Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
-Gidersin randevu verdiğin yerde kızı beklersin buluşup konuşursunuz dedim. -İşte ben böyle istemiyorum abi dedi. -Ya nasıl istiyorsun dedim. -Ben kızla buluşmadan önce kızı bir müddet tanımak istiyorum, onun için kızla buluşacağımız yere yakın bir yerde senin tanıdıðğın bir işyerinden kızı görmem lazım dedi. -Oğlum sen filimmi çeviriyorsun, git buluş ve konuş işte. Bunun başka türlü yolu varmı dedim. -Abi sen beni anlamıyorsun. -Tamam oğlum tamam. Sen kızdan çekiniyorsun, birazda korkuyorsun galiba. Acaba kız nasıl diye bakacaksın kızla konuşmaya cesaretini topladıktan sonrada kızın yanına gideceksin dimi? -Hah şöyle anladı şimdi dedi. Varmı öyle tanıdığın biri orada. Gençlik işte. Biraz düşündüm ve -Var dedim. Telefona sarılıp bizim delikanlının kızla buluşacağı yere oldukça yakın bir büfenin sahibin aradım. Hoş sohbetten sonra durumu anlatıp,acaba o gün bu genci büfesinde kısa bir müddet çalıştırıp çalıştıramayacağını sordum. -Olur , gelsin dedi. Ogün gelince oraya beraber gidecek ve büfenin sahibi ile tanıştırıp onu orada bırakacaktım. Ilık bir pazar günü bizim genç eve damladı. -Hadi abi gidelim dedi. -Olur dedim, geyineyimde çıkalım. Gencin içi içine sığmıyordu. Parka gittiğimizde buluşmak için bir saatleri vardı. Arkadaşımın büfesine gittik. Arkadaşım dostca ve gülerek, -Bu delikanlımı dedi -Evet dedim. -Gelsene dedi. -Gideyim dedim. -işinmi var? -Yok ! -Gel öyleyse hem bakalım ne olacak sende görürsün dedi. -Giy bakalım şu önlüğü delikanlı dedi . Bari tam bir işçiye benze öyle değilmi? Büfedekilerle birlikte hepimiz güldük. Büfede bir delikanlı ile bir delikanlı kız daha vardı. Bizim delikanlıda büfede şaşkın şaşkın diğer çalışanlarla birlikte acemilik çeksede müşterilerle ilgilenmiye çalışıyor,diğer çalışanlarda bu acemi garsona yardım ediyorlar, öğretiyorlardı. Randevu saati yaklaştıkça bizim delikanlının gözü hep buluşacakları karşıdaki çay bahçesinde. Bizim oğlanın eli ayağına dolaşıyor, terliyor. Çalışan diğer delikanlıda -Gelmiyecek galiba seninki diye takılıyor Genç kızda hiç bir şey söylemeden hem işini yapıyor hemde olanları seyrediyordu. Saatler geçti ne gelen var ne giden. Bizim oğlanın morali bozuk. Büfede çalışanların ağzını bıçak açmıyor. Büfede çalışan diğer delikanlı bizimkine bakarak takılıyor. -Yemi iyi yedin galiba arkadaş... Bizim oğlan reknten renge giriyor, terliyor ama cevap veremiyor. Artık dayanamadı. -Ben böyle işin içinde yokum, hem randevu veriyor hem de gelmiyor. Böyle şey olur mu dedi ve üzerindeki iş önlüğünü çıkarıp masanın altına koyup bana döndü -Ben gidiyorum amca dedi. Hışımla büfenin kapısına doğru yürüdü. Bu sırada orada çalışan kız lafa karıştı -Sen o kıza randevuya gelmedi diye kızıyorsun ama sen verdiğin randevuya gittinmiki o kızı suçluyorsun ? dedi. -Ben burdayım ya o geleydi ben çıkıp onun yanına gidecektim, geldimiki ? dedi oğlan. Biz şaşkın şaşkın durumu izliyorduk. Bu sefer büfede çalışan delikanlı lafa karıştı. -Sen o kıza randevuya gelmedi diye kızmaya hakkın yok , sen gittinmi ki onu gelmedi diye suçluyorsun dedi. Biran sessizlik oldu.Bizim oğlan boynu bükük büfeden çıktı ki ... -Nereye gidiyorsun diye bir ses duydu. Döndü büfede beraber çalıştığı kızdı. -Hadi gel randevu verdiğimiz yere birlikte gidelim dedi. Bizim delikanlı sendeledi, büfenin kenarına dayandı. Kız, -Gel düşeceksin gir kolumada randevulaştığımız yere birlikte gidelim dedi. Birlikte yavaş yavaş yürümeye başladılar. Ben olayın etkisiyle şaşkın şaşkın bakarken büfe sahibi arkadaşım kahkahalarla gülüyordu. -Sen bu oyunu biliyormuydun yoksa dedim. Gülerek; -Tabiki. Bunu sadece ben biliyordum. O hanım kızda senin gibi sevdiğim bir arkadaşımın kızı, bu iş için geldi O da senin delikanlı gibi buluşacağı arkadaşını merak ediyordu dedi. Birer çay daha içtik ve olayın şaşkınlığından kurtulduktan sonra, Kalktım iyi günler dileyip ayrılırken arkadaşım hala gülüyordu. Çay bahçesinin yanından geçerken kafamı çevirip bizimkilere baktım. Masada karşılıklı oturmuşlar sanki kırk yıllık dostmuşlar gibi hem konuşuyorlar hemde çaylarını yudumluyorlardı. Bende parkın çıkış kapısına yönelirken,güneşte ardında bıraktığı kızıllıkla kayboluyordu. Mustafa Arif Razgartlı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Arif Razgartlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |