modası 2012 kıyamet korkusunumu yazmalı, mayaların takvimlerinden çıkıp, mısırlıların pramitlerinden girip ünlü kahinlerin sözlerinimi yazmalı. Kimsenin kıyametten de korktuğu yok ki herkes şeytan olmuş cin çarpmaktayken kim korkar şimdi kıyametten. Uzayda bir kara delik oluşturup içindenmi geçsek yoksa zamanda yolculuk yaparak. Yok ama buda olmaz ne zaman kara deliklerden geçip zaman yolculuğu yapsalar hep gemi Amerikan yapımı oluyor, öyle bir şey olsunki yerli malı yurdum malı cinsinden hani. Yok biz daha bin yıl çıkamarız bu gidişle uzaya kimseye hayal kurdurmayalım dimi ama. En iyisi erkek olmak isteyen bir kadını gök kuşağının altından geçirip erkek yapmak, biraz zor işlerde çalıştırıp ellerini nasır tutturmak. Yada keşke kız doğsaydım diyen bir erkeği geçirsek o gök kuşağının altından yemek yaptırıp bulaşık, ütü, temizlik, birkaç çocuk yaptırıp, kocam beni aldatıyormu acaba diye aynada gördüğü görüntüsünden dolayı kompleksemi soksak. Bunalımdan bunalıma sokup, öteki beriki kadın sendromlarınamı itsek. En olası ihtimalle siyaset yazılmalı, hem okuyucusu çok hemde muhalefeti. Ankara’ya deniz getirelim şöyle mas mavi gözleri olan, mini etek giymiş, yüzüne baktıkça mest olunan, saçları ahenkle dans eden, ses tonu insanın içini titreten, evet evet böyle birini getirelim Ankara’ya hemde başbakan yapalım, bu sayede meclis her zaman kalabalık olur, bütün vekiller tüm gün mecliste tam kadro çalışırlar, hiç devamsızlık yapmazlar. Hatta bu Deniz’in gözüne girebilmek için insan üstü bir çabayla çalışırlar, hemde muhalefet falan kalmaz hani, kardeş kardeş geçinirler, bir bakmışsınız bir yıla kalmaz ülkede tek bir sorun bile kalmamış. Şöyle Deniz kürsüye çıksa; - Sayın millet vekili arkadaşlarım şu yasaları oy birliği ile çıkaralım, yeni anayasayıda hazır elimiz değmişken yazıverelim deyiverse hafif kırıtarak, göz kırpıp, ufacıkta gülümseyerek. İşte ne muhalefet kalır nede sorun, diyecektim ama meclisteki birkaç kadın vekil aklıma geldi, onlarda kıskanırmı acaba, öteki vekil sendromuna girip huzursuzluk çıkarırlarmı acaba. En iyisimi meslise kadın almamak, yalnız baş vekil bizin şu alımlı, hoş, güzel, nur yüzlü, mavi gözlü, seksi Deniz olsun. En iyisi yazmamak. İlham gelmiyor yahu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |