Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
“Kim arıyor” diye sorduğumda sekreterim “ kendisinin avukat olduğunu ,sizin onu tanımadığınızı söylüyor.” Dedi. Merak etmiştim. “Gelsin” dedim. Kapıdan ofisime giren kişi gayet düzgün giyinmiş takım elbiseli, 45 yaşlarında elinde bond tipi bir çanta vardı. “Merhaba “ dedi. “Merhaba ,şöyle buyurun” dedim. Adam elimi sıkarken “Ben avukat Cahit” dedi. “Şöyle buyurun lütfen” Adam elindeki bond çantasını önündeki sehpanın üzerine itinayla koyarken bir yandan da etrafa göz gezdiriyordu. Kısa bir hoş sohbetten sonra,”Afedersiniz,sizi tanıyormuyum?” diye sordum. Adam yüzündeki sevecen hafif bir gülümseme ile dikkatle yüzüme bakarken “Hayır, ne siz beni tanıyorsunuz nede ben sizi tanıyorum .Birbirimizi ilk defa görüyoruz “dedi. “Bu görüşmemizi neye borçluyuz diye sorsam ?” dediğimde “Anlatacağım ama nereden başlıyacağıma bir türlü karar veremiyorum” dedi. “Siz hele bir başlayında arkası gelir. Ama önce size ne ikram edebilirim?” “Soğuk olmıyan bir soda olursa sevinirim” dedi. Adam . Ceketinin ön düğmelerini açtı ,oturduğu koltuğa iyice yerleşti. Bu arada da dikkatli bir şekilde beni süzüyordu. “Sizi dinliyorum” dedim. “Evlimisiniz?” dedi. “Evet,ikide çocuğum var.Biri kız biri oğlan” dedim. “Allah bağışlasın” dedi. “Cümlemizinkini” diye cevap verdim. “Baştan söylediğim gibi ben avukatım. Buraya müvekkilemin bir davasıyla ilgili olarak geldim” “Hayırdır,benimlemi ilgili yoksa şirketimizlemi ilgili” diye sordum. ”Sizinle,tamamen şahsınızla ilgi” dedi. İyice meraklanmıştım “Şu olay ne ise şunu düzgün bir şekilde anlatırmısınız lütfen” dedim. Adam önündeki sehpanın üzerinde duran bond çantayı açıp içinden birkaç evrak çıkardı.Arkasına tekrar yaslandı ve anlatmıya başladı. “Benim müvekkilem şu anda İnegöl’de yaşıyor. Hali vaktide iyi. Oda sizin gibi evli ve İkisi oğlan biri kız üç çocuk annesi.” “Allah bağışlasın,ama hala hiçbir şey anlamış değilim” dedim. Sizden bir şey rica edebilirmiyim” dedi. “Buyurun” dedim. “Anlatacaklarımı bitirinceye kadar buraya,odanıza hiç kimse girmezse çok daha iyi olur” dedi. Temelli şaşırmıştım. Gayriihtiyari “Olur” dedim . Bu arada sekreterim konuğumun istediği sodayı getirmişti.Sekreterime ikinci talimatıma kadar odama kimseyi almamasını, telefon bağlamamasını söyledim. Adam yüzünü tamamen bana döndürmüş dikkatli dikkatli bana bakarken bende dirseklerimle masama dayanmış adama bakıyordum “Anlatacaklarım belkide sizin hayatınızı kökten değiştirecek ama bunu yapmıya mecburum,mecburuz” dedi. Temelli meraklanmıştım. Adam devam etti. “Bir zamanlar bir aile varmış. Erkek öğretmen karısı ise bir devlet dairesinde memur olarak çalışıyorlarmış. Kadın kendi ailesinin izni olmadan kocasıyla evlendiğinden kadının ailesi kızların red etmişler. Erkeğinde hayatda kimsesi yokmuş. Bu ailenin bir yaşında bir kızı varmış. Kadın ikinci çocuğuna hamileymiş. Doğumuna da az bir zaman varken bu ile kızları ile birlikte Yalova’ ya tatile giderlerken Orhangazi’yi geçtikten sonra Yalova’ya yakın bir yerde trafk kazası geçiriyorlar. Baba vefat ediyor. Anne ve kızı yaralı olarak kurtuluyor. Ama anne ağır yaralı. Kadın son bir gayretle “Annemi arayın,telefonumda annem diye yazılı” demiş ve sonrada kendinden geçmiş.” Ben adamın anlattıkların can kulağı ile dinlerken nasıl olduysa kendimi bu olayın içinde hissetmiye başladım.. ”Eeeee… lütfen devam edin” dedim. Adam tok bir sesle anlatmaya devam etti.“Ağır yaralı kadın yaralı kızıyla birlikte hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar kadının karnındaki çocuğu almıya karar veriyorlar.Alıyorlar. Nur topu gibi bir oğlan. Bu arada sağlık görevlileri yaralı kadının tefonundan annesini arıyorlar. Anne baştan benim böyle bir kızım yok falan demişsede dayanamıyor “geliyorum” diyor. Kadın çok geçmeden hastanede vefat ediyor.Fazla uzatmıyalım, anneanne kendi ailesine hiç haber vermeden cenazeleri Yalova’da defnedip ,bir yaşındaki yeni gördüğü kız torunu ile yeni doğmuş erkek torununu alıyor, yazlıklarına götürüyor. Amacı burada kocasının haberi olmadan bu işe daha sonra bir çare bulmak. Yazlıktaki evin bakıcısı karı koca kısa bir müddet kimsenin haberi olmadan bu iki yavruya bakıyorlar. Bir müddet sonra Anneanne geri dönüyor. Çocukların ikisinide alıp Bursa’ya Çocuk Esirgeme Kurumu’na gidiyor. Kurum yetkililerine olanları anlatıyor.Bu çocukları buraya bırakmak istediğini , çocukları evlatlıkta verebileceklerini söylüyor. Gerekli işlemlerin ardından kadın çocukları iyi bir yere emanet ettiği için sözde içi rahat evine dönüyor. Sizde bilirsinizki çocukları olmıyan aileler çocuk almak için Çocuk Esirgeme Kurumu’na müracaat ederler. Bunlar da belli bir sıraya sokulur.Kurum elemanlarının sıkı denetimi ve incelemelerinden sonrada evlat isteyen ailelere önce bir yıllık geçici olarak çocuklar verilir. Bu bir yıl içinde kurumun yaptığı soruşma ve araştırmalardan sonra eğer aile çocuğa iyi bir yuva verebileceği,çocuğa bakabileceği kurum yetkilileri tarafından okeylenirse çocuk mahkeme kararı ile o ailenin üzerine nufusta geçiriliyor. Zamanı gelince mahkeme çocukların kuruma bırakılan ailelerinin adreslerine çocukların evlatlık verileceği davanın görüşüleceği tarihi belirten davet yazısını tebliğ için gönderiyor ama üç defada yazı “Aranan kişi veya kişiler belirtilen adreste bulanamdı,tanınmıyor” diye geri geliyor. Bunun üzerine mahkeme kurum yetkililerinin de onayıyla re’sen çocukları evlatlık alacak olan ailelerin üzerine geçirilmesine karar veriyor.Genelliklede bu çocukların isimleri değiştiriliyor. Olayımızda da böyle oluyor. Oğlanı Bursa’dan hali vakti iyi bir aile, kızıda Gemlik’ten orta halli bir aile evlatlık olarak alıyorlar. Daha sonra oğlanı alan aile ileride bir sorun çıkmaması için o çevreden uzaklaşmak istiyor ve İstanbul’a taşınıyor. Kızı evlatlık olarak aile de bir müddet sonra onlarda aynı nedenlerle Erdek’e taşınıyorlar.” Adam anlattıkça kendimi olayın tam ortasında hissetmiye başladım. Gayri ihtiyari ayağa kalkıp, sol elim belimde sağ elimle ağzımı tutarak odanın içinde dolaşıyordum. Camın önünde durdum.Dışarısını seyretmiye başladım. Elim ayağım uyuşmıya,beynim karıncalanmaya başladı. Anlatan adama “Bu erkek çocuk benmiyim?” Diye soracağım ama cesaret edemiyorum. “Lütfen otururmusunuz” dedi. “Siz devam edin.Bensizi dinliyorum” dedim. Trafik kazasında vefat eden erkeğin kimsesi olmadığını söylemiştim. Hastanede doğumdan sonra vefat eden kadın ise kendi ailesinin tek kız çocuğu imiş. Ailesinin de hali vakti oldukça yerinde imiş. Bir inat uğruna hem kendilerini mahvetmişler hemde çocukları. Anneanne kocasına hiçbir zaman olanlardan bahsetmemiş. İlk önce Anneanne ,kısa bir süre sonrada kocası vefat ediyor. Ha bu arada kız okuyor o da babası gibi öğretmen oluyor.Kendi gibi bir öğretmenle evleniyor. Mutlullar. Oğlan da iyi bir tahsil görüyor. Bir müddet İngiltere’de bir şirketin en üst kademesinde bir yerde görev alıyor. Daha sonrada bu şirketin Türkiye deki yeni açılan bürosunda yönetici olarak görev alıyor.” (Devam edecek) Mustafa Arif Razgartlı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Arif Razgartlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |