Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
HACI DEDEMÝN RESMÝ Oniki Eylül Darbesi sonrasý. Tüm kitaplarýn suç aleti sayýldýðý, hele hele kitabýn adý s harfiyle baþlýyorsa kitabýn ekinde, elinde bulunduranýn da alýp götürüldüðü günler. Bizim komþu çocuðu Ercan’ýn adý da kötüye çýkmýþ; ortalýkta dolaþamýyor. Kötüye çýkmýþ dediysem solcudur, sosyalisttir, ne derseniz deyin. Sonuçta bizim arkadaþ biraz aþýrýlardan olmuþ. Bizim memlekette düþünmek serbesttir de, düþündüðünü söylemek yasaktýr ya. Bu söyleyenlerden. … Ercan doðal olarak ailesiyle baðlantý kuramýyor. Bir akþamüstü annesi bize geldi; oðlu okuduðu yerde sýkýntýya düþmüþ, “Para” diye haber göndermiþ. Kadýncaðýz iki torba yiyecek içecek hazýrlamýþ, bir mendilin içine biraz para çýkýlamýþ, bir kaðýda da adresini yazdýrmýþ. Bunlar Ercan’a ulaþtýrýlacak. Bu iyiliði de yaparsam ben yaparmýþým. Ertesi sabah iki elimde iki torba, para çýkýsý iç cebimde, yola koyuldum. Adres bulmada oldum olasý baþarýlýyýmdýr, elimle koymuþum gibi buldum. Zavallý arkadaþým parasýzlýktan evden bile çýkamýyormuþ, beni görünce yüzünde güller açtý. Bir dakika dur, deyip, dýþarý çýktý. Alýþveriþe gitmiþ. En önce beþ paket birinci almýþ. Hatta bir tane çýkarýp yakmýþ, “Þu köylüye bile hasret kaldým yahu” diyerek girdi içeri, dumanýný savura savura. Baktým kalemle paketin üstündeki yirmi yazýsýný tamamlamýþ. Kasketli bir adam görüntüsü oluþur da “Köylü” derlerdi hani. Sonra çay koydu, oturduk çay sigara eþliðinde hasret gidermeye baþladýk. … Buraya kadar her þey iyi de, sonrasý sýkýntýlý. Biz çaylarýmýzý içip, dereden tepeden konuþurken kapý çalýndý. Ercan “Öðrenci arkadaþlar geldi” deyip kapýyý açtý; polis memuru arkadaþlarmýþ. Dört beþ kiþi varlar. Ýçeri girip, bir þeyler bir yerlere kaçacakmýþ gibi saðý solu hýzlý hýzlý aramaya baþladýlar. Kitap, dergi, giysi ne varsa ortaya dökülüyor; Ercan’la biz kanepenin kýyýsýna iliþtik izliyoruz. Soru sorulursa Ercan yanýt veriyor. Yalnýz amirleri olduðu anlaþýlaný aramaya katýlmýyor, o uzunca salon boyunca gidip geliyor. Arada durup bir þeylere bakýyor. O an farkettim, duvarda çerçevelenmiþ kocaman bir Karl Marks resmi asýlý. Bir fark edilirse, yanmamýza yeter de artar bile. Bu iþin kurtuluþu da yok. Kaçýncý geliþ gidiþindeydi saymadým; voltayý yarýda kesip geldi tam resmin önünde durdu. Zaten her geçiþinde resme yaklaþýrken kalp atýþlarým hýzlanýyordu, bu kez yerinden fýrlayacak gibi atýyor. Adam gitmiyor, birine benzetmiþ gibi dikkatle bakýyor. Ben düþünüyorum “Bu bizim yanýþýmýzýn ilk ýþýklarý mýdýr?”, “Acaba bu suçun cezasýnda konuk indirimi var mýdýr?” Aklýmdan bin bir türlü soru gelip geçiyor. Sonra amir, dikkatli bakmaktan vazgeçti, birkaç kez daha gitti geldi. Yine her gidiþ geliþte resmin önünde durup inceleme yapmayý ihmal etmedi. Son geliþte daha bir uzun baktý, yürüyüp gitmedi. Þüphelendiði belliydi. Biliyorum, eðer resmin kime ait olduðunu anlarsa, memurlara seslenir: - Aramayý durdurun, bu yeterli. Resmi de bunlarý da götürün. … Uzun uzun resmi inceleyen amir bize döndü, eliyle gösterip kýsa bir soru sordu: - Bu kim? Soru öyle bir soru ki, doðru yanýt adamý nerelere götürür belli deðil. Yalnýz bizim Ercan bu konularda deneyimli. Amirin yüzüne gülücüklerle baktý: - Dedem, dedi. Hacý Mehmet dedem. Ercan bir söz söyledi, azar da iþitmedi ya, çenesi düþtü. Neymiþ? Biz hala dayý çocuklarýymýþýz. Hacý dedemiz onun ana tarafýndan, benim de baba tarafýndan dedem oluyormuþ. Arada da beni dürtüyor. “Söylesene Mehmet, sana hacý dedemin adýný koymuþlar ya. Gerçeði anlatsana!” Artýk ben de “Ha hý!” yapýp onu yalancý çýkarmamaya uðraþýyorum. Amir, Hacý Mehmet dedenin torunlarýyýz deyince, daha çok kýzdý: - Yakýþýyor mu size? Böyle nur yüzlü adamýn torunlarýna yakýþýyor mu bu yaptýklarýnýz? … Amir, her ne kadar bize karþý “Sosyalizmmiþ de mosyalizmmiþ de…” diye diye söylenmeyi sürdürse de, mübarek sakalýyla gözünün içine içine bakan hacý dedeme karþý bir yakýnlýk duymuþtu. Aðzý laf yaptýðý için Ercan’a sordu: - Hacý amca sað mý? Ercan baþýný eðip “Aah gitti!” der gibi sallamaya baþlayýnca amir çok üzüldü: - Ýyiler çabuk ölür zaten! … Ardýndan memurlara seslendi: - Gidiyoruz arkadaþlar, bunlar öyle çocuklar deðil.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |