..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Aysun Güven




5 Nisan 2013
Zeus'un Kızı; Aklı Başında İntiharlar  
Aysun Güven
Ölmek istiyor biliyorum. Bunu, bana, her hücresinde hatırlatıyor. Öyle ki içtiği sudan yediği ekmeğe kadar her şeyi alalade yapıyor. Gülümserken istekli değil, el sıkarken, özellikle müzik dinlerken, o kadar çok aynı şarkıları dinliyor, o kadar sıradan bir zevki var ki onları, duyduğuna dair şüphelerim günden güne artıyor. Sabahları kalkarken, saate nefretle bakmamı istiyor benden. Canı olduğunu düşünsem, gün içinde baktığı tüm insanlar gibi ona da acıyacağım.


:ACAE:
Arabanın tekerlekleri hızlı dönüyor, ama arkaya döndüğünü düşünüyorum. Bilim ve teknoloji dergilerinden okumuştum. Özellikle, western filmlerinde hiç dikkat ettiniz mi? Hep geriye döndüğünü hissettirir size, tekerleklerin dönüşü. Bu arada, sayısını artık takip edemediğim solladığım arabalar gibi, camdan savurduğum biraları da sayamıyordum. Oturduğum deri koltuk, sıcaktan yapışmış, arada sırada havalandırdığımdan, havanın serin olabileceği ihtimali de, yok değildi. Hızım, yüzü öldürmüyordu. Yollarda, kimseler yoktu, arada sırada çıkan hayvanlar ve güneş dışında. Artık, bulanık görmeye başladığımdan, annemin, yavaş sür evladım derken, gözlerini kısarak, bana baktığı gibi bakıyordum, dikiz aynasından, kendime. Kirli sakalıma ve alnımda başlayan yaşlanma işaretlerine. Sonuna kadar açtığım müziğin içinde bu melodi, korna sesleri mi, koymuşlar. Aman, olamaz, yoooooo. Yola dağılmış araba aksamları içinde, kafamı arıyorum. Çünkü elimde bira, ama içecek ağzımı bulamıyorum. Ani ölüm dedikleri bu olsa gerek.

Deniz ve manolyalar ve limon çiçeği, güzel bir hikaye ismi olurdu diye düşündüm. Nice yazmak istediğim şey var hayata ve insana dair, aslında, kendimi yazmalıyım ben, onlar değil miyim ya da onlar ben. Ne farkımız var. Yokuş yukarı tırmanıyorum. Arnavut kaldırımlarını severim. Aralarına basmamaya çalışırım, hala bu yaşımda, bu yüzden, hep yere bakarak yürüme ihtiyacı duyarım. İnsanlar da temkinli değil mi diğerlerine karşı , sürekli bir teyakkuz halinde. Bir kuş çırpınıyor, ama uçamıyor, serçe, yavru daha. Annesi yavrusunu, benim dev cüssemin, onun için tehlikeli olabileceği inancı ile önceden öğrenilmemiş sezgilerle, korumaya çalışıyor. Bilse ki, benim bugüne kadar, bilerek karıncayı bile incitmeyecek, biri olabileceğimi. Böyle şeyler, insanın alnında yazsa ne kadar güven içinde olurduk değil mi? Sonradan dost zannettiğimiz nice insandan, zarar görmeden belki önlem alabilirdik. En çok da yandığım ne biliyor musun? Bir sonraki dostuma bakarken, onun alnında kötü şeyler olabileceğini düşünmek oluyor.

Bir fesleğen fidanıyım, mart ayının mızıkçı soğuklarında ekilmiş. Aşağısı, ne kadar karanlık olursa olsun sıcacık ve güvenli. Bunu, bana hissettiren dayandığım toprak. Ama, hava ve su ile direk tanışmak için can atıyorum. Onun, bana vereceği enerji ile daha çabuk büyüyeceğimi zannediyorum. Daha önceki tohumların, yumruları bana anlattı. Pırıl pırıl, turuncu parlıyormuş. Hele ki, yağmurda çıkan rengarenk bir gökyüzü varmış ki, yağmurdan sebeplenirken, onu seyretmek bir ömre bedelmiş. Bir de uçan rengarenk kanatlılar varmış, kelebek adında. Onları öyle çok merak ediyorum ki. Ama, çiçeği olmayanlara çok konmuyorlarmış. Ve işte, masmavi gökyüzü dedikleri, bu olsa gerek. Biraz daha silkinmeliyim, üzerimdeki topraktan, güneş, söylediklerinden daha parlakmış. Peki, insan, dedikleri devasa boyutta yaratıklar nerede göremiyorum. Ben gelinceye kadar bekleyemediniz mi biriniz, hepiniz toprağın altına mı girdiniz?
Ölmek istiyor biliyorum. Bunu, bana, her hücresinde hatırlatıyor. Öyle ki içtiği sudan yediği ekmeğe kadar her şeyi alalade yapıyor. Gülümserken istekli değil, el sıkarken, özellikle müzik dinlerken, o kadar çok aynı şarkıları dinliyor, o kadar sıradan bir zevki var ki onları, duyduğuna dair şüphelerim günden güne artıyor. Sabahları kalkarken, saate nefretle bakmamı istiyor benden. Canı olduğunu düşünsem, gün içinde baktığı tüm insanlar gibi ona da acıyacağım. Bazen ufacık bir gün ışığı, kalp atışlarından ve bana gelen oksijenden, kan akışından hissediyorum. Acaba bu bahar mı diyorum ? Herşey güzel olacak. Gülümseyen bir çocuk gördüğünde, hayatı durduruyor, korkuyorum, sanki beni de durdurmak ister gibi, damarlarımın önüne engeller tıkıyor. Onun için, uzun bir süre demek, mutsuzluk ömrüne vurduğunda, mutluluk hissi. Arkadaşı anlatıyor, gözlerinin içine bakıyor. Her başarısızlık, aslında, evin temel direkleridir, üstüne basıp çıkabileceğin. Masal gibi geliyor, rehavet yayılıyor vücuduna, esnememi istiyor. Engelliyorum, katılıyorum çünkü arkadaşına. Kolları hiç acımıyor, acıtamıyorum artık o kadar alıştı ki, o bembeyaz toza. O gün, sabahın erken saatlerinde kalkmadı, kalkamadı. Son uçuşunu yaptırdım ona. Hayat çizgisinde, en son gördüğünün, sürekli gülen bir kız çocuğu olmasını sağladım. İmza: Çok kullanılmamış bir beyin.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Acının Dramatik Süsü

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Zeus'un Kızı;hayal Balığı
Zeus'un Kızı;gökkuşağı
Zeus'un Kızı;per - Kür Per - Taj
Alacakaranlık ve Ötesi
Zeus'un Kızı; Takvim Yaprakları
Zeus'un Kızı; Paravan
Gökkuşağı
Zeus'un Kızı; Olta, Balık ve Deniz
Zeus'un Kızı; Işık
Zeus'un Kızı;kadının Gölgesi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kara Mizah [Şiir]
Irmak [Şiir]
Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden - Bir Ucu Bir Kuyuda Kaybolan Rüzgarlı Bir Şosede [Şiir]
İnsana Dair [Şiir]
Bir Dolu Bir Boş [Şiir]
2011 Yeni Doğan [Şiir]
Doğum Günüm [Şiir]
Derdim Bu Olsun [Şiir]
Doğum Günüm [Şiir]
Ne Diyeceğimi Bilemedim [Şiir]


Aysun Güven kimdir?

hayatın içine sığamayanlar kitapların içine sığabilir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Aysun Güven, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.