Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Her bir yazma denemesinde, sol elinin kagitla temas eden kismi, kagidi islak griye boyuyor, adami cildirtiyordu. Acaba elimi kagida degdirmeden yazabilir miyim diye sekilden sekle giren parmaklariyla, egri bugru harfler disinda hicbir sey yazamiyordu. Bir yandan alirken ucuza kactigi dolma kalem akitiyor, diger yandan nerde ne zaman nasil davranacagini hic bilmeyen vucudu terleyip duruyordu... Eli terli ve griydi. Filmlerde boyle olmuyordu. Griye boyanan kagitlari burusturup burusturup firlatiyordu zaten darmadaginik olan odasinin bir kosesine. Kendini yaz demisti psikiyatristi, kendini yaz ve bana getir. Daha once hic yazmayi denememisti, pek okumazdi da ama gecelerce durmadan film izlemisligi vardi adamin, en sevdigi seylerden biriydi devasa bir Lcd ekran monte ettirdigi, hoparlorleri sonuna kadar actiginda üc apartman uzaklikta oturan insalari bile sagir edecek gurultude bir ses sistemi kurdurdugu, film odasinda durmadan film izlemek. Bir parca mubagala etmis olabilirdi belki, üc apartman otede oturan insanlari sagir edecek bir ses sistemi ne arayabilirdi ki bakimsiz kohne bir apartman dairesindeki kucuk karanlik odasinda, Lcd de devasa degil yuz alti ekrandi sadece diye gecirdi icinden de herneyse diye gecistirdi o anda. Cok onemli degildi zaten suan mubagala edip etmedigi ama su da bir gercekti ki mubagalasiz hayat fazla tekduzeydi. Abartmak neseli birseydi, komikti, bazen kizdirici bazen guldurucuydu. Neyse simdi konu bu degildi. Soru(n) larina cozum icin gittigi psikiyatriste uyuz olmustu adam, ancak soru soruyordu o da cozum uretmek yerine, simdi bir de baska isi yokmuscasina kendini yazmaliydi. Yakin zamanda izledigi bir filmden etkilenip hemen murekkep ve dolma kalem almak icin bir kirtasiyeye girmisti psikiyatristin kendini yazmasini istemesi uzerine. İzledigi o filmdeki gbi masanin basina oturacak, karanlik odasinda sari renkli masa lambasinin isiginda dolma kalemiyle bir yazar edasiyla yazacak, sonra yazdiklarini begenmeyip burusturup cope dogru firlatacakti. Bazen hedefi tuturup cop kutusuna atacak, bazense iskalayacakti. Filmlerde boyle oluyordu yani yazarlar cumleye baslayip devamini getiremediklerinden filan kagidi burusturup atiyorlardi, adamsa sacma bi sekilde elini kagida degdirmeden, kagidi griye boyamadan yazmak icin calisiyor, bu yuzden her defasinda kirlenen kagidi burusturup atiyordu. Lanet hayat ne zaman filmlerdeki gibi olmustu ki, diye gecirirken aklindan masadan kalkti. Yarin yeniden randevusu vardi, kafasini toplayip kendisini yazmaliydi, tum sorun baskalarinda olmamaliydi demisti psikiyatristi, kendini yaz ve seni konusalim. Yazacak film gibi bir hayati yoktu, hem cok sacma bir sey degilmiydi kendini yazmak? En iyisi dun gece gordugum ruyayi yazayim diye dusundu. Fazladan bir kat yukarı çıkmış olmalıydı. Basıla basıla üzerindeki boyasının silindiğini sandığı, son katı gösterdiğini düşündüğü butona basmıştı.12. kat olabilirdi burası ama aradığı yer olmadığı aşikardı. Bir kahve dükkanı böyle soğuk ve karanlık bir yerde olamazdı. Işıklar dahi bir umarsızdı. Gelen asansörün varlığını sezdiklerini gösterir bir sinyal vermek, onların görevleri değildi sanki. Meraktan çok korku uyandırmıştı bu karanlık adamda. Başını asansörün kapısından dahi uzatmadan, bir telaşla 11. kat butonuna bastı. Ürkütücü bir hava hakimdi bu katta, asansörün kapısı kapanmak nedir bilmiyordu. Adam bir şeylerin ters gittiği hissine kapılmıştı ki asansörün kapısı kapandı ve aynı anda 11. katta açıldı. Kahve kokusu ve insan sesleri, aradığı yerdeydi adam. Espressonun kokusunu almak baştan çıkarmaya yetiyordu adamı. Telefonu çalıyordu adamın. Ceplerini kurcalıyor bir türlü bulamıyordu, sıra kendisine gelmişti, grand espresso dedi adam, telefonunu aramaya devam etmeden önce, cebinden çıkardığı on lirayı uzattı kadına. Bu sırada susan telefonu yeniden çalmaya başladı. Kasadaki kadın adını sordu adama. Adam ısrarla çalan telefonun telaşında 'bir dakika' dedi kadına, Bir'i duydu, anlamadı kadın. Telefon çalmaya devam ediyordu. Adam sinirlenmeye başlamıştı, tüm ceplerine baktı, ses kendi üzerinden geliyordu, başka nerede olabilirdi ki bu telefon diye düşünürken, yine ismini sordu kadın adama. Adam anlamadı, 'bir dakika' dedi. 'Bir' yazdı kadın ve uzattı bardağı adama. Adam sonunda bulabilmişti telefonunu. Yeni aldığı montunun, bulunmamak üzere tasarlanmış, derince bir cebinin içindeki bir cepteymiş telefonu. "1" de neydi? Gulumsedi adam. İlk yudumuyla birlikte erimeye başlamıştı bile yorgunluğu, son yudumuyla birlikte eser kalmamıştı bugünden. Şimdi alışverişe başlayıp biran önce evin eksiklerini gidermeliydi. Tekrar calan telefonunu, bu kez cevpaladi adam. Bugun 10 kez aradim, neden açmiyorsun telefonlarimi diye sitem etti kadin. Umursamazca 9 dedi adam, 9 kez aramissin, 9 cevapsiz arama vardi telefonuma baktigimda. Telefonun ucunda, sanki yer, ayaklarinin altindan buyuk bir hizla kayiyor, kaymaktan ziyade yer, kadini adamdan cok cok uzaklara dogru cekiyormuscasina, yuzunde ruzgari hisseden kadin: Ne farkeder dedi. 9 ya da 10, seni anlamiyorum, bir alo demek, mesgulsen megulum demek, bu kadar zor olmamali. Susarak degil, konusarak yonlendirmeni istiyorum. Kal demenden cok, belki git demeni istiyorum. Kalmaktan o kadar cok yoruldum ki... Ama susmanla gidemiyorum. Sense bana 9 diyorsun. 9 kez aramisim, 10 degil. Ne farkeder die tekrarladi kadin. Ayni pervasizlikla cevapladi adam: Bir eksik. 9, 10 dan bir eksik... Telefonu kapatti kadin. Bir kez daha eksilmisti adam. Telefonunu eline almisken, alinacaklar listesine bir goz atti. Uzerini cizdikleri tamamdi, geriye 8 sey kalmisti. Hemen 7. Kata inip ev esyalarini tamamlayip, cikmak istiyordu buradan. Asansore yoneldi, en nefret ettigi sey, her katta duran asansorlerdi. Neyse ki hic durmadi derken, 8.katta duran asansorden, yedi sekiz yaslarinda bir cocuk indi. Adamda garip bir his uyandirdi bu cocuk. Uzerinde durmadi, bir kat daha asagi indi asansor ve 7.kattaydi adam. Almasi gerekenleri aldi ve cikti. Hemen sonra evindeydi. Degistirdigi 6.evdi bu, bir turlu oturdugu evlerde rahat etmemisti, degisimi de seviyordu ama yorulmustu artik gocebelikten adam, bir duzen istiyordu. Aceleye getirmenin yanlis kararlar almasina sebep olabilecegini dusunerek, bir hayli arastirip, en sonunda 6. Katta bir daire aldi. Gecen sene 7.katta oturmustu, ondan once 8. Amma cok ev tasimisti, neyseki bu ev gercekten tam istedigi gibiydi. İcine cok sinmisti, eski esyalarindan hicbirini yeni evine tasimamis olmak, bir an ona eksiliyormus hissi verse de nasilsa yerine yenilerini koyuyordu, bu hissi cok onemsememisti. Hem yenilik insani canli tutan bir seydi, degisim guzeldi. Yeni evine iyice yerlesmisti, sadece kitapligi duzenlemek kalmisti. Boydan boya, odanin bir kosesinden diger bir kosesine uzanan dev, gorkemli bir kitaplik.. Cok yorulmustu, kitapligi simdi duzenlemeye kalksa, zaten yarim kalacakti. Yarim birakmak hicbir zaman umrunda olmamisti gerci adamin da, sadece suan baslamaya usenmisti. Uyudu. Calan kapinin kendi kapisi oldugunu farketmemisti, zil sesi henuz ona yabanciydi. Kapinin deliginden bakti, tanimadigi bir adamdi, acti kapiyi, elinde bir tabak yemek, hosgeldiniz dedi adam, oyle tanistilar. Sonra iceri gecti ve kitaplarinin oldugu kolilere yoneldi adam. Karanliga alisik degildi kitaplar, tozlanmamalari icin cam bir kaplamanin arkasindan bakmaya alisiklardi aydinliga ama karanliga degil. Sergilenmek onlar icin onemliydi; hakediyorlardi da bunu, kimisi defalarca okunmus, kimisi yillardir okunmayi beklemis, yuzlerce oyku, siir kitaplari ve romanlar.. Sıkıca bantlamisti kolileri, bicak olmadan acamayacagina gore, dun yerlestirmis oldugu ve hatta aksam yemek yapip kirletme firsati dahi buldugu mutfaga giderken, kitaplarini turlerine gore mi, yazarlarina gore mi guruplandirip dizse daha iyi olur uzerine kafa yordu. Bicagi alip kolileri acti teker teker. 5 saatini aldi tum bu isler, ama artik evde hersey yerli yerindeydi. Yorulmustu ve yarin erken kalkmak zorundaydi. Zil caldi yine. 4 kisi vardi kapida, kapiyi acti adam, arkadaslari olmaliydi kapidakiler, yeni eve hayirli olsuna gelmisler carpa carpa iceri girdiler, uyumak istiyordu ama yok diyemedi. Her zaman boyleydi. Yok diyemezdi. Kapi caldi yine, bu kez tanimadigi 3 kisi. Arkadaslarinin cagirmis oldugu 3 arkadaslari daha gelmisti. Evi yeni temizlemisti, icinde duydugu hosnutsuzluk yuzine yansiyor muydu acaba ki? Aynaya bakmak icin banyoya yoneldi. Banyoda biri vardi. Vazgecti. Sakinlesmeye calisti. Biraz icki icip sakinlesebilirdi belki. Butun gun yemek yememis oldugunu, 3. kadeh viskiyle carpildiginda animsadi. Bu kaar cabuk etkenmezdi yoksa. 3 kadehle carpilacak bir adam degilim ben diyerek guldu kendi kendine. Ne cok carpildigini hatirladi. Hayatinin etkisiz elemaniymis gibi yasiyordu cogu zaman, sanki hayati kendi kontrolu disindaydi. Kim carpsa, ona carpilarak gecirdi yillarini. Saat 2 ye geliyordu, yarin nobete gitmek uzere uyanmasi gerekiyordu ama arkadaslarina kibarca gitmeleri gerektigini soyleyemiyordu. Oyle programlamisti kendisini, hayatinin etkisiz elemani gibi. Saat 2 den dakika dakika uzaklasirken, gec oldu dedi aralarindan biri. Sonunda, dedi adam icinden, kapiyi arkalarindan kapatip, disini bile fircalamadan uyudu, nasilsa alarmi kurmustu. Saatler dakikalari dakikalar saniyeleri, herbiri birbirini kovaladi ve alarm caldi. Erteleme luksu yoktu alarmi cunku daha tras olacakti. Esneyerek banyonun lambasini yakti. Henuz aydinlanmamisti ortalik. Banyoya girmeden kombinin sicak su ayarini yukseltmeliydi, havalar cok sogumustu, hadta olmamaliydi adam. Dolabindan tras makinesini cikarip aynaya bakti. Bakti ve kendisine carpildi adam. Tekti, birdi, sadece kendisiydi ama.aynadaki yuz o kadar yabanciydi ki ona. Gercekle yuzlesmek.hosuna gitmedi. Birseylerin eksildiginin farkindaydi ama.. Bunu kendisi mi secmisti? Baslangicta eglenceli bulmustu, 4le 4, 3le 3 oluyordu. Renk katiyordu bu adamin hayatina. Farkettigi sey ayna karsisinda, koca bir teklik, bir yalnizliktan ote bir "1"likti adamin gordugu. Ona keyif veren bu oyun, yokolmasinin sebebi olacakti. Belirli bir duzenle azaliyordu adam. 4 3 2 ve bu sabah yuzlestigi kendisi. Cok acikti hersey. Dun aksam evin alisverisini tamamlamak.icin gittigi AVM'nin 12. katindaki karanlikta hissettigi, o garip korkuyu duydu adam. Sonra 11. kata inip, kahve kokusuyla bastan cikan yorgunluguyla birlikte kaybolan korkusunu animsadi. 10 kez aradim diyen sevgilisine 9 arama var telefonumda, dedigi o an geldi aklina.. 8. katta bir cocuk inmisti asansorden.. Garip bir urperti duydu adam.. O inen cocukluguydu adamin, evet eksilmeye orada baslamisti. AVM nin 7. katinda alisverisini tamamlayip, 6. katindaki evine gitmisti. Hersey oldukca netti, durmadan eksiliyordu adam. Tras oldu uzerini giyindi ve tam cikacakken kapi caldi. Yuzundeki telasi yansitmak istemedigi sevdigi kadindi kapidaki. Beyaz teni, uzun boyuyla, carptigi insanlari sifirlayacak gucteydi kadin. Sadece kadin olmasi bile yeterli bir guctu bir erkegi sifirlamak icin. Kotu bir sey degildi 'sifir' olmak. Sadece carpmada yutan elemandi "sifir" ve korkuyordu adam, korkuyordu yokolmaktan. Cesaretle carpiyi cekti aradan. Elele tutusup asansore bindiler, asansorun aynasina yapistirilmis bir kagit gozune ilisti adamin; buyuk ikramiye cekilisi icin son 10 yaziyordu. Gulumsedi adam. Adam ve kadin, 1 ve sifir degillerdi artik hem adam da sifirlanmamisti, cunku carpi kalkmisti aralarindan. On oldular, yuz oldular da bin olacaklardi da uyandim uykumdan. diyerek bitirdi, ruyasini yazmayi. Oturup kendisini yazmaktan daha az sacmaydi bir ruyayi yazmak. Yarinki randevu saatine kadar rahatti artik adam, nasilsa odevini yapmisti. Hayatini yazmamisti belki ama elinde birseyler karaladigi bir kagitla girecekti psikiyatristin odasina .Dev ekranli Lcd sinin basina gecip guzel bir film izlemeyi haketmisti. Basliyordu film... Cocuk gibi el cirpti adam heyecanla, resmen artik bir yazar bile sayilabilirdi. Yazdigi metne bakip bakip kendiyle gurur duyuyordu. Ne kadar komik gorundugunun elbette farkinda degildi. Psikiyatristinin okuyunca kendisine duyacagi hayranligi dusunup, biyik altindan guluyordu. İc sesinin susma zamani gelmisti film basliyordu. Kocaman harflerle "İneffective eleman of his life" yaziyordu. İc ses sustu. Film basladi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © şirin aydın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |