Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Ankaralı Çavuşoğlu kardeşlere ait Cihan Palas’ın arkasında, bugünkü ‘Zafer’ sokakta Arnavut Tahir’in işlettiği bir meyhane vardı. Öyküsünü anlattığım Şerif Kayı da aynı sırada Lastik damgacılık yapıyordu. Meyhanenin devamlılarından ‘Dıngıllı Ahmet’ kendi deyimiyle (Kabağın Ahmet) işinden çıkar çıkmaz kendini bu meyhanede bulurdu. ‘Şerif Kayı’ ise yalnız yaşayan, dürüst kişiliğiyle sevilen bir insandı. Akşamcıların ‘Kerahet Vakti’ dediği, gün aşımında, dükkanın arka bölmesinde, peynirli, marullu mütevazi sofrasının başına geçerek içkisini yudumlar, günün yorgunluğunu atmaya çalışırdı. Şerif Kayı bekardı ama, iki günde bir sakal tıraşı olan tertipli bir adamdı. Gine bir gün tıraş olurken, dükkandan içeri Kabağın Ahmet girmişti. Kabağın Ahmet ve Şerif Kayı ellisine merdiven dayamış, birbirinin şakasını kaldıran, birbirini seven iki arkadaştılar. Bu sebeple içeri girer girmez, Şerif’in yanağından öpmek istedi. Şerif de şaka olsun diye büyücek bir lastik damgayı ıstampalayarak Kabağın Ahmet’in dazlak kafasına bastı. Alnından tepesine kadar mosmor boya oldu. Bunun üzerine Kabağın Ahmet, Şerif’in elinden kurtularak kaçmaya başladı. Şerif Kayı da elinde ispirtolu üstübü parçası, Ahmet’in kafasındaki boyaları silmek için peşine düştü. Bir yüzünün sabunlu olduğunu unutan Şerif, önünde koşan Ahmet’i ‘Alsancak’ Sokaktan ‘Ulus Meydanı’ndaki heykele doğru alkolün verdiği bir keyifle kovalıyordu. Şerif Kayı, Ahmet’in kafasındaki boyayı silmek için ‘dur!’ diye bağırıyor, Ahmet de başına damga basılacağını sanıp, korkarak kaçıyordu. Halk da elli yaşlarında iki adamın çocukça kovalamacalarını merakla ve kahkalarla seyrediyordu. Sonunda Şerif, Kabağın Ahmet’i yakalayarak başındaki ıstampa boyasını sildi. Şerif Kayı hiç evlenmemiş, Kabağın Ahmet de mutluluğu alkolde arayan çoluk çocuğa karışmış bir kişiydi. İkisi de rint meşrep, kalpleri temiz, güzel insanlardı. O gün, belki de o an, farkında olmadan çocuksu günlerinden birini yaşamışlardı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Haydar Köprülüoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |