Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
İçimde bir öğretmen varmış gibi bildiğim, öğrendiğim, deneyimlediğim ne varsa vermek istedim. Onu ne susturabildim, ne de emekli ettim. Bazen susmalıyım diye kendi kendi kendime telkin etsem de her defasında tam tersini yaptım. Yok, şikayet etmiyorum, çokça bıkkınlık var. Deli misin diye takılıyorum kendime, umursamazlık varken bu çaba niye? Olmuyor ama, yapamıyorum, içimdekini bir türlü susturamıyorum. Hayat kirli. Vicdanlar kirlenmiş. Ben ise lekeleri temizlemeye çalışıyorum. Kendimce. Oysa küçücük mutluluklar var. Görmek lazım onları. Hırstan uzaklaşıp dinginliğe ulaşmalı. Çok da zor değil. Önce istemeli. Yürekten istemeli. İdealist düşünce gibi görünse de, kafa yorunca başka bir yol olmadığı görülür, fikrimce. Çünkü insan mutsuz. Aklını ele geçiren para hırsı ile ne kadar oyalanırsa oyalansın bu yolun da bir sonu var. Mutsuzluğunu iliklerine kadar hissettiğinde bir yol ayrımında bulur kendini. Kendine gelir veya tamamen kaybolur. Mantık. Olmazsa olmaz. Hayat asırlar öncesi kadar kolay değil. Asırlar öncesi kadar zor değil. Hayat hep farklı, zaman farkıyla farklı. Mantık olmadan akıl yetersiz kalır. Yaşanmışların, öğretilmişlerin peşine düşer. Mantık süzer, düşünür, karar verir. İçimdeki öğretmenin mesaisi bitmek bilmiyor. Elimde değil. Hiç kimseye bir şey öğretme çabam yok aslında, lakin öyle işte. Bir zaman ki, belki de her zaman olduğu kadar zor ve sarsıntılı. Kaba tabirle ardını kollaman şart. Şu yazma meselesini çok düşünmeye başladım. Acaba bıraksam mı? Yoksa olduğu gibi devam mı etsem? Dediğim gibi, yazsam ne olur, konuşsam ne olur. Sonra, öğretsem, anlatsam ne olur… Bence sorumlusu zaman. Hani eski zamanlar özlenir ya, haksızlık bence. Bu bir olgunlaşmamış anı. Zamanın bir yerinde gönlün okşanmış, hoş vakit geçirmiş, mutluluğu hissetmişsindir. Farkına varmadığın bir çok olayın dışındasındır. Misal çocukluk. Düşünmeden, yargılamadan seyrettiğin bir film gibi. Zaman hayatına yazılmadan fikirlerin değişmez. Yaşanılanlar; duygu depremlerin, yol ayrımların, seçimlerin seni yıpratırken ideallerin, düşüncelerin değişir. Elbette herkes için geçerli değil. Bu yüzden değil mi ki farklı karakterlerimiz, kişiliklerimiz. Ben ortaya söylerim, ortaya konuşurum, alkış ve yuhalanma kabulüm. Çok farkındayım, kulvar değiştiren bir yazı oldu. Hem de çok hızlı kulvar değiştirdi. Yetişemiyorum düşüncelere. Yoruldum belki. Onu da düşünmeyeceğim. Yeter. Bir çıkış yolu olmalı, lakin yok. Yüklendiğin yükü taşımak zorundasın. Yol bitene kadar. Haksızlık değil mi?.. eylül
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © eylül, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |