Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy |
|
||||||||||
|
... Dıs dunyada, egemen guclerin yarattigi kaos, hayatimizi allak bullak etmeye yetiyor iken, kendi icimizde bir savasi kaldiracak gucte gormedigimiz icin kendimizi, hayatimizi kolaylastiran kaliplara basvurdugumuzdan bahsediyordum. Sonra o kaliplarin, kostümlerin, büründügümüz rollerin, giyile giyile, oynana oynana, nasil bizim birer parcamiz olduklarindan bahsedecektim, takılı kalmasaydim savasa. Sihirli gucleri olan kostumler, her renkten, her desenden, her yere uyum saglatacak, kimisi gosterisli, kimisi ucuz, kimisi siradan, onlarca, yuzlerce kostüm.. Artik hepsi gardroplarimizin vazgecilmez birer parcalari.. Sihirli oldugunu soylemistim kostumlerin, mesela "dunyaya bir kere geldim ben" kostumunu giyerseniz hersey oldugundan o kadar baska gorunur ki gozunuze, siz bile inanamazsiniz; 'gurur'u bir palyaco gibi gorursunuz. Saka yapmiyorum. Burnunda kocaman, kirmizi plastik bir top, kivircik rengarenk bir peruk, koca bir gobekle sizi eglendiren bir palyacodur artik "gurur" yapilacak zaman degildir, dunyaya bir kere geliyorsunuz. Yasayin diye fisildar kostum. Gulerek gecersiniz gururu. Bir de "nasilsa herkes" kostumu vardir, onun uzerine "gunumuzde artik boyle" makyajini yaparsaniz, karsinizda etkilemeyeceginiz insan olamaz. Tek kotu yani, o kostum "onur"u tanimaz. O kadar cok duygu, o kadar cok insan, o kadar cok yasayacak sey vardir ki, elzem birsey degildir zaten "onur". Olmasa da olur, yani kostumunuz deforme sayilmaz. Sadece birkacindan bahsettigim, her kostumle bambaska bir havaya büründüğümüz sayisiz kostumlerimiz var. Hicbirimiz, begendigi bir takimin ayni renginden on tane alip, hergun hangi kiyafeti giyecegimi dusunerek zaman kaybetmeyeyim diyen bir bilim insani degiliz. Yoksa teknoloji mi kirletti yasamlarimizi? İnanilmaz bir hizla hergun bir yenilik ve cope attigimiz eskiler. Bilginin fazlasi, goz cikarirdi belki de.. Yanlis bir tespitte bulunmus olabilerler miydi atalarimiz? Bir kitabin raf omrunu iki yila dusuren hizda artan bilgi, kirliliktir belki. Sadece dusunceden dusunceye atliyor beynim, bir baslangic ariyorum ama bulabildigim her baslangictan, geriye dogru gidip baska bir baslangic buluyorum. Nereye gittigimiz kadar nereden geldigimizi merak ediyorum. İnsanlar ve insanlik hep boyleydi de bunu gormek icin buyumek mi gerekiyordu acaba? Bu konuda bilgili degilim. Okumaliyim. Suan Tusa hazirlaniyor olmazsam, coktan bir kitapcinin yolunu tutmustum. Şöyle başlamis olabilir miydi ki kaos? Mesela, bir gun egemen gucler, insanligi nasil en kolay yoldan ele gecirebileceklerine dair beyin firtinasi yapmak uzere, gokdelenlerden birinin tepesinde toplanmaya karar vermislerdir. Devasa bir masanin etrafinda, rahat mi rahat koltuklarina, kocaman gobekleriyle yayilmislardir. Araya giren bulutlar ara ara birbirlerinin yuzlerini gormelerine engel oluyordur, o derece yuksektelerdir, ayni anda konusup birbirlerini duymuyorlardir bazen, o kadar ki yonetendir hepsi.. Her biri kendince bir fikir ortaya atmaktadir; kimisi ic savaslarin daha etkili olacagindan, kimisi zengini daha zengin kimisi fakiri daha fakir yapmaktan, kimisi genetik calismalarla, insanlari yonetmeyi kolaylastirmaktan bahsediyordur.. Bir turlu ortak bir noktada bulusamamislardir Zaten pek nadir duyuyorlardir kendi seslerinden baska sesleri ama duyduklari fikirler de onlara ya demode ya da utopik geliyordur; herseye bir kulp takmayi beceriyorlardir. Tam kirk dakikadir toplanmislardir ve hala bir fikir birligi saglayamamislardir. Zaman degerlidir onlar icin. Zamanlarini insanligi yoketmek icin harcamak yerine, konusarak gecirdikleri kirk dakika.. Hemen bir sonuca varacaklarsa varmali yoksa yine herkes kendi metodunu uygulayarak yarattiklari kaosu devam ettirmeliydiler. Kendi haline birakilmamaliydi insanlar. Cunku cok da aciz yaratiklar degillerdi. Donem donem yonetime baskaldirip, hakimiyeti ellerine gecirecek gibi olmuslardi da.. Masada homurdanip duran ara ara konusup cogunlukla tikinan adamlar arasindan bir tanesinin, uygun zaman icin firsat kolladigi belliydi. Soz aldi, ayri ayri irklarla, dillerle, dinlerle ugrasmak, her ulkenin, her kitanin ayri ayri parcalanmasiyla ilgili stratejiler uretmektense, sadece bir dusunceyi insanlarin beynine sokarak, bunu basarabileceklerini soyledi adam. Merak yaratarak konusmasini surduruyor, dusuncesini bir anda soylemiyor, dikkatlerini uzerinde toplamayi basariyordu. Soyleyecegi seye guvendigi belliydi, insanlarda guven uyandirdigini sezdigi an: "Degistirebileceklerine dair inanclarini yokedelim.". "İnsanlara aciz birer varlik olduklarini hissettirelim." " İnsanlar doguyor ve ölüyorlar, yeni bir nesil, sadece bizim ogretilerimizle yetisebilir. Bu bir anda olmayacak elbette... derken simsekler cakti, gok guruldedi, on dakika sonra yagmurun yagacagini anlamak guc degildi. Ayrintilari hizla anlatti. Kabul gormustu dusuncesi. İnanclarini ellerinden almak, insanligin sonunu getirmek demek olabilirdi. Belki gercekten boyle baslamisti kaos. Ya da her cagda yanlislar silsilesiydi insan. Hep boyleydi de biz sadece buyuyunce farkediyorduk. Bilmiyordum. Okumaliydim. Tibba gömülmüstüm. Biri uzerimdeki su topragi kaldirsa gercekten de bir kitapciya kosar miydim ki? Emin degilim. Toprak altinda calismaktan sıkılmıstım zaten, masami aydinliga kurup bir de cay demleyip biraz da burada ders calisayim, zaten sdece seksen gun kaldi Tusa diyebilirdim. Sanirim boyle derdim. Bilgi kirlilik derecesinde artmis, uzmanlik dallari yine, yeniden baska dallara ayrilmisti. Calismak, durmadan calismak gerekiyordu, gomulmek topraga, hapsolmak karanliga.. Yeryuzunu ayaklarimizin altindan cektikleri hizda kosmazsak, kaybolurduk boslukta.. Savasmaliydik! Bu yuzden savasanlar yasiyordu dunyada iste bu yuzden yasiyordum ben de ve bu yuzden savasi yaziyordum. Digerleri, birer birer kayboldular boslukta; ya kendileri son verdiler ya da bir suikastle son verildi onlarin yasamlarina. Guzel insanlardi onlar, aslinda savastilar, bu yuzden yokoldular da yontemleri fazla erdemliydi, biz gibi degillerdi, yasayanlardan baskaydilar onlar. Bilmiyorum. Zaman kaybediyordum, yazdikca yaziyordum, halbuki ders calismaliydim. Ne dunyada olanlar ve hatta, ne ulkemde, ne sehrimde, ne sokagimda olanlar ilgimi cekmiyordu. Gerci ilgi'nin cekilmesi icin de uyaran gerektiriyordu. Gece gunduz bir masa lambasi, birkac fosforlu kalem, bir kitap ve bazen bir fincan cay, bazense kahve olan masamda, tek uyaranim, odamdaki su isiticisiydi. Su yeterli sicakliga ulasinca duruyor, soguyunca yeniden calisiyordu. Buydu tek uyaranim. Ben de mi sindirilmistim? Gerci oyle gormuyorum ben kendimi, henuz sindirilip diskilanmadigima eminim. Kolayca hazmetmelerine izin vermeyecegim, cignendigim dogrudur, ama bilin ki beklemekteyim, calisip gomuldugum karanlik, benim bekleyisim.. Ve evet biliyordum artik; degistirecegimize olan inancimizi aldilar. Boyle basladi kaos. İnancimizi kaybedince vazgectik cabalamaktan, tam peki neden yasiyoruz diye sorgulamaya basladigimiz zaman yazdiklari kisisel gelisim kitaplarini surduler piyasaya. Derinlesmemize izin vermeden, daha fazla sormamizi engellediler, cevabini verdiler tum sorularimizin. "Carpe diem!" dediler. Ne oldugunu bile anlamadik bircogumuz. Tercume ettiler "An'i yasa" dediler. Yasadik. Yanildik ama yanildigimizi bile anlamadik. Birbirimizi koklamaktan, kitap kokusunu unuttuk. Elbette kitap kokusu konusunda gelisen teknolojinin hakkini yememek gerek, e-book lar cikti piyasaya. Sonra dogayi yok ettiler, birbirimizi izledik. Gun gectikce yasamak icin fazla calismak gerekti. Bilgiye bogdular, sonra sinayip onurlandirdilar uzmanliklarla bizi, her asamada calistik, bazen yorulduk ve basarisizligi tattik, inancimizi kaybettik, egomuz sarsildi. Bilgiyle sinanip dururken, dusunmeyi unuttuk. Degistik , degistirildik. Zorlandik. Tek basimiza zayiftik, tutunduk birbirimize. Guc aldigimiz, erdemlerimiz, onurumuz ve gururumuz coktan terketmisti bizi, kostumlerimiz bizi biz olmaktan uzaklastirdiginda, gurura palyaco muamelesi yapip, onuru gormezden gelmistik. Bu yuzden iste her defasinda baska birine tutunduk. Coktan kaybetmistik cunku, bizi yalniz da guclu kilacak degerlerimizi.. Gecen gun, bu sene yapilmis bir arastirma carpti gozume, Arastirmanin sonucuna gore gunumuz insanlarinin, onda dördü bosaniyormus, saglik sektorundeyse bu oran daha fazlaymis. Neden dedim kendi kendime. Ne olmustu, ne degismisti? Nereden gelmistik, nereye gidiyorduk, derken, iste bu sorular bu yaziyi dogdurdu. Neden? Bilgiye bogulan insanin dusunmeyi unutmasi olabilir mi bir nedeni? Dusunmeyen insanin merak etmemesi, merak etmeyen insanin, her gununun bir digeriyle ayni gectigi yasamina farklilik katmak istemesi, gittikce agirlasan calisma sartlari, bilimden uzaklasip maddiyata yonlendirilisimiz, yavas yavas cokertilen ahlaki degerlerimiz, doyumsuzlastirilan gunumuz insani, bunlarin hepsi, bu degisimlerin hepsi, bir sonuca goturuyor bizi, hepsi ayni amaca hizmet ediyor aslinda.. İnce ince islediler uzerimize gerceklerini. Parca parca degistik. Yavas yavas, yadirgatmadan, kabullendire kabullendire degistirdiler. Yakistirdik uzerimize islediklerini, zaten hep uzerimizde hep bizim birer parcamizlarmis gibi hissettik. Degistigimizi bile anlamadik ve degistik. Karmasik mi geldi? Her konudan bir parca var gibi mi? Yazi da bir butun degil de sanki kaotik gibi? Baglantilari kuramayacak kadar yorulmus muydu beyniniz? Belki gereksiz ve sacma buldunuz. Belki disari cikmak varken, bu yaziyi okumak zaman kaybi geldi, suclamalarimi okuyacak kadar zaman ayirmadiniz bile. Suclamiyorum sizi. Gunumuz insanisiniz. Yorgunsunuz. Savasmadan guzel yasamak istiyorsunuz. Bir sey soyleyeyim mi? Ben de oyle istiyorum; cunku bu insanca, cok insanca.. Ama birileri istemiyor. Hem de guclu birileri. Hic mi anlamadiniz? Belki ben sucluyum gercekten, yani ben hic anlatamadim. Baglantilari mi guclu kuramadim? Emin degilim. Yorgun cunku beynim. Dun on saat ders calistim, simdi biraz dinlenip bugun de calismami on saate tamamlamaliyim. Evet ben de sizin gibi bu çağin insaniyim. Sadece bekleyislerimiz kisa surer umarim. Bir gun denk duser degisim icin ayaklanmalarimiz. Belki o zaman, kocaman bir guc olur, iste o zaman meydan okuyup dunyaya, yine birbirimize tutunurak ama bu kez dusunceden kacmak icin, gudulerimizle degil, bu kez guvenle, destekle tutunup birbirimize, direnerek yasariz, bizi eksiltenlere. Daha az kostümle, daha fazla kendimiz gibi.. Onurlu ve erdemli..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sirin aydin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |