Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Yeni bir insan türü, Homo Economicus TV’ de haber kanallarına bakıyorum da, sabah akşam ekonomi haberleri veriliyor. Demek ki çok sayıda izleyeni var ki, yayıncılar bu konuya ağırlık veriyorlar. Hiç ummazdım bu programların izleyici bulmasını.. Çünkü çoğunluk insanların davranışlarında, düşüncelerinde hiçte ekonomi dilinden anlar gibi gözükmediklerini izliyordum.. Gerçi ben anlıyormuyum? Bu programları biraz izleyince, sıkılıveriyorum. ! Yabancı TV kanallarına da bakıyorum, ekonomiye verilen ağırlık çok dikkat çekici.. Haber süresine eşit ekonomi haber ve yorumu veriyorlar. Hele hele konuştukları ayrıntıya kulak verince, iyice şaşırıyorum..Hangi şirket Arabistan’da ihale almış, hangisi bulduğu yeni yöntemle üretimde patlama yapmış, hangi fon yönetimi başarılı olmuş? Bunlar ne konuşuyorlar böyle? diyorum. Aklıma bizdeki ihale yasasını geriye döndürmek gibi anlam veremediğim yaratıcılıklar geliyor, habire devletten hazır para bekleyen, bir türlü gelmeyen dış kredilere ümit bağlamış (sanki kendilerine pay düşecek de!) yığınlar geliyor; ticarete, ekonomiye çarpık bakan devlet bürokrasisi geliyor!.. Kıyaslama yapmadan edemiyorum! Bu işte bir noksanlık var diyorum; biz sanki yanlış bir zemindeyiz... Karşı tarafta ise, daha farklı ve tutarlı düşünen bazı insanlar var. Bu insanlar sanki yeni bir alt tür! Her sabah e-posta kutumda yurt dışından malını satmak isteyen insanların mesajlarını buluyorum. Adresimi nereden edinmişlerse, uzak ülkelerden bana malını hizmetlerini anlatan kağıtlar gönderiyorlar postayla. Bu mesajların geldiği ülkelerse, zengin ve başarılı ülkeler! Bir de, bazı Afrika ülkelerinden mesajlar geliyor. Örneğin diyor ki, ‘Ben falanca ülkenin, darbe olmadan öncesi bakanı veya generaliyim. Falanca bankada bilmem kaç milyon dolar param var. Ama yeni yönetim bunu kullanmamı engelliyor. Gerekli hukuki mücadeleyi yapabilmem için falanca ünlü avukatlık bürosu benden 250 bin dolar ücret istiyor. Eğer bunu tedarik edersem paramı kurtaracaklarına söz veriyorlar. Eğer siz bu davayı takip etmemi sağlayacak bu parayı bana verirseniz, paramı aldığımda, size verdiğiniz paranın 10 katını vereceğim!...’ Yerseniz!! Üçüncü dünya insanının kafası ise bu yönde çalışıyor işte... Birinci gruptaki insanlar ise; farklı türde insanlar.. Geçtiğimiz 20. yüzyılda, sanki insan türü Homo Sapiens, bir evrim geçirerek Homo Economicus olmuş..!. Biz ve çoğu üçüncü dünya ülkesi ne yazık ki bu değişikliğin farkına varamadık. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerle, diğer az gelişmiş ülkeler arasındaki farklılık gittikçe açılmaya başladı. Ne yazık ki, küresel ölçüde refah eşit ve adil bir ölçüde dağılmıyor. Teknolojik gelişimin, refahın beraberinde getirdiği düşünce derinliğinin ve acı olaylardan insanlığın edindiği olanca tecrübeye rağmen, insanlığın bir bölümü bolluk içinde yaşarken, diğer çoğunluk bölümü, susuz, aç, eğitimsiz, hastalıkların pençesinde yaşıyor. Toplum bilimciler, ekonomistler, futurologlar durumun hep kötüye gittiğini söylüyorlar. Deniyor ki, bir süre sonra yoksul ülke halkları, zengin ülkelere doğru yoğun bir göçe başlayacaklar. Buna karşılık Batı ülkeleri ise, kendilerini tamamen içe kapatıp, duvarların arkasına saklanacaklar. Gün geçmiyor ki, Asya’dan, Ortadoğu’dan, Afrika’dan, gemiler dolusu insan, insan kaçakçılarının yardımıyla Avrupa’ya sızma girişiminde bulunmasın. Yakın zamana kadar Türkiye üzerinden bir insan trafiği Batı’ya geçiyordu. Ama AB den gelen baskılar üzerine, Türkiye kontrolu sıkılaştırınca, insan trafiği Afrika üzerinden yoğunlaştı. Göçmenlere karşı biraz gevşek davranan İtalya ise bugünlerde duvarları tamamen kapatacağını belli etti. ABD’ de Güneyden Latin Amerika’dan gelen göç dalgalarına karşı, yoğun bir mücadele veriliyor. Demek ki, dünyada yoksul ile zengin arasında büyük bir ayrım var ki, daha iyi bir yaşamı ülkesinde bulamayacağını anlayan üçüncü dünya insanı Batı’ya göç etmek istiyor. Ama fark büyüdükçe, duvarlar gittikçe daha yükseliyor. Her iki tarafta tepki büyüyor! ‘Medeniyetler Çatışması’ denilen olgu aslında dini farklılıklara değil, paraya dayanıyor. Bütün bunlar, ekonomik dengesizliğin sonuçları. Peki ama bu dengesizliğin sebepleri nelerdir? Neden yoksul ile zengin arasındaki ekonomik uçurum git gide büyüyor? diye sorarsanız; yoksul üçüncü dünya insanının ekonomiden hiç anlamaması yüzündendir, derim. Dünyanın bu bölümü henüz herşeyin temelinde ekonominin yattığı gerçeğinden habersiz. Yöneticileri hala doktrinlerden ve ideolojilerle, ekonomi ile olduğundan daha çok ilgililer. Zaten kıt olan kaynaklar, yolsuzluklarla yağmalanıyor. Üretim artırılması kimsenin kaygısı değil! İnsanlar sadece mevcut pastadan nasıl pay kaparım diye düşünüyorlar. Kimse daha çok üretmenin, daha çok ticaret yapmanın gerekliliğini umursamıyor; insanların hedefleri bir partiye kapılanmak, bir makam, devlet kapısında bir iş, bir ayrıcalık, bir rant elde etmek. Halbuki karşı tarafta öyle insanlar var ki, bu insanların bütün kaygısı, daha çok, daha kaliteli mal ve hizmet üreterek; bunları daha çok kişiye satmak. İşte refahı bu getiriyor. Kişisel tecrübem; bunca yıllık iş hayatımızda devamlı kapımızı aşındıran yabancılar sadece satıcılar, temsilciler oldu. Bu adamların bütün gayesi; ürettikleri malları satmak, böylece ülkelerindeki üretim sürecinin devam etmesi, tezgahların çalışması, istihdamın geliştirilmesi idi. Bunca yıldır çalıştığım kuruluşlarda, mal ve hizmet almak için dolaşan bir tane yabancı görmedim.! Bütün karşılaştığım insanlar satış konusunda uzmanlaşmış, ürününü satmak hedefine kilitlenmiş insanlardı. Bunlar alıcılarla değil, birbirleri ile mücadele veren Homo Economicus türünden insanlardı. Para, finans, kar, zarar, ticaret diyalektiğine hakimdiler. Düşünüyorum da, karşılarındakiler, özellikle kamu sektöründekiler; sadece satın alıcı idiler. Ticaretin karşılıklı olduğunun bilincinde değildiler. Bir kaç kuruş ucuz olmasının kaygısını duyarlardı ama karşılığında mal ve hizmet satmayı akıllarına getirmezlerdi. Her nasılsa anlaşmaya girmiş olan Offset maddeleri ise hiç çalıştırılmazdı. Örneğin offset anlaşması ile ilgili madde, satıcı şirketin 10 sene içinde bizden 10 milyon dolarlık mal almasını mı hedefliyor? Bu maddeyi nedense(!) görmezden gelir, takip etmez, sürenin bitimine doğru, yeni alımlar için örneğin 250 bin dolarlık bir krediye çeviren ek bir anlaşma yapıp kapatırlardı. İşte ticaretin dilini bilen Batılı toplumlarla, sadece alıcı durumundaki Doğulu ve üçüncü dünya ülkelerinin farkı buradan kaynaklanıyordu. Bizim ülkemizde ise, iki türden zihniyetinde mevcut olduğunu görüyorum. Bir kısım ekonominin diliyle konuşurken, diğer kısım slogancı söylemlerle mevcut düzeni sürdürmeye çalışıyor. Benim tarafımı sorarsanız ben ekonomi dilinden konuşanlardan yanayım. 2. tezkerenin red edilmesi üzerine yazdığım bir makalede belirttiğim görüşlerime karşı çıkan birisinin söylediği ‘bizim için refah değil, onurumuz daha önemli!’ sözünün boşluğunun farkındayım. Onurlu yaşamı tanımlayan kriter olarak, OECD raporunda ‘insanca yaşam’ sıralamasındaki gerileyen pozisyonumuzu daha geçerli buluyorum ben. Eh, yaş ilerledikçe insanın gerçekleri kavrayışı da daha farklı oluyor... İşte böyle; Homo Economicus tanımlamasını yapanlar benim yorumum paralelinde bir şey mi amaçlamışlardı bilemiyorum ama ben artık bizim insanımızın da, dünya görüşlerini ekonomi mantığına göre inşaa etmelerinin gerekliliğine inanıyorum!.. Şahingöz Temmuz 2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şahingöz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |