Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
İnsan anatomisinde damar denen kanalların olduğunu biliriz. Toplumların da insanlar gibi yașamsal ve ölümcül kanalları vardır, onu da biliriz. Anadolu toplumunun tarihçesinde belirgin ve derin izler bırakmıș bir damar vardır ki, bir çoğumuz bunu bilmeyiz. “ Ah o damar yok mu o damar, olmaz olsun “ der, Anadolu’daki bağrı yanan her Alevi. Çünkü o damarın bir ucundan tutsanız, bugünden tarihe uzanıp gider. Tesbih gibi birbirine bağlıdır ve uzayıp gelir öbür ucu, bir ok gibi saplanır belleğimize. Muaviye, Yezit, Yavuz, Ebussuud, Evren, Fettullah, Tayyip, … figürleri üzerinden kendini vareden emevi zihniyetini besleyen uzun bir damar. Biyat ettirme ihtirasıyla can alarak, katliyam fetvalarıyla kırımdan geçirerek, sürek avlarıyla kuyulara atarak, darbe ve idamlarla cana kıyarak, asimilasyon ve kindar politikalarla yokolmaya zorlayarak süregelen sicili bozuk bir damar. Halka-halka birbirine geçmiș, kendi zamanını doldurup, misyonunu bir sonrakine bırakan, genetiği sert ve zehirli bir damar. Bugünkü imâmesi okyanus ötesinde ‘esir’ ve bir bakıma müminlerine hizmet için ‘sürgünde’ O ‘büyük güç’ tarafından kendisine “tamam zaman geldi” denilmesini bekliyor. “ O, zamanı… ” getirirler mi !? Getirmezler ‘inșallah’ *** Öbürünün ruh hali, kin, kavga, talan ve savaș. BOP’un eșbașkanı. Uzatılan havuç, gösterilen beysbol sopası, tam gaz cirit havasına soktu adamı. İslam alemine sultan edeceklermiș. Ederler mi !? Etmezler ‘inșallah’ *** Onları Allah’a havale edip, kolları sıvayıp, bu topraklarda yașamıș ve tıkanan kavim damarları açmaya ne dersiniz ? Aleviler, Sünniler, Monoteistler, Ateistler… hep birlikte, elbirliğiyle. Çünkü bu coğrafyada hepimiz, biraz da diğerimiz değil miyiz ? İçiçe geçmiș, birbirimizden etkilenmiș, benzeșmiș, üzerinde yașadığı toptağa benzeyen bir halkların mensupları değil miyiz ? Biz, empati yaparak siz olmayı hiç ihmal etmedik. Siz de, biz olmaktan vazgeçmeyin dostlar. Alevilerin, umutla, așkla, sabırla ve can pahasına canlı tuttukları bu damarlar, size de yașam katan damarlar olmadı mı ? Kalu Bela’dan beri, evvelden ahire evrilip, Hak Muhammed Ali’ye bürünüp, Mansur, Nesimi, Hacı Bektaș Veli, Mevlâna, Yunus ve Bedreddin’le Anadolu’ya savrulup, günümüze kadar süzülen o yașamsal inancımızın ‘Șah’ damarı size de yașam katmadı mı ? Bir de direniș halkalarından olușan o șanlı damar var ya… o damar. Hz.Hüseyin’den el alan, Șah İsmail, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu, İnce Memed, Börklüce Mustafa, Karayılan, Deniz, Yusuf, Hüseyin İnan, Kaypakkaya ve Mahir Çayan’la günümüze tașınan ve zalime biyat etmeyen direniș sembollerinin olușturduğu soylu damar. Ve bir de gönül bahçemizi besleyen kılcal damarlarımız var. Șah Hataî, Pir Sultan Abdal, onlarca ulu ozan, Karacoğlan, Așık Veysel, Nazım Hikmet, Mahzuni Șerif, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Muhlis Akarsu ve Hasret’le bize can tașıyan kılcal damarlarımız. Onları biraz yalnız bırakarak, aslında kendimizi, geleceğimizi ihmal etmedik mi ? Evet, ettik. Telafi de edeceğiz dostlar. Durak Arslan 08.08.2012
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © David Durak ARSLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |