..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




9 Nisan 2012
Saide İle Tek Başına…  
Bizim Köyün Ayıları..

Kemal Yavuz Paracıkoğlu


Namık ile arkadaşlığımız okul dışına da taşmıştı. Nazmi, bizimle gezip tozmak yerine yurtta/okulda kalıp ders çalışmayı tercih ediyordu.


:AFBA:

Namık ile arkadaşlığımız okul dışına da taşmıştı.
Nazmi, bizimle gezip tozmak yerine yurtta/okulda kalıp ders çalışmayı tercih ediyordu. Onun bu tavrı ilk sınav notlarında başarılı olmasını da sağlamıştı, yani tüm notları “on”du; her hangi bir sınavdan dokuz aldığı zaman o bir puanlık eksiklik nedeniyle hırslanıyor, o notu da mutlaka “on”‘a tamamlıyordu. Sıra arkadaşım, yatakhanede ranza arkadaşım, yemekhane de, kütüphanede masa arkadaşım, her durumda en samimi arkadaşım, halen Nazmi idi. Namık ile arkadaşlık yapmamı istemiyordu ve her defasında, beni, onun hakkında kendince uyarıyordu. Biraz da abartarak…
Nazmi’nin, Namık hakkında sarf ettiği “komünist”, “solcu” yaftalarına uygun bir dış hayatı olduğunu, beni T.İ.P. nin Gençlik Kollarına ait bir lokale götürdüğü zaman ilk kez düşündüm. Oturduğumuz masada sekiz, on kişilik bir grup vardı; beni hepsiyle teker teker tanıştırdı. Öylesine candan karşılanmıştım ki, hepsiyle canciğer kuzu sarması oluvermiştim. Herkes, komplekssiz, mesafesiz, sevimli, tatlı dilli, bilgili bir etkiyle arkadaşım olmuştu. İnsan Haklarının evrenselliğinden, emperyalist güçlere karşı mağdur olan ülkelerin ezilen insanlarından, Atatürkçü Düşünceden, Atatürkçü Ekonomiden,… konuşuyorlardı. Ben ise bilgisizliğimle, onların bilgi birikimini, ağzı açık ayran budalası gibi dinliyordum. Nazmi’nin ısrarla “tu kaka” dediği, Namık’ın “solcu” olmasının, kötü bir şey olmadığına karar verdim. Hatta, Nazmi’nin öve öve göklere çıkarttığı “milliyetçilik”, “ülkücülük”, “sağcılık” gibi kavramlardan daha iyi bir şey olduğuna karar verdim.
Lokalin duvarlarında Behice Boran’ın boy boy afişleri ve fotoğrafları ile TİP amblemli bayraklar asılıydı. Resimlerde genelde pamuk gibi beyaz saçları, güleç yüzü olan çirkince bir kadın olarak görünüyordu. Afişlerde, Galata Köprüsünde Kore Savaşına karşı eylemler yaptığını okuyunca, aklımdan, onun bir lider olabilmek için gereken meziyetlere sahip olduğuna hükmettim. Sevmiştim ben burayı.

Bu sevgi, pek çok arkadaşlık soktu hayatıma. Sonradan tanıştığımız Saide adındaki kız, bana özel bir samimiyetle yakınlaşmaya başlamıştı. Gözlük takan, saçlarını kulaklarının üstüne kadar kat kat kısaltan, iri kemikli bir kızdı; onu, pürüzsüz teni çok güzel gösteriyordu. Lokale her gittiğimde, kiminle, nerede oturuyor olursa olsun, kalkıp yanıma geliyordu.
Bir keresinde, bana, “kafam çok uyuşuyor seninkiyle,” demişti.
Hangi konularda, nasıl uyuştuğumuzu bile anlayamadan, “benim kafam da seninkiyle,” demiştim.
Sonra baş başa, başka yerlere de gitmeye başladık.
Aşırı solcu bir derneğin (hatırlayabildiğim kadarıyla Halkın Kurtuluşu/İGD’ de olabilir)düzenlediği bir moral gecesine götürdü beni. Ruhi Su’yu getirmişlerdi, seyrettik, dinledik. Konser neredeyse bitmek üzereydi ki, yanımıza iki kişi gelip bizi oturduğumuz yerden kaldırarak dışarı çıkarttılar.
“Konser bitmek üzere, dağılırken arkadaşlardan bir tanıyan olursa zor durumda kalabilirsiniz. En iyisi gidin,” diyerek bizi oradan yolladılar.
Onca kalabalığın içinden bizim kendilerinden olmadığımızı nasıl anladıklarına aklım bir türlü ermedi.
Ruhi Su dinleyebilmek uğruna beni rakip bir derneğin lokaline götürmüş olduğunu anladığımda onu epeyi bir azarladım.
O geceyi Saide’nin evinde geçirdim.
Annesi ve ablası ile birlikte kaldıkları evde, o gece annesi ile ablasının olmayacağını söyleyerek, beni davet etti. Saat tam on bir (yirmi üç)de nöbetçi öğretmenler yatakhaneyi dolaşmaya başlıyorlar ve sayım yapıyorlardı. Saide ile gittiğim takdirde, yatakhanede tam vaktinde bulunmam mümkün değildi.
Saide, “İyi ya,” dedi; “yatakhanede bulunmadığında başına ne gelebileceğini test etmenin tam sırası!”
Hah verdim ona; ama, asıl test edeceğim şeyin, onunla birlikte evde tek başımıza iken, başıma nelerin geleceği idi…

Mübalağaya gerek yok! Tüm sinir sistemim içimde kabaran ihtirasa direnemeyerek boşalıvermişti. Ellerim, bacaklarım abartılı bir şekilde titremeye başlamışlardı, dizginleyemiyordum. Kızcağız beni sakinleştirebilmek için ufacık temaslar kurup, bolca konuşuyordu.
O arada anlattığı bir fıkrayı hala anımsamaktayım. (Azıcık müstehcen olduğu konusunu okur dostlarıma ikaz etmiş olayım.)
“Tir tir titreyen yaşlı, eğri büğrü bir adam, bir gün geneleve gitmiş. sofada oturan kadınların arasından, herkesin gıpta eden/hasetli bakışları önünde, sen, sen, sen de, diyerek altı tanesini seçerek odaya sokmuş. Anadan üryan soyunup uzanmış yatağa, ama uzadığı yerde titremekten zıp zıp zıplamaktaymış. Kadınlara, sen, demiş sağ bacağımın üstüne çıkıp otur; sen sol bacağımın üstüne çık otur; siz ikinizden biriniz sağ kolumu diğeri sol kolumu tutsun, beşi,nciniz de başımı tutsun! Kadınlar denileni yapılınca adamın titremesi durmuş. Adam, altıncı kadına da demiş, çık üstüme gör işimi. Kadın üstüne çıkınca, öteki kadınlara, tamam demiş, salıverin hepiniz zapt ettiğiniz yerleri. Beş kadın birden bir kenara çekilince adam gene başlamış hoplayıp zıplayarak titremeye. Böyle böyle işini de görmüş…”
Onun böylesine müstehcen bir fıkrayı anlatışındaki utanmazlık bana da sirayet ettiğinde daha soğukkaqnlı olabilmeyi başardım. Evet, on altı yaşındayken ilk kez o gece milli olmuştum…
Daha sonra, Saide ile samimiyetimiz hiç eksilmedi. Sadece, artık ben, kızana gelmiş dişi kedinin peşinde ayrılmaya erkek kedilere dönmüştüm.
…/…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayıları... 2.
Babam…
Madam...
Büyük Öğretmen Boykotu…
Çöpçatan...
Tip Tip Tipsizler…
Anneanne...
Safinaz Abla...
Bohçacı...

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhittin Amca...
Hempa...
Kralların Kraliçesi
Hanımeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nil Kraliçesi.
Nerede O Eski Öğretmenler…
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.