|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
28 Kasım 2003
Yaz Bitti
seyfullah ÇALIŞKAN
Korkuyordum. O’nu kaybetmekten, işin sonunun nereye varacağının bilinmemesinden korkuyordum. Bizimkiler de duyarsa iyi olmazdı. Zaten öğrenciliğim ağır bir yüktü. Arkadaşlarımın hepsi evin geçimini çoktan sırtlamışlardı. Ben öğrenci olmanın tadını |
|
YAZ BİTTİ
Sevda dediğin dile düşmez. Dost var düşman var. Sen ne yaptın? En yakın arkadaşına söylemiş. Bütün köy çalkalanıyor. Ben anama ne derim. Babamın yüzüne nasıl bakarım. Adiş’in kızı bile duymuş. Nevin duyduysa bütün köy duyar bilmezsin sanki. Bundan sonra beni komşuya bile yollamazlar. Sokağımızdan gelip geçme sakın bu aralar. Abim deli olur duyarsa. Yolunu keser. İki ton sopa yersin. Ayağını denk al. Sokağın kızlarıyla düğünlere falan da gelemem. Bırak soğusun ortalık. Dedikodular el ayak çeksin. Sözlerimi iyi dinle. Dediklerim tutmazsan bir daha bakma yüzüme.
Nedim bu akşam kahvede verdi mektubu. Sanki esrar veriyor. Cebinden aldı, doğru benim ceketin iç cebine kendi eliyle koydu. Kaçın kurasıyım . Çaktım tabi anında manzarayı. Çıkarıp bakmadım bile. Oysa neler yazdığını meraktan geberiyordum. Arkadaşlar kağıt oynadılar. Oyundan çaylar içip onları izledim. Cebimdeki mektup ateş oldu. Ah bir okuyabilsem. Ne oyun biter? Ne saat geçer. Yarın pamuk sulamaya gideceğiz. Oyun bizim Pehlivan Osman’da kaldı. Çay paralarını ödedi. Beş arkadaş kahveden birlikte çıktık. Dışarıda yaz akşamlarının tatlı kokusu. Güzel serinliği. Bir tur atalım dediler. Mezarlık sokağına doğru yürüdük. Pamukta kırmızı örümcekten, üzümden, kavundan, traktörden konuşuyoruz. Köye yakın tarlalardan su motoru sesleri geliyor. İnsanlar gece falan demeden ovaya dökülmüşler.
Eve geldiğimde saat on bire geliyordu. Babam evin girişinde (hayatta) yatıyordu. Biraz söylendi. Sabaha kadar gezilir mi diye. Haklı ama adamcağız işime gelmiyor. Bizimkiler saatler önce uyudular. Banyoya girdim. Bir de sigara yaktım. Ellerim titriyor. Önleyemiyorum. Sanki idam fermanı. Sanki ilk mektup.
Kötü çok kötü. İyi de ne yapacağım şimdi. Sokağından geçmezsem, tarla dönüşü; akşamları görmezsem ne yaparım? Görmek yok, konuşmak yok, mektup yok. Nasıl dayanırım. Ne zaman soğur ki bu dedikodular. Tamam ben hata ettim. Ulan Yakup yapılır mı bana bu? Öldürseydin daha iyiydi ulan beni. Gel de kolaysa uyu şimdi.
Korkuyordum. O’nu kaybetmekten, işin sonunun nereye varacağının bilinmemesinden korkuyordum. Bizimkiler de duyarsa iyi olmazdı. Zaten öğrenciliğim ağır bir yüktü. Arkadaşlarımın hepsi evin geçimini çoktan sırtlamışlardı. Ben öğrenci olmanın tadını çıkarıyordum. Üç gün geçti. Yıllar kadar uzun üç gün. Sokağından geçmedim. İçimde onu görmek için duyduğum dayanılmaz isteğe direndim. Üçüncü günün akşamı bakkaldan dönüyordu. Okulun yanındaki köprüyü geçince karşılaştık. İnsanlar traktörlerle ovadan dönüyorlardı. Ne zaman ne de yer konuşmaya uygun değildi. Yüzüne bakınca anladıklarım beni deli etti. Abisi veya babası bir güzel dövmüşlerdi. Soramadım. Aklımda biriken yüzlerce soru vardı. Hiç birini soramadım. “Nasılsın?” diyebildim. “Mektubumu aldın mı?” diye soruyla yanıt verdi. “Aldım” diyebildim. “Uzak dur benden, haber bekle, ben yazarım” dedi. Yürüdü gitti.
Yüreğimi çiğnedi ayakları altında. Ezildim . Benim yüzümden dayak yemişti. Öfke doluydum. Gücüm yetmezdi ama abisini bulsam saldırırdım. Aramadı. Mektup bekledim günlerce. Yüzün hatırladıkça kahroldum. Bir çıkar yol bulamadım. Düşündüm. Köprüde gören olduysa. Acaba yeniden dövdüler mi? Aklımdan çıkmayan yüzü ve düşündüklerim her gün yeniden kahretti beni.
Yaz bitti ama ne bir mektup, ne bir haber gelmedi. Eylülde yatılı okuluma döndüm. Gözden ırak olan gönülden de ırak. O yediği dayakla kaldı. Bende boşuna beklediğimle. Köprünün altından çok sular geçti. Ayıtlı dere seni hiç sevmedim. Köprün de yerin dibine batsın. Üzerinden her geçişimde sevgilimin morarmış yüzü, umutsuz bakışları gelir aklıma. Hiç konuşmadan anlattığı korkuları gelir, çaresizliğim gelir.
Sır tutmayı, sevda saklamayı içimde öğrendim. Çok kolay. Siz de öğrenebilirsiniz. Önce sizi seven genç bir kız bulun. Mevsim yaz olsun. Aşıksınız ya. Bağırın dağlara taşlara. Haykırın , söyleyin kurda kuşa. Övünmeyi hak ettiniz. Sizden başka kimin sevgilisi var? Paylaşın tüm arkadaşlarınızla. Haykırın ki kızın ailesi de duysun. Ne kadar duyulursa o kadar çok dövülsün. Sonra da oturun. Eşekliğinize ağlayın.
Ayıtlı dere seni hiç sevmedim. Köprün de yerin dibine batsın.
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
seyfullah ÇALIŞKAN kimdir? |
|
|
Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .
Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|