..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Selin Arslanoğulları




17 Nisan 2004
Yalnizliklar Sehri Istanbul  
Selin Arslanoğulları
Aynalar asla bana ne istedigimi soylemiyorlar


:CJGI:
Boş, bomboş gözler... Birer siyah, uçsuz bucaksız çukura dönüşmüşler acıyla. Her hayal kırıklığıyla eklenen binlerce boşluk, gözlerde... gözlerimde...
Sanırım bazen yazmayı bile beceremeyecek kadar yoğun hissediyorum. Ve yoğunluğumu dökemediğim kelimelerde hayat buluyor, boşluğu doldurmak için sözlüğü açıyor, içinden sözcükler seçiyor, onları bir yere yazıyorum.
Yazdığım her bir sözcük beni hayata döndürmeli.
Ama olmuyor. Kelimeler de bir işe yaramıyor. Bomboş gözlerim beni yalnız bırakıyorlar yine. Karanlığımla ben, ben ve karanlığım... Baş başa kalıyoruz duvarların arasına sığınarak. Ağlaşıyoruz karşılıklı. Acımı ona haykırıyorum, o beni dinliyor, karanlığını üzerime salarak bana destek oluyor. Ta ki uyuyakalana dek benim yanımda oluyor. Ve sonra bende bomboş gözlerimde acımasız bir sabitlikle bilinçsizlikler cennetine doğru yola çıkıyor, sadık dostum olan karanlığı gerilerde bir yere terk ediyorum.
Hayatım zamansız ve belki bir o kadar da hatalarla dolu. Sözcüklerim çalınmış, gözlerimse siyah birer çukurdan ibaretler. Yalnızlığa doğru ilerledikçe beni kötülüyorlar. Onlara bakmak istemiyorum. Onları görmek istemiyorum. Onlarla görmek istemiyorum.
Acımı hiç bir kelimeye sığdıramam. Acımı hiçbir şekilde ne burada ne de başka yerde sözcüklere dökemem. Sadece onu yakın sözcüklerle süsler, ve burada yazdıklarımdan çok daha yoğun duygularla boğuluveririm. Boğulurum evet. Yalnızlıklar şehrinde, kendi yalnızlığımda boğulurum. Kapkara gözlerimin içinde dünya da kararıverir aniden. Tüm şehir yıkılıverir üstüme. Gökyüzü toprağım olur beni altında barındıran. Tabutum ise bu şehir olur beni içine alan...
     KORKUYORUM.
     Korkunun kendisinden korktuğum kadar siyah çukurlara dönüşen gözlerimden de korkuyorum. Zamanımı çalan o pis hırsızlardan korkuyorum. Bu şehirden korkuyorum, bu gökyüzünden korkuyorum.
     Korkuyorum...
     Bir kelime ancak bu kadar anlamlı olabilir. Her şeyden korkuyorum. Ve bu korkunun beni nereye kadar taşıyacağını bilemiyorum. Yaşayamıyorum. Yaşamak istemekten ürküyorum.
     Hele bir de umut... En çok da umuttan korkuyorum.
     Çünkü artık ummak istemiyorum. Aptalca masal kitaplarındaki mutlu sona asla erişemeyeceğimi biliyorum. Erişeceğimi hayal etmeyi istemiyorum. Mutluluk yok. Mutluluk öleli çok oldu. Ve ben mutluluğu bulacağımı ummak istemiyorum. Mutluluğu bulamayacağımı biliyorum.
     Yalnızlıklar şehri İstanbul... Yalnızlıklar şehrinde bir gece daha bitti. Bu gecenin sonunda karanlık gözlerim daha da derinlere kayboldular. Bu gecenin sonunda yalnızlık daha da ağır bastı.
     Zaten bu hep böyle olmaz mı? Parlak ve kocaman bir şehrin ışıkları altında insanlar yapayalnız kalmazlar mı? Bu şehir bizler için fazla büyük ve fazla görkemli değil mi?
     Bir gece daha sonsuzlukta yok oldu. Bir gece daha kayboldu ortalıktan geride ufak ayak izleri bırakarak. Yalnızlıklar şehrinde kim bilir kaç tane göz daha karanlıkla buluştu... Yalnızlıklar şehrinde kim bilir kaç kişi daha korktu....
     Yazamıyorum.
     Yazamıyorum.
     Yazamıyorum çünkü kelimelere gücüm yetmiyor artık. Çünkü acım büyüdükçe kelimelerim küçülüyor. Ne kadar az yazarsam o kadar acıyorum. Ne kadar acırsam, o kadar az yazıyorum.
     Yok oluyorum İstanbul şehrinin görkemi altında. Gittikçe daha çok görünmez oluyorum. Gittikçe daha çok korkuyor, kendimi daha derinlerde buluyorum. Sanırım ben artık gecemin yalnızlığını kaldıramıyorum. Sanırım ben artık umudu bile kaybediyorum.
     Kaybettim belki de çoktan.
     Bilemiyorum.
     Kelimelerim yok.
     Umudum yok.
     Gözlerim yok.
     Ben artık hiç var olamıyorum.

'AYNALAR ASLA BANA NE İSTEDİĞİMİ SÖYLEYEMİYORLAR'

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ne hoştu...
Gönderen: Gökçehan Daçe / Atlantis
20 Nisan 2004
"Zamanımı çalan o pis hırsızlardan korkuyorum. Bu şehirden korkuyorum, bu gökyüzünden korkuyorum. Korkuyorum..." Daha iyi bir ifade olamaz, daha iyi anlatılamazdı... Sevgiler Gökçehan

:: Rağmen Yaşamak...
Gönderen: ÖRSAN BAYDAR / İSTANBUL
20 Nisan 2004
Rağmen yaşamak, ne kadar düşündük bunu..Acılarımız, istediklerimiz, istediklerimiz gerçekleştikten sonra tatminsizliklerimiz, benzer olanlara yönelişleimiz... Ardı sıra umutsuzlukların izleri.. Koca şehirde insanlar, gözleri bilet gişelerinde, çalmasını bekledikleri cep telefonlarında, cüzdanlarının içinde, vapurda, dolmuşta parayı uzatacağı kişinin ensesinde gözleri.. Umudumuz yok, acımız çok ve herşey bitti artık hiçlik başladı dediğimiz yerde "Rağmen Yaşamak".. Herşeye rağmen yaşamak.. Acıyı hakkını vererek, yalnızlıkların demini çıkartarak yaşamak.. Bakmadıklarımıza bakmaya çabalamak.. Rağmen yaşamak.. Aynalarda yitirdiğimiz kendimizi rağmen yaşamakla yaşatmak.. Biliyor musun.. Dünya'nın düşünce platformuna standlar kuran nice felsefeci, sanatçı, yazar vs. hep yalnız ölmüşlerdir.. Ama onları tanır ve iyi ki yaşamışlar deriz.. Çünkü onlar herşeye rağmen omuzlarına ne yüklendiyse yaşamışlar.. Gökten melekler yağıyor şehrin üstüne.. Kollarını iki yana açanlara konuyor melekler.. Rağmen şeytanlara yaşamak.. Bir enkaz arasında dolaşımlar neyin göstergesidir enkazın ta kendisi olmuşsak.. Rağmen..herşeye..gecenin buğusu..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Buradayım...
Maddenin Pesinde
Bir Harf Binlerce İğnesini Batırır Tenine
Bomboş Gözler
Hiçkimseye Bir Mektup
Oyuncağımı Benden Almayın!

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hoscakal Sen Sandigim Sen!
Renkli, Keçeli Kalemlerim
Yalnızlık Elbiseleri
Sakın Unutma
Mirasını Yok Et ve Alay Et
Hayatın Uzun Labirentleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kimim Ben? [Öykü]
Karma [Öykü]
Onuncu Enerji - Bölüm 3 [Roman]
Onuncu Enerji [Roman]
Onuncu Enerji [Roman]
Romeo'lu Düşünceler Playboy'la Sevişmeler [Eleştiri]


Selin Arslanoğulları kimdir?

Ne ekersen onu bicersin' e inaniyorum ve aklima ne gelirse yaziyorum ki bu teorimi kanitlayabileyim


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Selin Arslanoğulları, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.