..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > M.NİHAT MALKOÇ




5 Aralık 2010
Ankara İzlenimleri  
M.NİHAT MALKOÇ
Geçenlerde siyasetin nabzının attığı yerde, Türkiye’nin ikinci büyük şehrinde, bozkırın ortasındaki cennette, yani Ankara’daydım. Ankara; yetişme çağındaki genç bir kız misali ne kadar da büyümüş, gelişmiş, serpilmiş... 13 Ekim 1923’te başkent olan Ankara’nın o zamanki nüfusu yirmi bin civarındaydı. Bugün bir metropol haline gelen Ankara, o zamanlar adeta bir Orta Anadolu kasabası görünümündeydi. Günümüz Ankara’sının nüfusu dört milyon sınırını zorlamaktadır. Dünden bugünü büyük bir hızla gelişen Türkiye’nin başşehri Ankara, bozkırın ortasında bir güneş misali karanlıkları aydınlatmaktadır. Artık Ankara bir hüzün kenti değil, bir sürur ve gurur kentidir. Bu güzel başkent, geleneksel ve modern çizgileri taşıyan birbirinden güzel yapılarıyla başkent olmanın onurunu iliklerine kadar hissettirmektedir.


:AEIH:
ANKARA İZLENİMLERİ

M.NİHAT MALKOÇ
     
     Geçenlerde siyasetin nabzının attığı yerde, Türkiye’nin ikinci büyük şehrinde, bozkırın ortasındaki cennette, yani Ankara’daydım. Ankara; yetişme çağındaki genç bir kız misali ne kadar da büyümüş, gelişmiş, serpilmiş... 13 Ekim 1923’te başkent olan Ankara’nın o zamanki nüfusu yirmi bin civarındaydı. Bugün bir metropol haline gelen Ankara, o zamanlar adeta bir Orta Anadolu kasabası görünümündeydi. Günümüz Ankara’sının nüfusu dört milyon sınırını zorlamaktadır. Dünden bugünü büyük bir hızla gelişen Türkiye’nin başşehri Ankara, bozkırın ortasında bir güneş misali karanlıkları aydınlatmaktadır. Artık Ankara bir hüzün kenti değil, bir sürur ve gurur kentidir. Bu güzel başkent, geleneksel ve modern çizgileri taşıyan birbirinden güzel yapılarıyla başkent olmanın onurunu iliklerine kadar hissettirmektedir.

     Ankara; Atatürk’ün ısrarla başkent yaptığı, gelişip bu günlere gelmesi için olağanüstü gayret gösterdiği bir şehirdir. Bu büyük kent, Atatürk’ün ölmez eseridir. O’nun naaşının Etnografya Müzesi’nden alınıp Anıtkabir’e nakledilmesi kendisiyle Ankara’yı adeta özdeşleştirmiştir. Onun içindir ki Atatürk Ankara, Ankara Atatürk demektir. Durum bu iken Ankara’ya gidilir de Ata’mızın ebedî istirahatgahı olan Anıtkabir ziyaret edilmez mi? Bizler de 24 Kasım günü şiddetli sağanak yağışa rağmen Anıtkabir’e giderek O’na olan minnet duygularımızı ifade ettik. Aslanlı yoldan gurur ve onurla yürüyerek Ata’nın huzuruna vardık. Bu esnada Atatürk’ün önderliğinde zaferle neticelenen Kurtuluş Savaşı büyük bir haşmetle gözümde canlandı. Rasattepe’den esen sert rüzgâr tarihin onur sayfalarını birer birer araladı. Anıtkabir bizi mütebessim çehresiyle karşıladı. Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu, saygı duruşunda bulunduk. O gün orada şerefli Türk tarihine tanıklık ettik. Anıtkabir’in önünde fotoğraflar çekerek bu anı ebedileştirdik.

     Anıtkabir’den sonraki durağımız Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ydü. Bugünkü öğle yemeğini Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’le birlikte yiyecektik. 864 rakımlı tepeye tırmanan otobüsümüz köşke vardığında heyecanımız bir kat daha artmıştı. Çünkü Türkiye’nin ve Cumhuriyetin kalbi denebilecek bir mekândı burası… Köşkün bahçesi ve etrafı son derece düzenli ve bakımlıydı. Burası adeta bir botanik bahçesini andırıyordu. Kökteki ihtişam görülmeye değerdi. Burada Cumhurbaşkanı Gül, 81 ilden gelen 81 öğretmeni eşi Hayrünnisa Gül’le birlikte büyük bir misafirperverlik ruhuyla ve mütebessim bir çehreyle karşıladı. Bizlere hitaben, eğitim ve öğretmen içerikli bir konuşma yaptı. Konuşmanın ardından 81 ilin 81 öğretmenine köşkte öğle yemeği verildi.

     Ankara’ya gidip de Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezmemek olmazdı. Çünkü bu müze insanlığın doğuşundan bugüne kadar geçen süreci özetleyen birbirinden kıymetli eserlerle doludur. Bu müze dünyanın sayılı müzelerinden biridir. Bu müze 1997’de İsviçre’nin Lozan şehrinde 68 müze arasında yılın müzesi seçilmiştir. Bu müzede Paleolitik çağdan bugüne kadar her döneme ait 200 binin üzerinde kıymetli eser bulunmaktadır.

     Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezerken, müzede görevli rehber arkadaş bize çok yardımcı oldu; müzedeki birçok eserin hikâyesini bıkmadan, yorulmadan bize anlattı. Müzeye girdiğimizde müzedeki eserlerin göz kamaştırıcı azameti karşısında hayranlığımızı gizleyemedik. Ziyaretimiz Çatalhöyük evlerinin birebir modelinin önünde başladı ve öylece devam etti. Tarihin en eski kumaş parçasını, en eski aynasını, Ankara’nın tartışılan simgesi Hitit Kursu’nu, anatanrıçalar Kubaba-Kibele’yi, Frigya Kralı Midas’ın ahşap mobilyalarını burada gördük. Bu, adeta zamanda yolculuk gibiydi. Bu yolculuk boyunca çağlar evveline gittik. Yıllar bir su gibi aktı zihnimizden... Dünü bugüne bağlayan azametli köprüden geçtik.

     Bu müzede ilgimi en çok çeken kısım, mezarlarını ev şeklinde düzenleyen, kıymetli eşyalarını mezarlarına gömdüren kişilerin geride bıraktıklarının sergilendiği bölümdü. Buradaki, çoğu Urartulara ait taş işçiliği eserleri, altın ve gümüş işlemeleri göz kamaştıracak düzeydeydi. Bu arada Kayseri’de bulunan Kaniş harabeleri ören yeri Kültepe’ye ait eserleri de burada görmek mümkündür. En iyisi Ankara’ya yolunuz düşerse bu müzeyi mutlaka gezin.

     Ankara biraz da Ulus demektir. Buradaki Atatürk heykeli, önünden gelip geçenleri süzmekte, onların önünde gururla durmaktadır. Bazıları size, bu heykeldeki Atatürk’ün atının hangi ayaklarının havada olduğunu sorabilir. Bu dikkatinizi ölçmek için bir sınavdır. Oysa Ulus’taki Atatürk heykelindeki atın bütün ayakları zemine değmektedir, hiçbiri havada değil.

     Buralara kadar gelmişken; Gençlik Parkı’na gidilen caddenin hemen girişinde, sağda bulunan ‘İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası(Kurtuluş Savaşı Müzesi)’ görülmeden geçilmemelidir. Binanın üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te bu binada kuruldu” ifadesi yazılıdır. Bu tarihî meclis binasının hemen girişinde Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan ağır toplardan biri biraz mahzun, biraz yorgun ama daha çok gururla karşılar sizi… Tarihe tanıklık eden bu önemli binayı daha evvel defalarca gezdiğim için bu sefer sadece yanından geçmekle yetindim. Çünkü zamanım sınırlıydı, Ankara’da görmediğim başka yerler de vardı.

     Ankara’ya kadar gidip de Hacı Bayram Veli Camii’ni görmeden, bu camiin bitişiğindeki Hacı Bayram Veli’nin türbesini ziyaret edip bir Fatiha okumadan dönmek bence bir eksikliktir. Bu manevi atmosferde hayatın tortularından ve bütün kirlerinden arınıp dünyaya Hacı Bayram Veli’nin gözüyle bakmak her şeye değer doğrusu… Bir deneseniz farkı fark edeceksiniz. Ankara’ya, maneviyatından süzülen nurlarla hayat veren bu mekân, gülen yüzüyle karşılayacak sizi… Günde beş vakit Hakk’a ve hakikate çağıran ezanların nur saçtığı minarelerin azameti karşısında nefsinizin ne kadar da küçüldüğünün farkına varacaksınız.

     Ankara’nın görülmesi gereken manevi atmosferlerinden biri de son dönemlerde yapılmış en büyük ibadethanelerden biri olan görkemli Kocatepe Camii’dir. Cumhuriyet döneminin gurur abidelerinden biri olan bu camide bir vakit namazını cemaatle kılmadan Ankara’dan dönmemek gerekir. Zira Kocatepe, Ankara’ya vurulan maneviyat mührüdür.

     Ankara’da bulunduğum süre içerisinde Etimesgut’taki THK Türk Kuşu Tesislerini de gezdik. Orada 15 dakika boyunca uçağa binerek Ankara’nın güzelliklerini havadan seyrettik. Öğle yemeğini, geleceğin pilotlarıyla aynı masalarda yedik. Sonra Ankara’nın en büyük alışveriş merkezlerinden olan Antares’e giderek oradaki bir resim sergisinin açılışına katıldık.

Öğretmenler Günü’nün akşamı Ankara’da MEB Şura Salonu’nda Ahmet Özhan Konseri vardı. 81 ilden gelen 81 öğretmen bu konserin onur konuğu olduğu için ön sıralara alındılar. Türk tasavvuf müziğinin tartışmasız en büyüğü olan Devlet Sanatçısı Ahmet Özhan, öğretmenlere bu anlamlı günlerinde onlarca şarkı söyledi. Fakat seslendirdiği eserler hep aşk içerikliydi. Özhan, programında her nedense tasavvuf müziğinden bir eser bile seslendirmedi. Fakat söylediği parçalar birbirinden güzeldi ve Ahmet Özhan bu konser için Bakanlıktan ücret talep etmemişti. Bu da O’nun öğretmenlere olan sevgisini gösteren örnek bir davranıştır. Bize doyumsuz dakikalar yaşatan, adeta kalbimizin pasını silen Ahmet Özhan’a bütün öğretmen arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum. Bu konserle büyüklüğünü bir kez daha gösterdi.

     Büyük şair Yahya Kemal’in Ankara ile ilgili izlenimlerini öğrenmek için: “Ankara’nın en çok neyini sevdin?” diye sormuşlar. Üstad derin bir iç çekişten sonra şu cevabı vermiş: “İstanbul’a dönüşünü!..” O zamanın Ankara’sıyla bugünün Ankara’sı arasında dağlar kadar fark vardır. Ankara hiçbir zaman İstanbul kadar azametli bir şehir olamaz. Fakat Ankara’nın da kendine özgü özellikleri ve güzellikleri vardır. Başkentimize haksızlık etmemek lazım...

     Ankara’da bulunduğum süre içerisinde Başkent Öğretmenevi’nde kaldım. Öğretmenevinin bakımlı oluşu ve görkemli hali beni gururlandırdı. Demek ki isteyince bir kamu kuruluşu da böyle olabiliyor. Öğretmenevinin yanı başında Alparslan Türkeş’in mezarı bulunuyor. Gelmişken oraya da gidip bu önemli şahsiyetin ruhuna Fatiha okudum.

     Ankara’dan Trabzon’a döneceğim gün, ameliyat olan bir arkadaşın ziyaretine gittim. Fakat zaman, farkına varmadan su gibi aktı. Akşam Trabzon’a uçakla dönecektim. 60 TL taksi parası vermeme rağmen Trabzon uçağını kaçırdım. AŞTİ’ye geçtim; otobüse binerek Trabzon yolunu tuttum. Bu durum Ankara gezisinden aldığım hazza yine de gölge düşürmedi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı
Şehadetinin 29. Yılında Batı Trakya Türklerinin Yolbaşçısı: Dr. Sadık Ahmet ve Davası
15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı
Futbolun Efendisi: Fatih Tekke
Köprübaşı Lisesi'nin Eğitim Çınarı: Recep Aydın
İçimde Ne Varsa Yazı Döktüm
30 Ağustos Zafer Bayramı
Ben de Yaşadım
Kirli Hava Kader Değil
Baharın Müjdecisi: "Nevruz Bayramı"

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç
beklenen Nesil
Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu
Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün...
102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı
Türkçenin Berrak Sularında…
dünden Bugüne Malazgirt Zaferi ve Edebiyatımızdaki Yeri
Vali Recep Yazıcıoğlu ve "Köprü"nün Hikâyesi
Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya
Sizin Çocuğunuzun da Bir Pulsuz Dilekçesi Vardır

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Ümmetin Yetimleri [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
…... Gecenin Kanat Sesleri…... [Şiir]
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Derbeder [Şiir]
Sen Hep On Beş Yaşındasın! [Şiir]
Zihnimiz İşgal Altında [Şiir]
Berceste Mısralar - 310 [Şiir]
Sizin Kafanız İyi Mi? [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.