Şirk, İslam’ın temel inançlarına göre, Allah’a ortak koşmak ve O’nun ilahlık vasfını başka varlıklara vermek anlamına gelir. İslam’da, yalnızca Allah'a ibadet edilmesi ve O’na yöneltilen sevgi, korku, güven gibi duyguların sadece Allah için olması gerektiği vurgulanır. Ancak insanın yaratılışında var olan duygular, doğru kullanılmadığında, insanı şeytani bir yönelime sürükleyebilir. Şirk, çoğunlukla bu duyguların Allah’a yöneltilmesi gereken şekilde değil de, yanlış kişilere yönlendirilmesiyle ortaya çıkar. Bu da insanın akıl ve vicdanını devre dışı bırakıp, duygusal etkenlerin baskısı altında hareket etmesiyle mümkündür. Duygular, insanın içsel dünyasının önemli bir parçasıdır. Sevgi, korku, güven, ihtiyaç ve sığınma gibi duygular, insanın yaratılışıyla birlikte verilmiş, doğru şekilde kullanıldığında insanı Allah’a yakınlaştıran, O’nun rızasını kazandıran duygulardır. Ancak bu duygular, eğer doğru şekilde yönlendirilmezse, insanı sapkınlıklara ve şirke sürükleyebilir. Kuran, aklını kullanarak doğruyu arayan bir insanın, Allah’ın birliğini açıkça göreceğini ifade eder. Buna rağmen, insanın duygusal etkenler nedeniyle aklını devre dışı bırakması, onu şeytanın etkisi altına sokar ve akıl dışı yollara yönlendirir. İnsanın doğru düşünmesi ve doğru hareket edebilmesi ancak aklını kullanarak mümkün olur. Ancak duygusal etkenler, insanın aklını etkileyebilir ve mantıklı düşünme becerisini engelleyebilir. Duygusal yoğunluk, insanın doğruyu yanlışla karıştırmasına, Allah’tan başka varlıklara ilahlık vasfı yüklemesine neden olabilir. Kuran'da, aklını kullanmayan müşriklerin, şeytanın yönlendirmelerine açık hale geldiği ve sapkınlıkla karşılaştıkları anlatılır. Bu sapkınlık, insanın duygusal yönlendirmelerinin aklın önüne geçmesiyle mümkün olur. Duyguların doğru yönlendirilmesi, insanı doğru yola taşır. Sevgi, korku, güven gibi duygular, insanın Allah’a yöneltilmesi gerektiği şekilde kullanıldığında, iman ve ihlası pekiştirir. Fakat bu duygular, Allah’a yöneltilmek yerine, başkalarına yönlendirilirse, o zaman bu duyguların yaratılış amacından sapmış oluruz. Allah’a duyduğumuz sevgi ve korku gibi duyguları, yaratılmış bir varlığa yöneltmek, o varlığı ilahlaştırmak anlamına gelir ki bu da şirke düşmek demektir. Allah’tan başka kimse, sevilmeye, övülmeye, yüceltilmeye, korkulmaya ve yardım istenilmeye gerçek anlamda layık değildir. Çünkü her şeyin kaynağı ve her şeyin varlığını sağlayan sadece Allah’tır. Şirk, genellikle insanın aklını devre dışı bırakması ve duygusal etkenlere kapılması sonucu ortaya çıkar. Şeytan, duygusal silahlarla insanı doğru yoldan saptırabilir. Kuran’da, müşriklerin sadece duygularının etkisi altında hareket ettikleri ve bu nedenle akıllarını kullanmadıkları belirtilir. Duygusal yönlendirmeler, insanı akıl ve mantık dışı davranışlara sevk eder. İnsan, Allah’a karşı olan sorumluluklarını unutarak, yarattığı duygusal bağlarla yanlış bir yönelime girebilir. Bu, insanın aklını ve vicdanını devre dışı bırakmasının sonucudur. Sonuç olarak, doğru düşünmek ve doğru hareket edebilmek, insanın aklını ve vicdanını kullanmasıyla mümkündür. Duygular, insanın yaratılışında var olan birer nimettir, ancak bu duyguların yanlış yönlendirilmesi, insanı şirke sürükler. İslam, insanı akıl ve mantıkla doğruyu anlamaya ve doğruyu yaşamaya çağırır. Şirk, duyguların akıl ve mantıkla değil, duygusal etkenlerle yönlendirilmesinin sonucudur. İnsanın duygularını, Allah’ın istediği şekilde yönlendirmesi, onu imana ve doğru yola taşır.