Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Gün ışığının gözleri aydınlattığı gibi, çayın şuası da sözleri aydınlatır. Buğulu iklimlerde sohbet, daha bir kavi daha bir içtendir; engine açılmış bir yelkenli gibi süzülür gider. Çayın zarafeti, muhabbet edenlerin hâletlerine yansır. Mecliste, hodgâmlığa , kabalığa yer kalmaz. Nezaket ve nefaset ıtırı yayılır çayın buğusuyla beraber. Çayın ıtırını soluyanlar, güzel görmeye, güzel düşünmeye başlarlar. Hayattan lezzet almanın kapısı açılır onlara sonuna kadar. Çay, dem alırken dostluklar da dem alır. Kem nazarları flulaştıran çay buğusu, has bakışları cilalar. Naz ve haz kaynaşır çaydaki iksirle. Çay, zamana iliştirilen güldür biraz da. Çayı yudumlayanlar, teri ve teni gül kokan sevgiliyi yâd eder ona selam gönderir. Selam bir şekilde yerine ulaşır . Çölde kum taneleri gülümser, hurma dalları fısıldaşır. Gönlü sevgililer sevgilisine payitaht olanlar ona mihmandarlık yapan Medine’ye imrenir… Çay, ateşten ziyade gönül ateşinde demlenir. Muhabbet coğrafyasının her karışı çayın nadide ıtırını solur. O coğrafyada nefes alıp verenlerin gözleri ışır. Bir muştudur çay, zamana zemine. Çay seremonisi öyle külfetli bir tören de değildir bizim coğrafyamızda. Türk’ün çay geleneği sadedir,alçak gönüllüdür, berraktır. Demini hakkıyla alan çay güzelliği terennüm ettirir hazırlaya de içene de. Ona bazen, gürül gürül yanan bir sobanın üzerinde fokur fokur kaynarken, bazen bir semaverin deruni iniltisi eşliğinde rast gelirsiniz. Nerede rastlarsanız rastlayın, yanında dizili ince bellilerin arz-ı endamı cezp eder öncelikle. Sonra ,üzerinde halelenen buğuya takılır gözünüz. Kapılırsınız büyüsüne seyre dalarsınız bir müddet. Hayalinizde zaman nakışlanır dem güzelleşir. O nazenini size dost bir ses “?”çay alır mısınız diye takdim etmeye kast ettiğinde, yüzünüze belli belirsiz bir tebessüm halesi yayılır, siretinizdeki güzellik suretinize yansır. Tevazu ve içtenlikle ikram edilen çayın sıcaklığında, bir sohbet başlayıverir. Dostluk ve ünsiyet yelkenlisi açılır enginlere. Çayın iksiri yayılır havaya. Yelesi ipekten atlar kanatlanır ipekten ibrişimdendir an. Huzurun boy verdiği iklimde artık kemliğe yer yoktur. Çay ilaçtır, çay bengisu usaresi taşır özünde sanki… Ankara, 21.12.2011 İ.K
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Kilik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |