Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
İkibin yıllık elektriksizlikten sonra ciğerlerimiz bayram etkisi yaratmış,susuz yazların üzerinden geçip buzdolabının önünde kuyruğa geçmiştik.kafamız iyimserlik davullarının sesinden alık olmuştu.deyim yerindeyse bir balık olmadığımız kalmıştı.elektrik adlı olgu finans yetersizliğinden intihara yeltendiğinde artık bizi bir daha neyin çarpacağı da meçhuldü... Hayallerinin altında zavallı bir kedi gibi ezilen ideallerimizn stop lambasına çarptığı günlerdi sonraları.cüzdanlarımızın boynunu bükmüş zavalllı bir aslan gibi duruşu gözyaşlarımıza slalom yaptırmıştı.gronland’da şükür namazı kılan susuz bir nesil olarak buzdağının kayınpederine şükrettik.solaçık mevkisinden gelen bir havan topunun yere bıraktığı göz iriliğinde bir özlem ise arkamızdan hiç ayrılmadı.inadına kovaladı eteğimizden düşen çamurlu gözyaşlarını.biz ona inanmayıp,kutup fiyordlarına arkasını verip tubitak ödülünü hakeden bazı sıfatları dansa kaldırdık.arka plandaki tatlı caz ezgisi bile gölgelerimizle taşak geçti.cüzdanlarımız aşırı rüzgardan yere inmedi.hava antrenmanı yaptı.içi boştu.bizler burbon tadına bağladık buğdayımsı hezeyenlarımızı... Makineleşmiş bir hayal vardı gökkafesin içinde.bizi taciz edip yanına aldığı yıllar boyunca yılan derisiyle kaplanmıştık.taciz felsefenin yarattığı bu pesimist ortam tuz yemiş koyunları berrak ve tatlı suyun üzerinden geçirtti.göklerin bir zamanki kartalları suya düşüp çürüdü.bazı artakalan parçalarını yeni tezgahlar yapmak için kullandılar.yere donsuz karıncayiyenler indi gökten... Kim çarpmıştı “vatandaş” ismiyle anıldığımız “dünyadaş” bizlere.tv kumandasından çıkan okların yarattığı her açılış bir cambazın ip numarasından öteye gidemiyordu.oltanın ucuna gideceği günü bilmeden bekleyen dişi bir istavritin hayal dünyası ne kadar çarpıcı olabilirdi.ölmüş vizyon çocuklarının canlandırılması için kaç galon siyah kan gerekecekti.her pazartesi delice solaryumu andıran binalara kaçan “dünyadaş” hayallerimizin yörüngesi bazı galaksiler tarafından “süzme” olarak onaylanıyordu... Bir özlem yukarda yazdığım gibi bizleri hiç bırakmadı.o kıtıpiyöz hayallerine bir son vermiş olmalıydı.bütün çekinceler karıncayiyenler gibi o özlemin tümseklerini yolmaya çalıştılar.makinelere hoşgeldiğimiz, bol sesli ve bol acılı ve kabartma tozlu günlerde beyaz elbiselerimizi giyip,özlenen,safça gülüşlerle yıkadık yerküreyi.ama elimizde bir küre bile yoktu özlemi bu taraflara yansıtıp gözlerimize çiğ tanesi gibi düşürecek. Dudaklarım kadar kirliydi öfkeli ruh intiharları! .....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim çok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |