Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Ben hiç kupon biriktirmez, kupon karþýlýðý hediye daðýtan gazeteleri de almazdým. Ama çoluk çocuða karýþýnca kurallar esniyor. Ardýndan da kupon faslý baþlýyor. Yirmi sekiz kupona tencere, otuz kupona kazan. Kes kes al. Haným bir sabah “Ceket cebine kuponlar koydum. Yolunun üstünde, alýver” deyip, ardýndan da ekledi: “Daðýtým bugün mesai bitiminde sona eriyor. Biraz vakitli çýk!” Ýzin alýp erken çýktým. Öyle ya, gecikirim mecikirim. Onca emek çekilmiþ, kesilmiþ toplanmýþ. Hem kocaman bir tencere sahibi olmak az þey mi? Üstelik gazetesi var. Okunmuþ, en azýndan gözucuyla þöyle bir bakýlmýþtýr. Sonuçta kâr üstüne kâr. … Ýþyerim ilk durakta. Otobüse rahat bindim. Baþlangýçta hiç bir sorun yok. Pencere kenarýndayým, saða sola bakýna bakýna Bornova - Alsancak güzergahýnda gidiyorum. Ta ki, otobüs bir süre sonra ilginç sesler çýkarmaya, durup durup kalkmaya baþlayýncaya kadar. Otobüs en son durdu kalktý durdu kaktý, titredi, olduðu yerde kaldý. Þöför: - Arýza var. Sizi arkadan gelene vericem. Bir telaþ baþladý. Vatandaþ arkadan gelen otobüste yer kapmak için birbirini eze eze aþaðýya iniyor. Sonlara doðru ben de indim. Böyle durumlarda cepçi tehlikesi de vardýr. Ceplerimi yokladým, pantolon cebine ayýrdýðým para yerinde yok. Neyse ki cüzdaný koyduðum, düðmeli gömlek cebine nüfuz edememiþler. En önemlisi de ceket cebindeki kuponlar; o da tamam, yerli yerinde. … Otobüs þöförleri birbirlerini iyi tanýyorlar. Bizim þöförün gelen ilk araca bir iþareti yetti. Ama araçta boþ koltuk bir yana, neredeyse ayakta duracak yer yok. Yolculara, saflarý sýklaþtýrmalarý gerektiði, bu noktada baþka araç durduramayacaklarý söylendi. Bu kez bir otobüs dolusu yolcu, zaten dolu otobüse týkýþmaya baþladý. Neresine sýðdýlarsa hepsi bindi. En son ben kaldým. Kapýdan içeri girmeye çalýþýyorum. Sonunda yaþlaþýk beþte dört oranýnda içeri girmeyi baþardým. Kalan beþte birim, bilekten aþaðý sað el ve baþ. “Bir karýþ esneyelim beyleeer!” diye baðýrýyorum. Sokaktan “Ne istiyorsun?” diyorlar, içerdekilerden týk yok. Ben, dýþardan yönetiliyor görünümündeki vücudumla seyir halindeyim. Yolculuk sýkýþ tepiþ ilerliyor da, böyle yankesici çýraklarýnýn antrenman maketi gibi nereye kadar ilerleyeceðim? Derken kapýnýn tam kapanmadýðý anlaþýlmýþ olmalý, aniden açýldý kapandý; ben yerlerde bir kaç takladan sonra dimdik ayaktayým. Þansýma, bir þeyim yok. Saðýmý solumu yokladým, tek eksik cüzdan. Ama önemli olan kuponlardý onlar tamam. Onlarý alsalar ne olacaktý? Onca emek sarfedilmiþ, kesilmiþ, toplanmýþ. Üstelik koskoca tencere, yalnýzca yirmi sekiz kupona. Ýnsanýn caný yanar. Baktým otobüs uzaklaþýyor. Burada bir daha otobüs durduramam, daha kötüsü kuponlar da yabana gider. Trafik sýkýþýklýðýndan çok hýzlý da gidemeyen otobüsün ön kapýsýna, yetiþip yetiþip tokatlýyorum. Amacým, þöförle göz göre gelip otobüsün yolcusu olduðumu, kazayla düþtüðümü anlatmak. Bakmýyor. Daha doðrusu kapý eþiðindeki týka basa yolcudan göremiyor. Yolculara, kuponlarý gösterip sallýyorum, komiklik yaptýðýmý sanýp kahkaha atýyorlar. Zaman gitgide daralýyor. Mesai bitimine kadar yetiþtiremezsem bak artýk. Onca emek, git al gel, kes biç, topla yabana gidecek. Koskoca tencere gidiyor. … Olmayacak, otobüsü býraktým, bari bir taksiye bineyim. Ama tüm parayý da çarptýrdýk. Cepte üç beþ lira bozuk para var. Acaba yeter mi? Taksinin birine el ettim, zank diye önümde durdu. “Alsancaða kaç lira tutar?” diyeceðime, “Kaç kupon tutar?” demiþim. Adam önce “Kuponla çalýþmýyoruz” dedi, ardýndan ne demek istediyse, ampul takmaya benzer bir iþaret yaptý, sonra gaza bastý gitti. Bu böyle olmayacak. Yolu da yarýladýk sayýlýr; yürü ya kulum. Yalnýz birazcýk ayaðýný kaldýr da yürü. Hiç bilmediðim yerlerden geçiyorum. Üstüne bir de sarhoþ çýktý mý karþýma. Adamýn iki gözü iki çeþme. Neymiþ? Þarap parasý yokmuþ. Cepteki bozuk paralarý da ona verdim. Böyle durumlarda diklenilmez. Cebinden ne çýkaracaðý belli olmaz. Bereket bizim sarhoþun tek istediði þarap parasýymýþ. “Boþalt ceplerini!” dese, kuponlarý da alýp cebine atsa, benim durumumu düþünebiliyor musunuz? Neyse ki kuponlar tamam. … Kuponcu gazeteye vardýðýmda mesai saatinin dolmasýna bir iki dakika vardý. Ayaklarýma karasular inmiþ ama, duracak zaman deðil. Attým kuponlarý görevlinin önüne. Ýnceledi inceledi. Saydý, bir daha saydý: - Amca, tebrik ederiz, eksiksiz toplamýþsýnýz. Kuponlar tamam. Þimdi beni aldý mý bir düþünce. O kocaman karavanayý nasýl sýrtlayýp götüreceðim, diye. Neyse ki, ortaokuldaki sefertasýmýn gözü kadar bir þey verdiler. … Ýþin en güzel yaný, artýk kimse kuponunu bana teslim etmiyor. Yanlýþ þeyler alýp geliyormuþum.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |